Küçük Şeyler - 2

 

Değerli Kızım;

Allah’ın selam ve selameti Hakk’ı ve hakikati sevenler üzerine olsun.  Allah irade ve kader güneşimizi daim ve kaim eylesin…

 

       Hiçbir şeye rastlamayalım ki, ondan öğrenebileceğimiz bir şey olmasın… En iyi öğüdü kötü de verebilir, yeter ki biz o öğretiyi almaya hazır olalım… Başkaları için yanıp tükenen mum, bize özverinin nasıl olduğunu öğretir…

 

       Bir arı kendinin üç yüz otuz, bir karınca kendinin elli iki katına kadar yük taşıyabiliyorsa, bizim cesaretimize ne oluyor?

 

       Zarafet, incelik ve yumuşaklık en sert ve katı kalpleri duygunun tılsımlı eliyle bize açar. Fırtınalarda tüm pencereler kapalı olur. Kalpler; ancak kalple satın alınır…

 

Güçlülerin zayıfları ezmelerini normal gören toplumlarda yaşayanların, şikâyet etme ve tepki gösterme hakları yoktur. İnsan dengeyi korumak adına da olsa, zayıfı korumalı ve kollamalıdır. Allah ki, zayıfın yanındadır. Zayıfın hakkını kuvvetliden alıp veremeyen bir toplum, hastadır. Uygar toplumlar sözle de olsa, insanın ezilmesine izin vermezler. Sevgililerin sevgilisi “çalıştırdıklarınıza yediğinizden yedirin, giydiğinizden giydirin,” der.

 

Bilmeliyiz ki, barış ve sevgiyi sadece erdem sağlar. Erdem ise ancak inançla yaşar, inanç ise İslam’dır.

 

Değerli Kızım;

Küçümsemek, insanı cüretkâr yapar da, kural ve kanun dinletmediği gibi, kutsal yasaları görse de anlamaz yapar. Hiçbir şey göründüğü gibi değildir. Kurtlar bile, en güzel meyvenin içinde gizlenir. Önemli olan sahip olduğumuz değil, onunla ne yaptığımız önemlidir. Sahiplik sorumluluk yükler. Sorumluluk ise, ömre, mala, bilgi ve yetkiye kadar da uzar.

 

Düşman hayatımıza girmiştir. Bedenimizde barınır, dilimizle konuşur, hatta emeğimizle yaşar. Ruhumuzun derinliklerine kök salarsa, tedbir çaresiz kalır.  Hele yüreğimizin ışığı olan sezgileri de kaybedersek, önümüzde ki tehlikeleri göremez oluruz. Bilinçsiz dikkat, sezgiyi kaybettirir. Bilgi ve sezgi olmadan, sadece iyi niyet yeterli gelmez. Birçok görünmez tehlike, küçük şeylerin arkasında saklanır.

 

En korkunç arzular, en masum görünen giysilerle dolaşır. Debdebeli bir hayat ise daima sezginin önünde perde olur. Sadece bakmaksa görmek olmaz çoğu zaman… Eğer sezgiyle bilgi merceğinden bakmaz isek, sadece olayları izlemeye seyirci oluruz. Eğer bizler hatalarımızı tekrar etmeseydik, tarih de tekerrür edip durmazdı. Eğer biz, tecrübelerimizi gözlük gibi kullanmasını bilir isek, onun sayesinde daha iyi görürüz. Aksi takdirde görmesini bilmeyenlere gözlük/tecrübe ne yapabilir?

 

İnsan ki, bilmediği/tanımadığı her şeye düşman kesilir. İnsan arzusunu fikir zannederse ancak kendini aldatmış olur. En kolay olan ise insanın kendini aldatmasıdır. Felaketi kendi eliyle hazırlarsa insan, kurtuluşunu kimden bekleyebilir ki?  Sonuç ortaya çıktıktan sonra belli olacaktır gerçeğin gerçek adı… Bazen hayır şerre, bazen de şer hayra vasıta olur da idrakten aciz kalanlardan oluruz.

 

Değerli Kızım;

Bilmeliyiz ki, fenalığa yol açan her şey fenadır. Bütün büyük şeyler, küçük bir tohumla başlamıştır. Küçüklükle erişilmiştir büyüklüğe… Şarkı için notaya, ağaç için tohuma, güzel bir tablo için küçük fırça darbelerine ihtiyacımız vardır.  Kaçmalarımız ve göz yummalarımız değiştirmez gerçeği… Gerçeğin sesi daha bir gür çıkar, sonuçların diliyle… Her şeyin bir bedeli olduğunu, er veya geç bize hesabını soracağını hatırlatır durur bize… Eğer zamanı geriye sarabilseydik, yolumuzun üzerinde küçümsediğimiz, yüzüne bakmadığımız o küçük şeylerin olduğunu görürüz.

 

Ne zaman biz gerçeklerden kaçar isek, gerçeğin her gün biraz daha büyüyen boyu yılan olur ısırır bizi… Ayna/dünyaya adam gibi bakabilseydik, iki şeyle karşılaşırdık, tohumlar ve meyveler, meyveler ve tohumlar olurdu aynada gördüklerimiz…

 

Sen de bilirsin ki, tohumlar küçüktür, küçük şeyler de birer tohumdur aslında… Her tohum ise neticede kendi meyvesini verir. Bu ise onun kaderidir. Döner dolaşır, her şeyin bir şeyle ilgisi olduğu şarkısını söylediğine şahit oluruz. Birinin varlığı diğerinin sebebi olur. Bazen yokluğu, diğerinin varlık sebebidir. Doğrularımız sevinç verirken kalbimize, eğrilik kin, kavga ve hüzün pompalar kanımıza… Ne zaman birilerine yardım yapacak olsak, mutluluk yanaşıverir yanımıza… Kin kini doğurduğu gibi, sevgiyi de yine sevgi doğurur. Zarafet ise insani yanımızı karşı konulmaz yapar…

 

Her şüphe iğne kadar da olsa, zamanla kuyusunu kazar insanın… Küçücük bir dedikodu, bir intihar veya cinayetin müsebbibi oluverir. Her aceleciliğin meyvesi pişmanlık olmuştur. Sabretmek acı da olsa, meyvesi daima tatlı olmuştur.

