1
Bir şiirdeyim aslında, yoz
kelimelerden ördüğüm sıra dışı duygular kadar yansızım yine şehrin ışıklarını
mimleyen o ay yüzlü şelalesi ömrün gıyabında ve bir yıldız kadar kırpık içimin
balyaları.
Sehven yeniğim, kayıtsız yüreklerin
sakladığı bir cesedin de önsözüyüm.
Şimdi mahrem yakalarında şehrin;
yanlı aşklarında koyu gölgelerin bir de imlerin derdindeyim… hani olur da saf
tutan bir deyişte belki minvalinde kayıp bir mevsime denk düşerim diye.
Aşkın saflığından uzak insanlık ve
yalın ayak kelam bilfiil üreyen içimin hezeyanlarında ben bile yenik düşerken.
Aşkın hidayetinde yanlı bir isyan
yine iblisin şerrine binaen bir meleğin kanatlarında dokunmanın rehaveti ile
çakıldığım gökyüzü… hazan ihbar ederken baharı ve yaftalarken soluk tenini yalanların…
gümleyen iç sesinde kör inadımın, yanlı bir aşka daha isyan eden aşk meleğinin
de uğramışken gazabına ve evet, yine tetikleyen hüzne gebeyim.
Şehit mertebesine ulaşmış olmayı
dilerdim, demeyi şerh düştüm geceye belki irkilen bir isyanla tabu bildiğim
hoyrat duygulara infilakımdır bunca sitem ötesi yalan ve yalan ötesi zulüm.
Mertebeden mertebeye atlıyorum.
Gölgeden gölgeye sıçrayan densiz bir
fıtrat yine aşkın kelamına yanık; yüreğin garbında tetikte: belki öksüzlüğü
imlerin hatta şerh düştüğüm kılıksız bir şiirde, debdebeli aşklara özenti
babında sessizce vurulduğum tarafınca şakağında aşkın boş bir tabut.
Gölden göle sızan huzur mu?
Yürekten fırlayan azap mı?
Müridi olmak yine duyguların aslında
kerevite çıkan bir hutbede, çatal sesi yalnızlığın.
Sevgiden üreyen mutluluk… bingo!
Sevgiden yana üreyen özlemle
kendinden geçen şiirleri celp, yüreği de delik deşik eden.
Haykıran dizelerde baş göz ettiğim
hüzün.
Tutarsız duygulara da kılıf geçiren
kanatsız bir melek.
Kırıklarını aldırmaktansa
kırgınlığına sahip çıkan bir insanoğlu.
Kurda kuşa yem olmuş masumiyet belli
ki frakı yüreksizliğin hatta gölge misali uçuşan hayallerde dem tutan bağnaz
bir rota.
Emsali kayıp hangi mısra ise ve şaftı
kaymış bir hikâyede satılmış kahramanlardan olmayan eşrafı olmalı insanın, demekten
de kendimi alamadığım.
Şahit tuttuğum geceyi bile men ettim
şiirden.
Çalıntı ya da alıntı bir mizansende
hüküm süren aşkı da kırağı çaldı, şaşkın kıştan dahi alacaklı iken bahar: belli
ki çatık kaşları evrenin, yaftalanmanın verdiği hezimete teslim etti ruhunu.
Sirayet eden yeni bir zincirleme kaza
ve eklenti babında huzurun arayışında bir gök taşı… ne gam, yüreğim! Ne sen sor
ne de benden çal kalan kırıntılarını mutluluğun.
Kıyama durduğum boşluk.
Aşkı rakım bildiğim bir mezar.
Randımanı düşük hangi yürekse uzak
dursun benden.
Yanlı kelamların zehrine bandığı
iblisin şerrine lanet olsun, demekten bile aciz iken insan…
Öğretiler.
Donatılar.
Yeknesak tevekkül yüklü bir meyyal.
Halbuki, deme hakkımdan da yoksunum.
Doğduğum gün çalındı özgürlüğüm ne de
olsa.
Meşakkatli geçmedi hayatım… evet,
itiraf ediyorum amma velakin çalındı özgürlüğüm.
Yankısındayım şehrin, yaftalanan
şiirleri mezarım bildim bileli ölmek çok da cazip geliyor ve yine kürediğim
duygulardan yoksunluğumla var olma telaşım belki de ömrümü delik deşik eden bir
mazi ile tüm alıp veremediğim.
Gün yüzlü annemden…
Derviş fıtratlı saf yanımdan…
sorumluyum işte üstelik mahşer öncesi yürüdüğüm sırat köprüsünde düşme hakkım
bile elimden alındı.
Kölesiyim duyguların; garbındayım
hülyaların; dengindeyim arayışın aslında mezar bekçilerinden çaldığım geceyi
satarken şeytana ihbar ettiler; ölümüne sevdiğim hayallerimde parandalar
attığım şu melun şiirlerim yine içimin yaralarına sürdüğüm her bir dize, her
bir imge.
Kara gecenin aydınlık yüzü oysa her
şiir.
Aşkın vebali aslında dokunmaya
kıyamadığım melek yüzü sevdanın.
Gün özürlü düşleri var insanların
belki de günümü gece bellediğim ve geceyi mesken tuttuğum bir yalnızlık.
Lehçesi bilinmedik bir boşluk aslında
aşkın reçinesine bandığım bir girizgâh.
Eteğimdeki taşlarla atın beni boşluğa
hatta en yakın denize.
Bata çıka yürümektense varsın lav
edin ömrümü.
Şifrem de çalıntı ama aşklarım asla
alıntı değil.
Mezarımda yoksunluklarımla, dualar
yollasın annem ve ona öldüğümü söylemeyin.
Yorgun kalbime en iyi gelen yine
yorgun kelamın haznesinde güfteler yaktığım ve besteleri kayıp bir
ayıpmışçasına sevmeye korktuğum insanlar ama sevmekten de kendimi alamadığım…
Bahar yorgunluğu var üzerimde ne de
olsa yolunu kaybetti tüm mevsimler.
Hazan misali bir redife düşse keşke
yolum.
Gönül gözümden damlayan yaşları
sadece Tanrı silecektir.
Mevsimsiz gönüllerde toz tutan
merhamet yoksunu insanlardan da uzak tutsun beni Tanrı ve aşkın şafağında kim
ise vuran yine şakağında aklara rağbet eden güncesinde şiirlerin ta ki tan vaktine
kadar yaşamayı ve uyumayı ertelediğim.