1
Monolog Röportajcınız Mehmet ile Röportaj Keyfi-1-Bölüm
Siz değerli halkımın
içinden gönlünden koparak, sokaklarda röportaj yapan röportajcınız Mehmet’iniz
yani sizin Mehmet’iniz, siz halkın içinde sokakta arayarak bulduğu amatör veya
profesyonel şairlerle röportajı devam ediyor. Bugünkü konuğum, adaşım emekli
şair Kul Mehmet tabi siz onu yakından tanıyorsunuz. Daha da yakından tanımak için,
aklınıza takılanları sormak için sizin adınıza buradayım. Neyse sizleri fazla
yormadan başlayalım isterseniz sevgili okuyuclarımızzzzz. Lütfen şu ekoyu
kapatırmıssınız, duyunca ürküyorum…
-Sayın Kul Mehmet Bey
öncelikle hoş geldiniz, bir şair olarak her bir şairin bir gezgin olarak
gördüğünüzü söylüyorsunuz, bize bunu açıklar mısınız?
-Teşekkürler ederim,
benimle bu röportajı yapmak için zaman ayırdığınız için, hoş bulduk. Kıymetli
okuyucularımızda sohbetimize hoş geldiler. Şair nedir diye bana sorarsanız,
bence şair gönüllere şiirler yazan, bu şiirlerle gönlü ruhu okşayan bir ağır
işçidir derim. Gecesini gündüzüne, gündüzünü gecesine katarak yazan, ilham
geldiğinde yatağa yatmak için giderken defalarca gidip gelen ve uyumayı
unutarak yazandır derim. Yani bir türlü gönülleri gezen, hüzünlü gönüle neşeli
şiirler yazan, çok neşeli bir gönüle de az hüzünlü şiirler yazarak, neşeli
olana hüznü anlatan, hüzünlü olana da neşeli olmayı sağlık vererek gönlünü
okşayarak, okuyucunun bir an derdini gönlünden alan şair, kendi gönlüne alarak
insanların gönlünü hoş tutmak için çalışan, gönüllerin sancısını çeken bir
işçidir derim ben.
-Çok güzel anlattınız. Peki,
komşuluk hakkında, yazarların bir birleri ile karşılıklı muhabbetleri hakkında
neler söyleyeceksiniz.
-Komşuluk dediğimiz
olay eskilerde kaldı ve günümüzde böyle bir yaşama tarzı yoktur. O güzel insanlar
güzellikleriyle geldiler ve gittiler. Herkes bireysel yaşayarak, bireysel
olarak kendini mutlu etmeye çalışırken- Tek başına mutlu olunmayacağını bilerek
veya bilmeyerek- çırpınan ve mutlu olmanın yolunu bulamadan mutsuz, yalnız
sadece ailesi ile yaşayan insanlar haline geldik. Tek başına mutlu olunmaz,
birlik beraberlik ve beraber olanların, tek vücut halinde birbirini sevmesi
sayması hal hatırını sorması, derdi sıkıntısı varsa çözmesi ile insan mutlu olur.
Eskilerde çok iyi bilirim. Ben 56 yaşındayım, çocukluğumda bir komşu veya
komşunun hatta onun komşusunun komşusu bir iki gün görünmezse, mahallece o
komşunun komşusunun evine gidilir hali ve hatırı sorulur, derdi sıkıntısı ne
ise bilinir çözülür, ondan sonra rahata erişilir ve yataklarında huzur içinde yatarlardı.
Oysa günümüzde bunu anlattığınız zaman size anlamsız manasız gözlerle
bakıyorlar ve ne kadar düşünseler de buna bir mana ve anlam veremiyorlar.
Edebiyat dünyasında yazarlarımızda aynı durumda, büyüklerin dediği gibi: Balık
baştan kokuyor. Eskilerinde gönlü genişti evi bir oda olsa da evi genişti
gönülde, sofrasında iki lokması var iken dört kişiye bölerken sofrası genişti,
o insanlarla geniş geniş yaşamanın huzuru ile şimdi bir kısır döngüde odası beş
odalıda olsa, üç kişi yan yana gelip oturmaktan aciz kimisi televizyon
karşısında kimisi telefon başında ayrı ayrı yalnızlığını yaşarken ne demek
istediğimi gayet açık anladığınızı düşünüyorum.
-Evet, çok güzel ifade ettiniz. Edebi bir eseri geniş kitlelere duyurmak için neler yapmalı sizce.
