yenik düşlerimin hünkârı…***
Düşlerim yine sende asılıydı bu gece
Yoksul yüreğim ise öyle delice çarpıyor ki
özleminle.
Firar ettiğinden beri
Gönlüm bir yay misali gergin,
Her an kopmaya hazır
sanki
tam on ikiden vuran , yine o yosun gözlerin:
Ok gibi…
Yastıklara değmeyen başım,
Rüyalara dalamayan gözlerimle,
senli hayallerle süslüyorum gecelerimi.
Suskun, sarı duvarlarım şahidimdir
Seni ne çok sevdiğimin ve özlediğimin…
yoksun…yokluğunla savaşan yüreğim
Dört nala koşmuyor,delice coşmuyor artık
Tekleyen,sendeleyen ayakta bile zor durabilen
yorgun bir küheylan şimdilerde…
Gözler ise hızını almış,
gürleyerek akan bir çağlayan değil de,
sanki kaynağı kurumuş,akamayan
haritadan silinmeye yüz tutmuş
kuru bir ırmak gibi…
yazını çoktan harcamış
kurumaya başlayan
hafif esen bir yelde bile kopmaya hazır bekleyen
bir yaprak gibi taşıdığım beden…
tenim ise, güz gülleri gibi âdeta
hiç bahar yaşamamış
ve
solmaya yüz tutmuş gibi
oysa,
hatırladıkça geçmişi,
sırılsıklam
olduğumuz o sevda yağmurlarını
içim kavruluyor
sonra titriyor ve üşüyorum ….
Sokuluyorum yine “sen” kokan ,sensiz yanıma
Çatlamış ,kurumuş çöl gibi ıssız topraklarda
Ellerimi açıp Tanrıma yağmur duasına çıkıyorum
Mısralarımı ise, senin kıyılarına atıyorum
Sanki tutunup sana yine demir atmak için sahiline…
Yosun gözlerinin derinliklerinde
Tekrar boğulmak ister gibi
Dalıyorum senin mavine…
Düşte olsa, hiç bitmesin ,
sonsuza dek sürsün diye
Aralamıyorum bile gözlerimin kapısını
Ben ;
Sensiz çöllerde yaşayan bir bedevi,
Kurumuş bir ırmak
ve hasretle hüznün harmanlanıp tüm ruhumu kapladığı
Kapkaranlık sonsuz bir gece,
Sen…Sen ise,
Erişilemeyen ,asla sahip olamayacağım,
Yenik düştüğüm düşlerimin
Hünkârısın bir tanem.
Şafaknur YALÇIN