‘’bağırdım ağzımı elimle kapatarak

keşke doğru yaptıklarımdan değil,

yanlış yaptıklarımdan pişman olsaydım

kimse tarafında alkışlanmayan bir meziyetse bu

size adres sorduğumda tereddütsüz söyleyin

elli metre ileri git, sağa dön ve

asla bir daha geri gelme

 

ne kalacaksa yaşadığım bunca çıldırmaktan geriye

vaktinde gelmeyen her şey kadar haindir…’’(Alıntı)

 

 

 

Reçinesi adeta rencide edilmiş aşkın o dik yakası ve flu gözlerinde şarlatan aşkın cinnet gecelerinde seken heceler cennete düşmüşçesine yolum oysaki cehennemdi yaşanası belki de cihadı ömrün, celladına âşık bir ölümlü bir yükümlü hüznün solgun çehresi…

Ah, sevgili.

Nazenin yüreğimden dökülen külün ve sevginin kiri değil kini asla kinayesi belki de hasret duyduğum çekincelerim ve sensizlikle sarılı olduğum o zindanda sökün etti edecek gün ışığı karartma gecelerinde düştüğüm tuzağa ve uzağına serildiğim kadar sevmeseydim keşke senin gibi bir hayırsızı.

Hayır diyemediğimdin.

Nidalarımdan firar eden gizil bir tehlike bir feryat.

Öncemden öte sonrasızlığıma meyyal ve sarpa saran bir bilmece.

Bir gizdin sen izinden sorduğum.

Bir nesir belki bir şiir…

Ah, ben kendimden ve aşktan soğuduğum.

Üşüyen mısralarımdan sızan.

Üşengeç sevdamdan kaçansa sen.

Semiren hayallerim.

Sararan yaprakların vebali.

Sözcüklerse bir kâhin misali düşmüşken peşime.

Düşmez kalkmaz bir Allah.

Hümayunu evrenin göğsümdeki matem.

Hünkârında sonsuzluğun geviş getiren bir meltem içimi buz kesen bir feryat ve tepkisizliğinle sınandığım kadar sığındığım iken yüce Yaratan.

Kulluğuma binaen.

Külümden doğacakmışçasına adeta.

Künyemdeki ismim ve mahlasım ve mealim ve mahzun kalemim.

Şimdimi erteledim yarınımsa yok benim dünümdeki gizemin izinde saklı tuttuğumdur kimselere demediğim ismin.

İnkârım yok.

İtirazım yok.

İsyanımsa hiç olmadı.

İddia makamında göçebe şair kimliğimle tavaf ettim ben evrenin âşık kimliğimle kimse aşık atan aş erdim ben sevgiye ve şiire ve şiirlerle kürediğim önüm küstüğüm kendim kulvarımda ise öncüyüm mademki aşktır benim ikinci adım.

Makberim.

Mahşerim.

Miladım ve mihenk taşım.

Ah, seferisi bu aşkın ben ki seyyah bir varlığım.

Semadan yere uzandığımda.

Küfemdeki duygularımla.

Tünediğim şu kırık dal misali.

Tırsak Yahudi ile de olmaz iken işim.

Ben ki müridi aşkın ve Mümin kimliğim ve işte mizacımla yenik düştüğüm kadar hayata çok da farklı bir boyutta baş veren bir fidan gibi estiğim gürlediğim gülümsediğim günlerden arda kalandır sadece anılarım ve andaki mevcudiyetimle kapıştığım kadar da dünümle yazılası bir ferman misali kaftanımla tavaf ettiğim yer gök ben ki müridi sonsuzluğun ben ki şiarımda saklı umudu bana bahşeden mademki Rabbim…

O halde tut elimi.

O halde sun yüreğini.

Mademki kabul etmedin o zaman giyin suskumu gizil hanemdeki varlığımla haiz olduğum ne varsa al senin olsun elbet benden geriye kalan her neyse iddiam o ki: sonsuzluğu giyindim ben sırtıma ve o hüzün hırkamla sanma ki son buldum sanma ki son buldu hayallerim semazen yüreğimden kopan her hayal her acı her hikâye de son bulsun bu ihtimal dâhilinde seken bir düş gibi peşindeyim.

 


( Tut Elimi... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 1/18/2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.