Ah bu Face
ah! Ben Face yazarım da siz yine Feys okuyun canım. Siz ah dediğime bakmayın.
Ben de onu çok severim o da beni. Hani başkaları görse bize kesinlikle ayrılmaz
ikili bile diyebilirler. İster desinler ister demesinler biz onun ile yani Face
ile kankayız. Arkadaşım Gürbüz geçenlerde sekiz saat yirmi üç dakika hiç
kalkmadan hatta tuvalete büyük ve küçük abdeste gitmeden Face başında herkese
mesaj yazmış, video izlemiş, paylaşımlarda bulunmuş. Ben ondan aşağı kalabilir
miyim, onu mutlaka geçmem lazım. Hem de öyle az buz geçme değil, ona en az on
on beş dakika fark atmalıyım... Onu geçemedim mi benim karizma yerle bir
demektir...
Kız arkadaşım ile gidiyoruz geçenlerde döndü bana ''İsmail cep telefonu ile
fotoğrafımızı çekte eve gidince faceye atalım.'' dedi. Desin ben de hemen
yerine getirdim onun isteğini. Eve gidince hemen atmış faceye sonuç ne? Biz
laykları beklerken abisi de görmemiş mi face de fotoğraflarımızı. Ondan sonra
kıza bir dolu fırça hem vallahi hem de billahi, bir hafta on gün kadar görüşemedik...
Sonrada fellik fellik beni arıyormuş ağabeysi, benim için ''Yakalarsam o
dürzüyü büküştüreceğim.'' diyormuş.
Biz öğrenciyiz daha. Neredeyse otuzuna merdiven dayadık hâlâ oku babam oku.
Yok, yok lafın gelişi o tabi ki babam okumuyor, okuyan ben denizim İsmail.
Bizim okulun servisine bindim geçenlerde, nereye gittiği mi anlamışsınızdır,
okulun servisi ile nereye gidilir ki? Okula mı dediniz? Vallahi bravo ne kadar
zekisiniz. Hemen şoför Şemsettin ağabey ile bir fotoğrafımı çekiverdim. Okula
gidince laptoptan anında faceye atarsın İsmail. Bekle bakalım yine laykları?
Ooo bizim Apaçiler hemen beğen butonunu harekete geçirmişler. Apaçiler dediğime
bakmayın hepsi iyi çocuklardır. Birazdan sınava gireceğim. Hemen çekip faceye
onu da atmam lazım ki nasıl bir sınava giriyoruz çıkınca herkes bilmeli.
''Bilse ne olur, bilmese ne olur?'' diyorsunuz. O halde niye mi atıyorum
faceye? Olur mu ya, faceye yaşadıklarımı anında atmasam bu sefer arkadaşlarım
beni içlerinden dışarı atar...
Sınavdan çıktık. Birazdan hep beraber arkadaşlar ile kantine gidip bir şeyler
atıştıracağız. Hele hele bunu cep ile çekip kesinlikle faceye atmam lazım ki
kankam olan Sibel ile erkek kankam Timur buna benzer bir kantin de midelerine
yemek tepiştirmeyi çok hızlı bir şekilde faceye atmışlardı. Kusura bakmayın
yani onlardan hiç aşağı kalamam değil mi ama? Kantinci Necmi ağabeyinde parasız
pulsuz reklamını yapıyoruz bu arada. ''Zaten okuldaki öğrencilerden başka kimse
kantine gitmiyor mu dediniz?'' Olsun biz yapalım da Necmi ağabeyin reklamını
belki ileri de işleri büyütür holding molding olur, belli mi olur?
Bizim okul Allah var Ankara'nın en iyi üniversitelerinden birisi. Adı mı, boş
verin reklam yasak okulda, sonra ceza meza alırız da, onu faceye atamayız
üzülürüm çokça. Bu devir de hem de yirmi birinci yüzyılda bir şeyler
yapacaksın, hem de arkadaşların ile onu da faceye atmayacaksın, hiç olur mu?
Faceye atılamamış hayattan bir parça bir yaşanmışlığı, kaybedilmiş bir zaman
dilimi sayarız biz en hasosundan hem de...
Geçenlerde yine ev de arkadaşlar ile hem ders çalışıyoruz hem de ufak ufak
demleniyoruz. Beni bir hapşuruk tuttu sormayın gitsin. Ama nasıl anlatamam.
Hemen çağırdım ev arkadaşım Tuncayı al ulan eline hemen şu cep telefonunu çeki
ver filmi mi. Çocuk da arkadaşım diye demiyorum cıva gibi delikanlı sizden iyi
olmasın. Bir iki dakikalık hapşuruğu çekip hemen attık, nereye diye sormayın,
artık biliyorsunuz, faceye tabi ki... Peş peşe geliyor değişik tonlarda çok
yaşa mesajları hemen. ''Çok yaşa ağabey'' ''Çok yaşa kanka'' ''Çok yaşaaaaa
emmioğlu'' ''Hay sen çok yaşayasın İsmailciğim.'' ''İyi yaşa bin yaşa gelirsin
inşallah yüz yaşa.'' İşte böyleyken böyle. Aman da aman, bir de beğenmişler bir
beğenmişler arkadaşlarım. Hem kızlar, hem erkekler. Mesaj yağmurunun ardı
arkası kesilmedi desem yeridir. Kimisi de ''Ağabey ne güzel hapşuruyorsun ya
şunun sistemini bize de öğretsene diyorlar.'' Şaşırdım hapşuruğun sistemi mi
olur? Dalga geçiyor bunlar benim ile sanki gibi geldi...
Öğrenci evinde çok da fazla düzenli tertipli şeyler olmaz. Bazı akşamlar kız
arkadaşlarımız, bacılar geldi mi sağ olsunlar, ortalığı toparlarlar, azıcık
yemek yaparlar bize, bacılar iyidir. Allah var biz de onları hep bacı kardeş
bildik. Gönül işlerine karıştırmıyoruz. Bacının biri tam yemek yaparken bir çekerim
fotoğrafını ben deniz cennet kuşu İsmail hemen atarım faceye. Yemek de biraz
uzun sürecek belli ki... Bir baktım yarım saat sonra kapıda yedi sekiz tane
okuldan arkadaş. ''Vay siz yemek yapıyorsunuz bacılara yaptırıyorsunuz da
bizlere haber vermiyorsunuz ha?'' Sitemler bir dolu gırla gidiyor. Eee kapıya
kadarda gelmişler hiç geri çevrilir mi? İyi de kardeşim yapılan yemek ancak üç
dört kişilikti. Olsun ne yapalım başa gelen çekilir. Ekmeğe yükleneceğiz bu
seferde bolca, peşine de mis gibi şaşal suyu, herhalde aç kalmayız. Allah var
paramız bol gelince pederden valideden terkos suyundan şaşala terfi ediyoruz...
Bunu yapmayacaktın artık dedim öbür ev arkadaşım Ender'e. Ne mi yaptı? Yok, yok
sakın ısrar etmeyin bunu da yazmayacağım. Ama yazmasam da içimde kalacak bu
seferde sıkıntıdan patlayacağım günlerce. Ne yaptı bu arkadaş bir tahmin edin
bakalım? Hayatta edemezsiniz? Yahu adam tuvalete girerken fotoğrafını çekip
faceye attı, bir de çıkarken çekip faceye attı. Sonrası mı? Oooo, onu hiç
sormayın. O kadar layk almış, o kadar çok kişi beğendim düğmesine basmış ki
sayamadık bile pes doğrusu vallahi pes, yok artık bu kadar da olmaz...