Büyük bir heyecanla ve biraz da korkarak girmiştim okulun kapısından. Öğretmenimin gülen yüzünü görünce uçup gitti korkum; ama heyecanım, alfabeyle tanışıncaya kadar devam etti. Çok geçmeden alfabeyle arkadaş olduk. Sevgili alfabe; “Bu A, bu B, bu C...” diyerek 29 arkadaşıyla tanıştırdı beni. Bütün harfleri çok sevdim, onlar da beni sevdi.
 
            Yıllar geçtikçe alfabeyle samimiyetimiz ilerledi ve yepyeni dostlarım oldu: kitap, defter, bilgisayar ve dergiler... Annem ve babam da bu durumdan çok memnundular. Bana her hafta yeni bir kitap veya dergi getiriyorlardı. Özellikle çocuk dergilerini çok sevmiştim. Önce şiirleri sonra da hikâye ve masalları okuyordum. Hele “Bunları Biliyor musunuz?” köşesi çok ilgimi çekiyordu.
 
            Cumartesi sabahı o köşeyi okuyorum. Yine ilginç bilgiler var. İşte onlardan biri: “Hindilerin, yavrularını seslerinden tanıdığını biliyor musunuz?” Okur okumaz zihnimde bir şimşek çakıyor. Bunu hemen uygulamalıyım. Sevgili öğretmenimiz; ”Görürsen unutursun, okursan hatırlarsın, yaparsan öğrenirsin.” dememiş miydi?
 
            Hemen komşumuz Eliflere gidiyorum. Çünkü onların hindisi var. Elif’le beraber uygulamaya geçiyoruz. O, hindinin başını tutuyor; ben de hindinin kulaklarına pamuk tıkıyorum... Biraz önce yavrularıyla tatlı tatlı yem yiyen hindi, şimdi onları yanına bile yaklaştırmıyor. Yavrular, anne hindinin etrafında telaşla dolanıyor ama o pek ilgilenmiyor. Biz de onları seyredip kıkır kıkır gülüyoruz.
 
            Eve gidince yaptığımız deneyi anneme ve babama anlatıyorum heyecanla. Birbirlerinin gözlerine bakıp sessizce mutfağa gidiyorlar.
 
            Biraz sonra bir gürültü duyunca mutfağa koşuyorum ben de. Annem yerde yatıyor. Babam kolonya sürüyor yüzüne. Neyse, annem kendine geliyor yavaş yavaş. Sevinçle kucağına atılıyorum annemin. Beni yere bırakıp öğle yemeğini hazırlamaya başlıyor. Çok acıktığım için heyecanla bekliyorum yemeği. Annem masaya bir kişilik yemek hazırlayıp başlıyor yemeye. Hayretle: “Ama anne!” diyorum, yüzüme bile bakmıyor.
 

            Babam başımı okşayarak:

            - Annen düştüğünde başını yere vurmuş olabilir. Belki de hafızasını kaybetmiştir, deyince hüngür hüngür ağlıyorum.
 
            - Ben ne yapacağım şimdi? Annem beni tanımıyor babacığım! Benim için canını bile esirgemeyen annem, bir kaşık yemek vermiyor bana!
 

            Babam kucağına alıyor beni ve kulağıma fısıldıyor:

            - Ya hindinin yavruları da aynı senin gibi ağlıyorsa?
 

            Ne kadar büyük bir hata yaptığımı anlıyorum.

            Uçarcasına Eliflere gidip anne hindinin kulağındaki pamuğu çıkarıyorum. Eve geldiğimde annem beni kapıda karşılıyor güler yüzle. “Canın yavrum!” deyip kucağına aldığı gibi mutfağa götürüyor...

 

Bestami YAZGAN

( Annem Beni Tanımıyor başlıklı yazı B.YAZGAN tarafından 23.07.2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.