1 Hak, Nizam Ve Kayıp Bir İnsanlık

 

Bölük pörçük yitimi dünde saklı, rehaveti titrek bir gölgede koyultulmuş intikamın satır arası pervasızlığı, kutladığım bir şölen adını koymadığım o rahvan düşün peşi sıra gözlerimde saklı o son izlek gidişi perde arkası bir gölgeymişçesine ket vurmuşken dirayetime.

 

Adsız mekânların tanrıçası aşk katili, dünsüz anların kapıldığı soytarı bir gülüş; hükmeden gökyüzünün kırık ve kırpık hangi imgesi kim bilir ya da kaçıncı terk ediş, uzağı yakın bildiğim kırgın bir gülün peyzajına kondurduğum o masum öpücük; bak koyulmuşum yola bir kez, hele ki o tutarsız sapkınlığı bir düş arası seyrine doyamadığım…

 

Hükümlerden hüküm beğen, cürüm ise adlandıramadığın hangi notada gizli kim bilir toz konduramadığım o isli şarkı?

 

Bir mahremiyet belki rehavet belki tekdüze bir edim, sayısız gölgeden muzdarip iken evren ve atıfta bulunduğum kaçıncı tahakküm kim bilir birbirinden bağımsız kaç perdede oynanan hangi oyun, o pervasız maskelerin ardına gizlendiğin görmekse ne nimet o asılsız keramet iken saklı tuttuğun sırası kayıp hicap yüklü kırık ne çok tümce, bir zafiyetmişçesine tedirginliğime rest çektiğim gizemli varlığımın nüktedan aksi…

 

Hanidir yoksun hanidir yoksunum hanidir mücbir sebeplerden kotardığım bilinmedik bir yörünge madem kaybolduğum, sen yine itiraf et; bu muydu bana biçtiğin kefaret.

 

Adsız sarkacım, isimsiz o heyula coşkusun mademki kıble bildim, o serkeş tekdüzelik mademki reva görüldü sıyırdım şimdilerde gözlerime çektiğim milin üzerine o rahvan ve paye verdiğim gömüte gizledim adımı sanımı ve kimliksiz varlığımı sayılara rest çektim gittiğinden beri ve attığım her bir çentik gün devinirken geceye.

 

Kıdemli bir yok oluş aslında her ölüm.

 

Her ölüm aslında zikrettiğim gönülsüz bir rabıta, izlek bildiğim evren mademki kayıp gitmekte ellerimden…

 

Sığdıramadığımdan beri sığındığım gölgelerden muzdaripim yine. Evet, yeniden doğumumu müjdeleyen o taahhütname bir imzaya sığdırdığım ömrüm mü de payidar kılınan yoksa yeknesak bir kayboluş mu yitik mizacıma nazire edercesine belki de konumlandıramadığım o kırık sarnıç sakladığım ne varsa dünden miras.

 

Hadi uzan hadi dokun gölgeme ve bağır avaz avaz duyamasam da.

 

Sokul dibine şu metruk ve uçuk kaçık düşlerimin nöbete durduğu o geçitte paye vermesen de aşka.

 

Korktuğum mu korkuttuğum mu da nicedir kara bir gecenin uzantısı, ben çalarken aynı şarkıyı ve o gizemli yabancının yankısı her gidişin ardından selam verdiğim düş bekçisi ahvali bir ömür boyu uzağında tutup da sadece bir gölgeye tekabül eden fısıltı.

 

Rötuşları keder yüklü bulutların her boyut atlayışında esrikli bir varoluşa nazire edercesine yoksun kılmakta belki de tekdüzeliğini hayatın yine de seyrine dalmışken gökyüzünün bir adım uzağındayım düne gömdüğüm anlamsızlıkların deminde usul usul biçimlendirmişken hayal bildiğim umutları hele ki bir kez pelesenk olmuşken yüreğe zor olsa gerek geride yığdığım sayısız hatırata sahip çıkmışken bir kez olsun gözyaşı dökmediğim.

 

Kolay olmasa gerek, zor bilsem de her yeni gün mademki rahmet biçilmiş payımıza şükür dilimde.

 

Hak, nizam ve kayıp bir insanlık.

 

Aşk, gölge ve teferruat yüklü nice imge.

 

Sıradanlığın pervasızlığında;  mademki gizlenensin göğüs çeperimde adlandıramadığım korkularımın yanına attığım her bir çentikte gizli meleklerin nüktedan dokunuşu ben anbean seğirttiğim o yürek yarasında konuşlanmış ve beklerken bir sonraki o gizemli sancıyı nerden estiğini bilemediğim bir rüzgârın rehavetine kapılmış olmamın verdiği esarette saklı tuttuğum bir bedelsin ödemekten geri duramadığım: o rahvan çöküş, o ikilem yüklü mazeretlerin ucu bucağı seçilemezken korktuğum bir kâbussun her gece rüyalarıma konuk ettiğim ve deviniminde saklı bir mihenk taşı yol bilip kaybolduğum kaçıncı rahmeti kim bilir Tanrı’nın… Her gündönümünde şükrettiğim bir müjde gökten uzanan ama her sefer tehir ettiğim bir yolculuk kıdemli ölümlerin arkasından gözyaşı döktüğüm. Korktuğum, irkildiğim ve kaybolduğum…

 

Adlandıramadığım anlamsızlığın anlamlı mizacına saklı iken adın ve teferruattan ibaret iken döngü: bir kıvılcım kadar anlık dokunuşu ve nüansı kaderin yoluna baş koyduğum… Dünden yakınsın ve yarından çok uzak. Bir notasın gıyabında tüketildiğim bir hikâye sonunu asla bilmediğim.

 

 

( Hak, Nizam Ve Kayıp Bir İnsanlık başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 11.11.2015 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.