1 Yanlış Kullanılan Ve Anlaşılan Sözler Üzerine
            İnsanlar eskiden beri söylenen özlü sözleri, bilgece davranışları takdir etmişler, hayatları içerisinde önemli bir konuma getirmişlerdir. Bunlardan sözlü olanlar atasözü ve deyimler olarak her topluma özgü yerleşirken, davranışlar da anane,örf,gelenek veya adet olarak toplum hayatına yerleşmiş ve özgün kültürlerin oluşmasında büyük pay sahibi olmuşlardır. Elbette bu davranış ve sözler ilk ortaya konuldukları dönemde bilgece karşılanmış fakat zamanla beraber ilk manadaki kullanım değişmiş bazen yan anlamlar türetilmiş bazen de tam karşıt bir mana oluşturulmuştur. Tabiki söz ve davranış insanın bu aleme etki etme şeklidir ve doğru mananın önemi tartışılmaz olmalıdır. Farkında olmadan yüklenen anlamlar sözleri bilgece olmaktan çıkarmış, davranışların insanî özelliklerini yitirmesine neden olmuştur. Birkaç örnek ile durumu incelemenin daha faydalı olacağı kanısındayım.
               
                İlk örnek olarak herkesin iyi bildiği ve kullandığı, hatta ilkokul kitaplarında dahi öğretilen meşhur bir atasözünü ele alalım:
"Haydan gelen huya gider". Bu sözü kime sorarsanız size aynı cevabı verecektir. İşte çalışmadan, emek harcamadan kazanılan heba olur, çabucak biter. Hatta kimisi başka bir deyişle açıklama çabasına girişecektir."Hazıra dağ dayanmaz". Peki gerçekten durum böyle midir? Bu söz bunun için mi söylenmiştir? Çok azımızın bunu sorguladığını bilmek üzücü. Sözü tahlil edecek olursak "Hayy" Allah(c.c) isimlerinden biridir. Bilindiği üzere "Hu" kelimesi de Allah (c.c) işaret etmek için kullanılmaktadır. Bu durumda bu söz aslında "Allah'tan gelen Allah'a gider." şeklinde kastedilmiştir. Manası şimdikinden çok farklı olan bu söz herşeyin Maliki ve Haliki'inin Allah (c.c) olduğunu ve dönüşün ancak O'na olduğunu belirtmektedir. Aslında bu ve buna benzer bir çok kelime, cümle ,atasözü ve deyim ilk kullanıldığı anlamdan farklı bir anlama kaymış ve dilin gelişim sürecinde onlardan farklı noktalar gelmiştir. Ancak bu sözün durumu benzerlerinden farklılık göstermektedir kanımca. Bu farklılığı şu şekilde izah etmek gerekebilir;
 
                  Ses insana has bir özellik olmasa da bu kadar çeşitli olması insana özgüdür. Bu sesler ile biz anlamlı kelimeler ve cümleler kurmakta taleplerimizi, şikayetlerimizi, gündelik hayat paylaşımlarımızı başkalarına ifade etmekteyi. Tahlilimiz derinleştirerek devam edersek; insan bu aleme dört farklı şekilde müdahale etmektedir. Bunlar işitme, konuşma, görme ve dokunma şeklindedir. Konuşma eylemi etkisi fiili olarak görünmese de alemi en çok etkileyen insanî unsurdur. Bu kanıya birkaç noktadan varmış bulunmaktayım. Alimler "Bela ağızdan çıkan söze bağlıdır" açıklaması bunlardan bir tanesi. İnsan kendi hayatı ile ilgili istekleri Allah'a dua ile iletmekte bu da sesin önemini tekrar vurgulamakta. Hatta budistlerin mantra adını verdiği kendi kendini motivasyon egzersizleri de aslında bu gerçeği farklı bir kullanım şeklidir. Aynı zamanda ağızdan çıkan bir söz ile (şehadeteyn) cennet vadedilirken yine bu sözün söylenmemesi durumunda cehennem ceza yeri olarak sunulmakta. Demek ki insanın söylediği her söz çok güçlü. Bu açıklamaları yapmamdaki amaç ise yukarıda verdiğim örnek Allah'a dönüşü anlatmakta iken biz bu sözü çok gereksiz ve apayrı bir mana düşünerek söylemiş olmamız bile bize gereksiz sıkıntı getireceğini anlatmak içindi. Unutmamak gerekir ki şaka ile söylenen sözler dahi imanda sıkıntılara yol açmaktadır.
 
                   Diğer ve son bir örnek ise; "Buna da şükür" kavramı. Aslında çok beğenilmeyen ama çaresizce kabullenilen durumlarda sıkça söylediğimiz bir deyiş. Şükür kelimesinin geçmesi bize daha cazip gelmesine de yol açıyor sanırım. En kötü senaryo ile bu deyiş farkında olmadan bir kibirlenme, beğenmeme ifadesi. Aslında iyi olmamasına rağmen ben idare edeyim manasında. Tabi savunma olarak bu ifadeyi insanların yaptıkları şeyler için kullandığımızı söyleyebiliriz ama  o zaman da şu düsturu hatırlatmak gerekli sanki "Rabbe şükür, kula teşekkür". Tabi bu en kötü senaryo, biz bu söze bir de başka boyuttan bakalım. Daha iyimser bir boyut. Şükür ifadesi nimet için, hamd ifadesi ise bela ve sıkıntı için kullanılmalı. Gelmeyen nimete şükretmek o nimetin gelmemesine şükretmek anlamına gelmekte ve bu durumdan memnuniyeti anlatmakta hatta daha kötüsünü istemek anlamına gelmekte. Hamd ise gelen sıkıntıya sabır isteyip, gelmeyen nimeti beklemek ve o nimeti istemek demektir. İkinci durum bile söz konusu olsa bu deyişi kullanmamakta fayda vardır.
 
Vesselam....
 
Mehmet Şahan.
 
( Yanlış Kullanılan Ve Anlaşılan Sözler Üzerine başlıklı yazı Şahan tarafından 12.11.2014 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.