Sevgili Arkadaşlarım!Dün aynı başlıkla bir yazı yazmış sonradan devam edceğimi belirtmiştim.Bu gün dünkü yazıya devam ediyoruz.Birkaç ay önce yanlış hatırlamıyorsam BÜTÜN DÜNYA dergisinde bir yüksek maden mühendisinin yazısını okumuştum.Şimdi ,o yazıda ne vardı size açıklamak istiyorum.
 
"Dünyada tabiatta bilinen 114 element var.Bunlardan 77 adedinin Türkiyede,genelde doğu bölgesinde var olduğunu, bor bakımından dünyanın en zegin ülkesi olduğumuzu ve bor'un çok geniş bir kullanım alanı olduğunu,evimizdeki teflon tavadan (hayalet) görünmeyen uçakların boyasına kadar kullanıldığını yazmıştı.
 
Asıl şu tesbit çok entrasan geldi bana.Türkiyedeki bor mıktarı bütün dünyanın ihtiyacını 400 sene karşılayabilecek rezervlermiş.Antalya'ya bir bilimsel toplantıya katılmak üzre giden 6 bilim adamımızın Isparta yakınında düşen uçağın düşmediğini düşürüldüğü rivayeti dolaşmıştı.Kadın olan prof.un bor madeni üzerinde çalıştığı,çok önemli sonuçlara yaklaştığı ozaman konuşuluyordu.
 
Bu yazılanlar eğer doğru ise çok önemli. Çünkü yakın bir gelecekte bor'un otomobillerde kullanılacağı söylentileri var.Bunları neden hatırlatmak zorunluluğunu hissettim? İşte bu kabil bilgiler emperyalizm'in iştahına kabarttığından, bizlere, bu cennet vatana canımız pahasına sahip çıkmak, asli görevimiz haline gelmektedir. Amerikanın gidiği yerde felaket ve gözyaşı hep olmuştur, bundan sonra da olacaktır. Ama nereye kadar onu bilmiyoruz. Amerikanın ve A.B. ülkelerinin maksatları Türkiye'nin önüne bir kez daha Sevr'i koymak, doğunun nimetlerine, Kürtlerin ağabeyi sıfatıyla, Türkiyeden kopardıkları coğrafya üzerine oturmak.
 
Dünkü yazımda vatanın ayaklarımızı altından kaydığını ve çok kritik bir dönemden geçtiğimizi yazmıştım.Her gün Tv.lerde,kanımızı dökerek vatan yaptığımız bu topraklar üzerinde, yapılan başkaldırı provalarını keder ve elemle seyrediyoruz. Devlet bu kadar aciz kalabilir mi? Size, İnönü  ve Süleyman Demirel dönemindeki olayı, bir iktidarın, devleti yorumlama  tarzının örneği olarak vermek istemiştim.
 
İş artık tehdit ve şantajlarla taviz koparma noktasında bulunmaktadır. Bu duruma devlet,hükümet demiyorum daha nekadar tahammül gösterir tahmin etmek çok zor.Ama birgün artık halkın sabrı taşar mı? Bilmem.
 
Meclisteki P.K.K.lıların konuşmalarından nasıl gerildiğimi anlatamam. Şimdi anayasada nekadar Türk lafı varsa onları kaldırma gayreti içindeler. Oysa oradaki Türk sözcüğü bir etnik kökenin adı değil, Türk devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes etnik kökenine bakılmaksızın Türk olarak anılır. burada etnik grup sözkonusu değildir ve bu isim bir ırkın veya etnik grubun değil, bir milletin adıdır. Böyle bir değişiklik üniter-milli devletin çöküşü olur. Atamızın miliyetçiliği ırk değil ulus milliyetçiliğidir.
 
 Bazılarınız,benim yaptığım yorumlarda dil konusunda hassasiyet göstermiş olduğumu hatırlarlar. Daima dil bir milletin çimentosudur harcıdır demişimdir. Her sokakta ayrı bir dilin konuşulduğu bir ülke düşünün;buradaki insanlar birbirlerine nekadar bağlıdırlar? vatanseverlik duyguları nekadar gelişmiştir? İşte bizi bu duruma getirme çabası alıp yürümüştür. Kürt kardeşlerimiz, bu seneryonun, konu mankeni olduklarından haberleri yoktur.
 
Bir ülkeye, işgal güçleri girdiklerin de kendilerine daima işbirlikçiler bulmuşlardır. İşte Iraktaki işgal güçlerinin de işbirlikçisi Kürtler olmuştur.Ülkede yaşayan Türkmenler, Keldaniler, Asuriler ve çogunlukta olan Araplar vardır. Bir gün Amerikalı buradan temamiyle çekildiğinde acaba Arap milliyetçileri ve diğerleri vatan hainliği yapan Kürtleri affeder mi? Beklemek lazım.
      
Çok şükür işgal altında değiliz ama Brütüsler var memleketine, vatanına ihanet ediyor. Asker diyor ki sınır ötesi bir harekat gereklidir.İlgililer ise,P.K.K. ya silah ve ve her türlü lojistik desteği sağlayan Amerikanın gözünün içine bakıyor, icazet bekliyor. Amerika ise "önce diplomatik yollar denenmeli diye oralı bile olmuyor nasihat çekiyor. Terörist ise Amerika'dan sağladığı moral destek ve silahla insanımızı öldürmeye devam ediyor.
 
Konu nereden nereye geldi. Ne demiştik vatan ayaklarımızın altından kayıyor lafından buralara geldik. İçimizde 1920 yıllarının işbirlikçi ve vatan hainleri sahnedeki yerlerini almışlardır. Unutmayalım milli birlik ve milli kimliğin olmadığı bir ülkede demokratik kurumlar da aksar. Birden fazla milletin barındığı bir yerde dil ve ülkü birlüği olmazsa beraberlik nasıl sağlanır? Sevgilerimle     
 
 
 
NOT:Ben okumadım ama,bu yazıyı okuyan Siyasal Bilgiler Fakültesinden birisi,
         Türkiyedeki bor madenlerinin 55 sene müddetle kullanım hakkının A.B.D. ye verildiğini söyledi.Çok üzüldüm.
( Keşke Bu Olayı Hiç Yaşamasaydık -2 başlıklı yazı İbrahim NEJAT tarafından 18.03.2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu