1
Mimlenmiş bir sanrının
seyri ne ölçüde değişebilir ki… Ne mim sanatı icra edilen ne de durum komedisi.
Olsa olsa farklı girizgâhla şekillenmiş bir betimleme.
Tasavvur dahi etmek
ihtimal dışındaydı başlangıcında. Zira aşamadığım bir eşikte mıhlanıp kalmıştım.
Büyük bir titizlik ve özgüven göstergesi altında uzandığını sandığım bir el:
Tutup tutmamak arasında kararsız kalma ihtimalinin verdiği o huzursuzluk. Belli
ki cahilce bir ön yargı ve bir o kadar duyumsanan dokunma içgüdüsü hem de
görüntüsü dahi olmayan bir hayale.
Öncesinde öylesine
silik bir gölge idi, gerçek mi hayal mi ayırt etmenin mümkün olmadığı. Bir o
kadar vurucu ve dayanılmaz vurgulamalar gerçekçiliğinin ispatının telaşı
içerisinde…
Ve diğer taraftan
susturmanın imkânsız olduğu o iç ses. Ne zaman kısabilirsiniz ki o ayarını
yitirmiş sesin tonlamasını…
Seyrelmiş zaman eninde
sonunda öğretiyor size telafisi mümkün olmayan seçim sonuçlarının yüze tokat
gibi ilişmesini.
Yoksa kelimelerde mi bu
denli tasarrufluyuz yoksa tutumlarda mı? Belki de cimriyiz sevgi ve
anlayışımızı esirgerken.
Uzun lafın kısası kısır
bir döngüden çıkmak adına yeni bir düzeneğe dâhil olmak bir o kadar gizem esir
almışken muhalif dünyanızı.
Derken ister istemez
ispatlanmakta rüştünü tüm duygular siz içinden ayıklarken özellikle de güven
denilen o istikrarsız yenilgiyi. Ya, gözümüzde büyüttüğümüz diğer mefhumlar
çoktan reşit kılınmış ama bir o kadar çocukça korkularla çevrelenmişken…
Bir önceki müfredat
nasıl da yoğundu demeye kalmadan yeni bir plan ve program elinizde şekillenen
ya da sizin şekillenmek zorunda kaldığınız.
Yeknesak o devinim
sonlandı sonlanacak derken süreç kaldığı yerden işlemeye başlıyor bir kez daha.
Bahar yorgunluğu gibi maruz kaldığınız uzun bir nekahet dönemi sıyrılma
ihtimalinin olmadığı.
Belki de bertaraf
etmeye çalıştığınız tüm olumsuzlukların tokat gibi yüzünüze çarpması ve sönmek
bilmeyen bir yangın üzerine benzin dökülen bilinçli bir tutumla hem de.
Işık var mı yok mu
derken kamaşan gözleriniz: Karanlığa öylesine alıştınız ki büyük ihtimalle ve demeye
kalmadan bir göz yanılması olduğunu anlıyorsunuz bir çırpıda ama bir ömür kadar
uzun süren o sınırsız zaman zarfında aslında kısa bir ana denk gelen.
Sonsuz imgelerin
savurduğu yeknesak bir hortumda debelenirken o sefil ruh, mülteci ve isyankâr
bir coşkuyla beklentilerin arasına dâhil etmekte kendini. Zaman zarfında
eksilen ne ya da kim ayırt edemediğiniz tüm belirsiz mefhumlar.
Geldi gelecek derken
işte kesişti yollar bir kez daha. Belki de hiçbir beklentiye girmemeliydim
derken çark eden ani bir terk ediş.
Anlaşılan şu ki;
sarsıcı darbelerle cebelleşen bir kimliğin sancılı doğumu bir kez daha ölmek
üzere hem de. Fazlasıyla örselenmek belki de buna sebep. Öykünürken
güzelliklere sınır dışı edilmek ya da baş aşağı düşüp gerçeklerle yüzleşmek her
ne kadar görmezden gelinseniz de ilk andan itibaren.
Bırakınız sebep sonuç
ilişkisini. Tek gerçek; fazlaca büyütmek gözünüzde ve en üst makama getirmek
hak etmediği halde ve siz paye biçerken bu yalan ve yalancı mefhumlara
adlandıramadığınız ne varsa, üstelik ilk günden itibaren.
Ya, yerin dibine
sokulan kimliğinize ne demeli hiçbir anlam arz etmeyen koca bir boşlukta
savrulurken o bitimsiz yoksunluk nezdinde.
Ritim kaybetmiş çoktan
ahengini, siz bin pişman ve arda kalan tek olgu adına hüsran ve kırgınlık
denen.
Anı yakalamak adına
geçmişe sünger çekmek ve uzanmak o çizgiye atlamak adına bulunduğunuz ortamdan.
Fazlasıyla dile gelmiş ne varsa ya da her neyse içinizde palazlanmış bir
yalnızlığa rest çeken.
Ne tek bir suç ne de
bir suçlu. Olsa olsa algıda bir yanılsama ve yanlış seçeneği işaretlemek.
Üstelik kötü diye tabir edilesi ne bir olay ne de tek bir insan. Sadece ve
sadece belli kıstaslarla şekillendirilmeye çalışılan yumuşak bir hamur en bariz
örnekle yumuşacık bir kalp ne hükmeden ne de hükmedilen üstelik elegant ve yoğun
duygu ve duyumların eşliğinde.
Zihin ise kayıplarda en
az kayıp varlığınız kadar. Paralel seyretmese de hissedilen ve görünen neye
yarar ki bu saatten sonra. Anlaşılması mümkün olmayan derin bir ikilem hiçbir
açılımın yeterli olmadığı. Ne bir denklem ne de formül gerektiren bir uzantı.
Ezelden beri çözümü imkânsız ve bir o kadar olağan dışı tıpkı her birimizin
içinde yaşattığı o müphem ışıkların yakıcı seyri yoksunluğu taşırken yavaş
yavaş ve bitimsiz o derin yoğunluk eşlik ederken…