 

Her tohum ayrı bir amaç ve ayrı bir yörünge izler.  Her tohum sevinç içinde özlemle büyür. Her şey az ya da çok, diğer şeylerden hız alarak büyür.

 

Nasıl ki şiddet, küfür ve alay; din içinde yer bulamaz ise kendine, adil bir kalbin içinde de hırsın yeri olmaz.  Tepkinin öldüğü yerde sorumluluk yaşayamaz. Adaletin olmadığı yerde hürriyet, hürriyetin olmadığı yerde adaletin yaşayamayacağı gibi… Kutsal değerlerin başını alıp gittiği yerde insan/insanlığın kalmadığı gibi…

 

Değerli Kızım;

İnatçının gözü meleği şeytan gösterir. Kıskançlık ise gözü kör, kulağı sağır eder. Nefreti emzirir durur. Bilmeliyiz ki, şöhrete kalbini açanların, huzur ve rahata açılan kapıları kapanır.  Habil’i öldüren Kabil’in, Yusuf’u (as) kuyuya attıran da kardeşlerinin kıskançlığı değil miydi?  Başkalarının acıları üzerinde yaşar güle oynaya, bütün büyük yanlışları gurur besler büyütür.        

 

Ölen öldürür, bozulan bozar, ihmal ise intikam alır sahibinden…  Ne taşıyorsa içinde insan, onu bulur dışında… Kötü işin bedeli de kötüdür. Başkalarını kırıp inciten insan, o da nasibini alır ondan… Her şeyin bir bedeli olduğunu görüp anlamada, hep geç kalır insan… Eğer biz zamanımızı israf edersek, zaman da bizi israf ederek tüketecektir.

 

Huzur, her şeyi almak değil, seçebilmektir. Bir damladan ne çıkar demeyelim, musluktan damlayan suyun gücü barajları tüketmeye yeter…

 

Değerli Kızım;

Merhametin olmadığı yerde insan/insanlık yoktur. Haksızlıkları, ancak titreyen vicdanlar önleyebilir. Daima küçülür küçümseyen, daima kazanarak büyür gülümseyen… Dikkat etmemek, gerçeği dikkate almamaktır. En büyük dikkatsizlik ise, alelacele verilmiş bir yargıdır. Bilmeliyiz ki hayat, iyi ile kötünün arasında bir yarıştır. Mutlak adaletin sunabileceği ise barıştır. İnsan aynı zamanda bu yarışı, ömür boyu içinde sürdür durur.

 

Düşmüşü kurtarmanın sırrı, ıslah olmasını beklemeden oldukları gibi sevmektir. Burada sevmek; günahı değil, günahkârı sevmektir. Gerçekten inanmış insan huzur ve sevgisini, ondan mahrum olanlarla paylaşmalıdır. Bataklık içinde açan lotus çiçeği, bataklığın pis çamurunu enfes bir kokuya çevirmiş bu haliyle, iyiliğin kötülüğe karşı bir zafer şarkısıdır.

 

İnsanı yetiştirmek gerek, iyinin görevidir bu… Zararı iyiye ve faydaya dönüştürmektir. Kötüyü küçümsemek, aşağılamak değil, kötülükten sabırla iyilik çıkarmak gerekir. Biz ışık olalım, biz yol olalım elbette yolumuzdan giden, ışığımızdan istifade eden olacaktır.

 

Bir kilo balın gerisinde otuz bin arının emeği, atlı milyon çiçeğin tozu, yirmi bin kilometrelik bir uçun olduğunu kaç kişi bilir, kaç kişi görür ve anlar. Bala bakınca gerisindeki çabayı görebiliyor muyuz?  Bilmiyorum demek de ilmin yarısı sayılır. Hiçbir şey gerçeğini öyle bir anda vermez… Okumasını bilene evren bile bir kitaptan başka bir şey değildir. Evrenin sahibi ise, kendini eserinin ahenginde gizlemiştir.

   

Değerli Kızım;

Gözümüzü koruyamaz isek, düşüncemizi de koruyamayız. Anlayabilir isek, hoşgörülü oluruz, anlayabilir isek, gerçeğin peşinden ayrılmayız… Anlar isek, aldanmayız.  Her olayın ardında, koca bir dünya gizlidir. Dünü bilmeyen bu günü anlayabilir mi? Bu günü anlamayan ise yarını nasıl planlayabilir? İleriyi görebilmek için, çok gerilere bakabilme bilgi ve becerimizin olması gerekir.

 

Eğer biraz dikkatli bakabilseydik, küçük şeylerin bize öğrettiklerinden yüzümüz kızarırdı… Bilmeliyiz ki çok; azların bir toplamından ibarettir.

 

“Allah katında en sevimli iş, az da olsa devamlı olanıdır,”(Hş). İnsanları yanlışlarından vazgeçirmek istiyorsak, onlara daha iyi bir şey göstermemiz gerekir.

 

Dudaklar yalan söylese de, gözler gerçekleri söyler. Çünkü gözler, kalplerin dudaklarıdır.  

 

Allah yar ve yardımcınız olsun… En güzel günler sizlerin olsun…

 

Ant.130413

 

  

 

 

 

( Bilge Kıza Mektuplar -24 başlıklı yazı Kocamanoğlu tarafından 18.04.2013 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.