BİLİNÇLİ TASARRUF HAYATTIR        

 

 

    Bir ticaret işinin kurulması ve yürütülmesi için gerekli olan, paraya çevrilebilir malların tamamı anlamına gelen sermaye, ülkelerin ayakta durmasını sağlayan en önemli unsurlardan birisidir. Bilinçli yapılan tasarruflar sayesinde sermaye dinç tutulur. 

     Kalıcı ve bilinçli yapılan tasarruflar hiç şüphe yok ki ülke ekonomilerinde önemli bir yer tutar. Ekonomisi yurtiçi tasarruflarına dayalı olan ülkelerin kalkınması, büyümesi ve gelişmesi engellenemez bir durumdur. Buna karşılık; hiçbir mali işte kullanılmayıp deyimi yerindeyse yastık altında tutulan tasarruflar ülkeye ekonomik yönden çok ciddi kayıplar yaşatır. 

     1990’ların başında yüzde 25’lerde seyreden yurtiçi tasarruf oranı, bugün yüzde 12,6’ya kadar düşmüş durumda. Yani Türkiye geçmişe kıyasla çok daha az tasarruf etmektedir.     Ekonomik dengeler açısından ciddi bir risk olan bu düşüş; ülkemizin kalkınmasında ve gelişmesinde büyük çapta tehlike oluşturmaktadır. 

      Bu gerçeğin altında yatan etkenler ise; lüksü seven, keyfine düşkün ve savurgan bir toplum olmamızdır. Çok fazla düşünmemize gerek yok. En basit savurganlık olarak cep telefon alımını örnek gösterebiliriz. Adamın elinde işini görecek bir telefon zaten var. Ama modaya ayak uyduracağım diye aldığı maaştan daha yüksek maliyette bir telefon alıyor. Hangi zihniyet bunun akla mantığa uygun olduğunu iddia edebilir. Evini zor geçindiriyorsun zaten. Modadan geri kalmayacağım diye çırpınmak da neyin nesi. Kendimizi frenlemeyi bilmeliyiz. Aksi takdirde çok geçmeden yakın bir şarampolden yuvarlanırız. Ayrıca yapılan israf sadece cep telefonuyla sınırlı değil. Cep telefonunun yanında araba, bilgisayar, ev eşyalarını da örnek olarak sayabiliriz.                                          

     Türkiye’de devletin uyguladığı strateji sayesinde ekonominin sağlam olduğunu bilen halk, tereddüt etmeden gerekli gereksiz hoşlarına giden ne varsa almaya çalışıyor. Alıyor da. Kimi kendi imkânları nispetinde hareket ediyor. Kimi de imkânlarının üzerine çıkıyor yani borçlanıyor. Eskiden bakkal defterlerine borç yazdırıyorduk. Şimdi ise üzülerek belirtiyorum ki kredi kartlarıyla bankalara borçlanıyoruz. Bu borcun altından kalkmak zordur. Zaten kalkan da uzun bir süre kendine gelemiyor. Ya bu yük altında kalanlara ne oluyor? İntihar edeni mi ararsın, hapse girip ailesini evsiz ocaksız bırakanı mı ararsın neler neler… Bilinçsiz bir tüketici topluluğu haline geldik ne yazık ki. 

     90’lı yıllarda ekonomimiz sürekli krizle karşı karşıya kaldığı için vatandaş bir şey alırken ince eleyip sık dokuyor ona göre hareket ediyordu. Savurganlık sonradan kazanılmış bir alışkanlıktır ülkemizde. Millet olarak tasarruf oranını düzeltmez isek yabancı sermayeye olan bağımlılığımız maalesef artacaktır.

      Bir ülkenin yurtiçi tasarrufları oranı düşükse bu; ülkenin kalkınmasını doğrudan etkiler ve o ülkenin kalkınması tamamen dış finansman desteklerine dayanır. Dış finansman destekleri ile kalkınan bir ülkenin dışa bağımlılığı zamanla artar ve bundan kuşkusuz yerli üreticisi zarar görür.

      Ekonomi dengesi dış ülkelere bağımlı olan ülkelerin bir bakıma özgürlükleri kısıtlanır. Mesela bir ülke kalkınma ve gelişme adına ilerleme kat etmek, bunun için de savunma sanayisini güçlendirmek istiyordur. Laf ile peynir gemisi yürümüyor. Ekonomisinin yurtiçi tasarruflarına dayanması şart. Hal böyle değil de dış finansmanın desteğiyle ayakta duruyorsa savunma sanayisinin güçlenmesini istemeyen, ekonomi dizginlerini elinde tutan devletler aba altından sopa göstererek bu ülkenin derhal geri adım atmasını sağlar.

    Zarar eden üretici, finansal açıdan düştüğü krizden ötürü iflas eder. Üreticinin iflas etmesi içinde bulunduğu ülkenin o vatandaştan vergi alamaması anlamına gelir. Vergi alamayan devletin ekonomisine virüs bulaşmış gibi olur. Gün geçtikçe zarar büyür gider. Böylece ülkenin geliri azalır.

      Geliri azalan ülke başka bir yabancı finansman bulmaya yönelecek olursa da tekrar kendi üreticisi zarar eder. Bu ülkenin kalkınması ve refahı gittikçe yerli insanın kaybıyla sonuçlanır. Ülkeler bu nedenle kalkınmalarını yurtiçi tasarruflara dayandırmalıdır. Varlıklı kesim de bilinçli tasarruflarıyla beraber sermaye piyasasına hayat vermelidir.

 

 

 

 

( Bilinçli Tasarruf Hayattır başlıklı yazı Bilal DÖNMEZ tarafından 23.03.2014 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.