Nafile
bekleyişle gönüllerden uzak kalan ey kul neden boşu boşuna, boş olanı
beklersin, kaçarsın insanlardan? İnsanları saracak kolların mı kırık gönlün mü
yerinden söküldü? Gülümsemen hani nerede, kim çaldı nasıl çalınmasına izin
verdin ey kul? Haydi, gelin, Cennet kokusu imanın gereği olarak bir birimizi
sevelim saralım, âlemi cennet kokusu sarsın Kâinat cennet koksun bu dünyada… Bizler
canız cana can olan, dermansız kalana derman için koşan, derman olmazsa da
gülümseyen, dermanın yolunu arayan… Biz birbirimizden ayrılamayız, bu
imanımızın gereğidir…
Sevmek Allah c.c sevmek
Nur Kur’an’ı Nur Resulü ve insanları sevmek kendini sevmek dünyayı sevmek…
Dünyayı esir olacak kadar değil, ahiretin tarlası olarak bilmek ona göre ömür
tarlasına, imandan merhametten tohumlar ekmek ve yetiştirmek ve insanlığın faydasına
sunacak kadar sevmek, fazlası insanı esaret altına alarak insanlığını unutturuyor.
Nur Peygamber ne güzel diyor ve her şeyi bir anda yıkıyor: ”İman etmedikçe
cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olamazsınız”. Ne
müthiş bir güzel bir söz hücrelerimize işleyen, illaki huzur içinde yaşamak
cennete gitmek ve iman etmek için birbirimizi seveceğiz başka kurtuluşumuz yok…
Yok… Yok…
Âlemlere Rahmet nur Peygamberimiz hakkında Azhab
suresi şöyle söylüyor bize: Allah c.c. Peygamberimiz
için “Sen Allah’ın izniyle, insanları Allah’a çağırırsın – davet edersin, sen
“Sirâcen Münir” (çok keskin ışık, aydınlık, nur saçan)sın Ya Muhammed!”
demektedir. Nitekim Kur’an gökteki güneş için de
sirâc (göz kamaştırıcı) anlamını kullanır. Yani Müslüman olan insanlarda da
nurani bir sıfat vardır, bakınca tanırsınız yüzündeki nurdan o tatlı
gülümseyişinde, bakar hayran kalırsınız sanki elinde cennet çiçeklerinden bir
demet varmışta, o cennet cennet çiçek kokuyor sözlerinde gözlerinde dillerinde.
İşte Mümin, herkes tarafından emin olunan insandır, dünyada ve ahirette cenneti
yaşayan ve yaşatandır, Nur Kur’an Nur Peygamber izinde merhametle imanla. Mümin,
kendini mümin kardeşini görünce, kendisi görmüş gibi sevinir kucaklar gülümser
selam verir alır, halını hatırını sorar, komşuluk ilişkisini hiç kesmez… Oysa
günümüzde hal hatır sormayı, komşuluk ilişkisine bakarak da bunu anlamamız
mümkün. Bir gönülde bir şey olacak ki karşıya topluma yansıya, karşıdan bakan
farkına vara o insandaki farkı gülümsemeyi…
Ya Nebi sensiz virandı
gönüller
Evler
Şehirler
İnsanlar
İnsanlık karanlık dört
duvarlar içine hapis olmuş
Zalimler her adımda bir
mesken yurdu kurmuş
Mazlumlar inim inim
inler iken
İnsanlık unutulmuştu
Ey Gül kokan Resul
Cennet Kokan Nur Nebi
Geldin âleme nur yağdı
Gönüllere nur yağdı
Zalimlerin inine yıkım
girdi
Ateş düştü yüreklerine
Cennet kokardı gülüşün
İnsanlara yansırdı
gülüşün
Huzur neydi unutulmuştu
Huzur geldi
Nur Kur’an indi
Nur Namaz geldi
Gelişinle insanlık
cennetten çıktı geldi
Gülmeyen
Gönüller
Evler
Şehirler
İnsanlar gülmeyi gördü
güldü
Ya Nurdan Nur Nebi
Sen hoş geldin gönüllerimize
Evlerimize
Âleme
Nurdan Nur Nebi
İman olayı okumakla
olsaydı yani iman edilseydi, onlara profesör akademisyen gayrı Müslüm olan
okumuşlar öğrendiği için hemen iman ederdi. Çoğu zaman olsa da öğrenerek nazarı itibarı
ile okuyarak kabul eden, Yüce Allah c.c. hidayeti ile karşıdan geleni görünce
onda ki farklılığı hissedince, onu takip ederek izleyerek sorular sorarak
gönülden isteyerek iman edilir. Yoksa
her okuyan iman etmiş olsaydı artık gerisini siz düşünün… Peygamber efendimiz
ümmi idi ashabı da öyleydi, bu gönülden isteme karşısında gördüğü farkı görmek
hissetmek akılla değil, şuur izan idrak kapısını açarak görme ile hissetme ile
olur. İşte amcası Ebu cehil, niye ben değil de o dedi, cehennemin dibini boyladı
aklı ile düşündü hareket etti, izan idrak, şuur merhamet kapısını açmayınca
haliyle sonu cehennem oldu.
Hayatımız
dünyaya nefsimize kendi aşırı kazanç hırsımıza takılarak durmasın, etrafımıza
bakalım sevelim sevilelim, komşularımızı ziyaret edelim, sadaka ve zekâtlarımızı
verelim. Bu âlemde sadece biz yaşamıyoruz görelim, her şey sadece bizim için
yaratılmadı, herkesin hakkı var senin hakkın olduğu gibi… Bir birimizi sevmez
isek ne sen kalırsın ne ben yani biz, ne yaşanacak bir dünya kalır nede insanlık,
bu nedenle İman etmek en güzelidir ve iman ettikten sonra sevmek gerekir
birbirimizi. Yoksa elimiz gönlümüz boş
mezara girer Yüce Rahman huzuruna ruhumuzu boş göndeririz ki bu da çok kötüdür,
yerimiz olur o zaman Allah korusun cehennem… İmanla birbirimizi kardeş bilip
sevmekle kalın kardeşlerim… Selam ve dua ile.
Mehmet Aluç-Kul Mehmet-