1
Hiçbir satırın hiçbir
imgesinde yok artık tahayyül edebilme yetim. Kaybettim kaybedeli rast geldiğim
her ne ise anlamını çoktandır unutmuş olduğum sırnaşık düşlerin son hamlesinde
uzanıp da tuttuğum o büyülü haznesi evrenin rast geldiğim tesadüf eseri üstelik
son raddede.
Münafık bakışların, kem
küm eden adı insan konulmuş hangi canlıysa elimden tutup sürüklemek belli ki
paylarına düşen, deme şansını kaybettiğim o gök kubbenin altında devinirken
kadın ve erkek; son söz nasıl da çalıntı mühürlü kalplerin yordanası
sıradanlığında ve şehvetinde deli bakışlar nasiplenmemiş bir yudum da olsa
sevgi ile eş güdümlü oysa her benlik.
Günlere namzet ömürler
Ne varsa geçmiş yüzüne
ve
Ne çok yalan
Al işte, biçilmiş
kaftan.
Uzun çok uzun bir yolun
kaçıncı durağında soluklandığım artık hiç mi hiç önem arz etmemekte arzında
oysa evren, sessiz sunumu ile sorup sorgularken yüce divan…
Ne gam…
Ne de keder biçilse de
payıma suretsiz benlikler bir kez çıkmış yoldan,
Bir kez geçit vermiş
nefsine
Adı aşk’mış sözüm ona.
Ey çocuk sen de kes
sesini
Görmez misin varlığın
şu evrene
Nasıl da hibeli…
Külliyen yalan,
Yoldan çıkmış iken
Bir kez de olsa
Bine tekabül etmez mi
Adı ne aşk ne de sevda
Sadece nefsin
cebelleştiği
Sayısız tahakküm.
Durağan mı sanırsın şu
düzeneği?
Sıra dışı mı belledin
kimliğini.
Külliyen yalan.
Kudret bildiğin her ne
ise bil ki kaybındasın günbegün. Acımak düşen payına ise acındır o zaman
dilediğin kadar. Durma savur tüm kifayetsizliğini. Bile, bilebildiğin kadar
adını yürek bildiğin her ne ise. Sıradansın görmez misin senin de tecellin
nefret. Nasıl kindar ise şu boyunduruğun, çal çırp hatta göze al ihaneti ve
haksızlığı. Eşek sudan gelinceye kadar körükle nefisini. Neye delalet ise artık
ya da dön yüzünü kıbleye ve sadece af dile…
Bilmez misin nasıl da
suçlusun. Hele ki sevmişsen gönülden bil ki bu da tahakkümü kaderin ve son
hamlesi nefsin: Ne varsa kar bildiğin, demlen istendiği kadar acılarla hatta
demle şu münafık dünyayı bilip bilmediğin sanrılarla. Ne tek bir yılgı ne tek
bir izlek, sanır mısın ki gözyaşı dökecekler ardından.
Güldürme beni,
anlamadın mı hala: Derdi tasası gönlün ne ki, sadece sen misin tek namzet. Kılı
kırk yarsan da bitmez şu eşref-i mahlûkatın içindeki nefret.
Günlerden kıyamet bu
gün. Günlerden hicap hatta son keramet son bildiğin.
Çıkmışken ayyuka
Çıkmışken ahvalin ipi
pazara.
Sar filmi istediğin
kadar hem de en başa.
Baş koyduğun her ne ise
Sanma ki vebali boynuna
İstersen hiç mi hiç el
verme de bana.
Alışkınım hem de ilk
günden beri. Varsın efsunlasın tüm imgeler. Varsın çığırtkan sarnıcı çeksin en
dibe. Dip bildiğim kaçıncı boşluk, son bildiğim kaçıncı tefrika ya da
hükmedenin gücü kadar sıradan.
Tahammül gücünün
sınırları koysa da onca engeli içinden çıkmak son çare olsa keşke tek çare.
Yol bildiğim, yoldaş
bildiğim…
İlk bildiğim ama sonun
ahenksiz devinimi belki bir noktanın sonlandırdığı o son cümle.
Riayet ettim edeli,
Hep ama hep yenilgi.
Ölüm olsa keşke son
çare.
Yaşarken yaşanan
kaçıncı ölüm.
Görünen o ki
uzatmalarda
Yaşanan tüm bu
tahakküm.
Kural tanımaz bir
dünyanın son ahalisiyiz belki de. Belki de süresiz bir birliktelik kesişmişken iken
yolumuz hatta yol bildiğimiz en azından yoldan çıkmamak adına her ne ise rast
geldiğimiz. Kaçıncı kuvveti olsa da duyguların ya da minvali söz konusu adsız
bir rabıtanın son kancasına takılı kalan kaçıncı düşüngeç eş güdümlü hissiyat
sürünürken yerlerde.
Mühimmatı kaderin tüm o
rastlantı değil mi…
Rastgele…