-Ben amatör olarak
yazıyorum ve internet üzerinde şiir edebiyat sayfalarında paylaşıyorum, ne
kadar paylaşırsanız paylaşın, internette o anda gezinen on bin kişi varsa ya
iki kişi okuyor ya üç kişi okuyor, diğerleri okumadan beğeni ile başından geçiştirirken,
o anda dedikodu tıpkı televizyonlarda şimdi moda olan evlendirme programındaki
kavgalı çekişmeli bol bol boş konuşmalarla şov yapan sayfalarda gezinmekle
meşgul. Siz eseri her gün kapı kapı dolaştırarak onlara sunanızda okuyan yok,
değer veren yok azizim. Okuyan yok demiyorum var ama şöyle doyurucu olan
yazarken oh bugün şu kadar insan okuyacak benim yanlışım varsa görecek
söyleyecek veya teşekkür edecek insanlara okuyuculara yazıyorum diyemiyorsunuz,
ama yazmaya devam ediyorsunuz ümit varsınız… Profesyonel olarak parasını
vererek kitap bastıracak maddi durumum yok, öyle bir kitap çıkarmak için bir
iki emekli maaşınızı vererek iki üç aç kalarak, kira parasını elektrik su evin
ihtiyaçların görmeden yaşamanın formülü bulunursa o zaman bastırmayı
düşünüyorum. Raflarda kitap alarak okuyan çok, âmâ internet ortamında çok çok
az. Yazın şöyle kavgalı bol küfürlü o zaman okuyucu görün. Aklıma iyi geldi
bunu hemen denemem gerek evet evet…
-Çok şakacısınız Mehmet
Bey
-Hayır, şaka değil
ciddi söylüyorum.
-Bir telefonumuz var Mehmet
Bey, okuyucularımızın sorusunu alalım ve devam edelim ne dersiniz?
-Buyurun tabi tabi.
-Bizi Manavgat’tan
arayan Sayın Yaşar Bey hoş geldiniz
-Hoş bulduk, sizleri
zevkle şu an okuyorum ve soruyorum, acaba hem okurken hem sormak ve sorduğunu
bilerek telefon açmak ve sormak acaba nasıl oluyor? Durun hemen şaşırmayın,
şaka yaptım az ortam ısınısın istedim. Benim sorum Kul Mehmet beye acaba sözcük
ve cümlelerin dile takılmadan, kolayca okunabilmesi için anlatılmak istenen
düşüncenin rahatlıkla anlaşılır kısa bir şekilde ifade edilmesi için, hece yazmakta
çok çaba sarf ediyor musunuz galiba. Yoksam heceye takılmadan, düz serbest
şekilde yazmak sizde daha mı kolay geliyor? Teşekkürler ederim, siz
yayınlayınca ben cevabımı okurum.
-Çok esprili bir okuyucumuz,
evet Mehmet bey sizi dinliyoruz, pardon söylediklerini yazıyorum
-Öncelikle Yaşar beye
teşekkürler ederim, eserlerimi okuduğu belli oluyor, nerden bildiniz derseniz,
ben şiirlerimi genellikle serbest ağırlıklı vezinlere bağlı kalmadan kafiyeli
yazıyorum. Sözleri heceleri kısıtlayarak duygularımı anlatamıyorum, tıpkı
saldım çayıra Mevla’m kayıra anlayışına yeni bir soluk getirerek, çayıra
saldığımın başında beklerken Mevla’mın kayırması içinde dua ediyorum. Hay Allah
okuyucudaki espri bize de yansıdı, siz çok sağ olun Yaşar bey efendi kardeşim.
-Pardon Telefon
çalıyor, bizi arayan Yaşar bey, teşekkür ediyor, espriden dolayı.
-Biz kendisine teşekkür
ediyoruz, bu esprili gönlü ile bize katıldığı için. Nere de kalmıştık? Evet,
insanda birazda yaş geçince ellisinden sonra, Yüce Allah’ın gönlüne dokunarak
yazdırması ile fazla heceli şiir yazamıyorum. Duygu, düşünce ve
isteklerin gönülde sevmelerin birlik beraberliğin, bir berrak pınar suyu
lezzetinde aktarıldığı iletildiği şiir de ben şiirlerimi uzun yazarak
okuyucularıma aktarıyorum. Şiirlerimin rahatlıkla anlaşılır şekilde ifade
edilmesi için çok çaba sarf ediyorum muhakkak, ter dökmeden uykusuz kalmadan bu
şiir öykü vs. yazılmıyor. Gecenin saat ikisi üçü yazını pardon şiirin başında
kalkıp yatmaya giderken ilham geri geliyor, haydi yazmaya devam Allah’ın izni
ile çok şükür. Tamam, bitti derken gidip yorganı başına çekerken çok şükür
Allah’ın yardımı ile ilham dürtüyor, kalk yazmaya devam, işte şairlik böyle bir
şeydir…
Mehmet Aluç © Kul
Mehmet
Devam Edecek İnşallah