Yine oruç Ramazana ayına denk geldi. Oruç-Ramazan ilişkisi neyse Ramazan-Kur'an lişkisi de odur.
Diyanet İşleri Başkanlığı, Kuran’ın inmeye başlamasının üzerinden geçen 1400 yıl münasebetiyle, 2010 yılını “Kuranı Anlama Yılı” ilan etmişti. Kur’an, halen dünyanın “en çok okunan ve en az anlaşılan kitabı” konumunda. Bu yüzden ‘Türkçe hatim’ konusu aklıma geldi. Düşüncelerimi sizinle paylaşmak istedim.

Hatim Arapça “h-t-m” kökünden “bitirmek” anlamına gelir. Evraka mühür basmak işin bittiğini gösterdiğinden; mühüre “hâtem” denir. Hz. Muhammed (saygı-sevgi ve selam ona) son elçi olduğu için, Kuran diliyle “Hâteme’n nebiyyîn” sıfatıyla zikredilir. Kuran’ı okuyup bitirdiğimiz zaman da “Kuran’ı hatmettim” yani sonuna kadar okudum; bitirdim demektir. Arap dilinde, niteliği ne olursa olsun, bir işi bitirmek anlamına gelen bu kelime Türkçeleşirken özel bir anlamla Türkçeleşmiş; “Kuran’ı baştan sona okuma” anlamıyla dilimize geçmiştir.

Türkçesinden okumak deyimi iki anlama gelir.

1- Arapça Kuran’ı Latin harfleriyle yazıp okumak. Bu konu “harflerin ağızdan çıkışıyla ilgili” olup anlamıyla alâkalı değildir; biz de bunu kastetmiyoruz.

2- Kuran’ın Türkçe anlamını okuyup bitirmek ki biz “Türkçe hatim olur mu?” derken bunu söylüyoruz.

Bu durumda, “Kuran-ı Kerim’i okumaya başlayıp bitirmek, hatim” ise, Arapça veya Türkçe okuyup bitirmenin arasında bir fark var mıdır?

Kuran’ın ilk muhatabı Araplara başka bir dilde -mesela Türkçe- konuşan bir elçi gönderilmediğine göre, kitabın aslının Arapça olması doğaldır. Bu doğallığın ana fikri de anlamaktır. Her topluma kendi içlerinden, peygamber gönderilmiştir. Anlamadığımız bir dildeki kitabı okuyup bitirmek hatimse anladığımız dilde okuyup bitirmek neden hatim olmasın?

Kuran’ın her harfini okumanın 10 sevabı vardır. Hatta Peygamber Efendimiz konuya açıklık getirmiş; “Dikkat edin; elif bir harf, lâm bir harf, mim bir harftir” buyurmuştur. Bu, okumaya yapılmış bir teşviktir. Temelde, yapılan her iyiliğe 10 hasene yani 10 sevap verildiği Kuran bilgisidir. (Bkz. En’am Suresi, 6/160)

Hepimizin bildiği “Rabbenâ, âtina fi’d dünya haseneten ve fil âhireti haseneten” duası Kuran’dan bir ayettir. (Bakara, 2/204) “Ya Rabbi, bize dünyada da âhirette de iyilik ver.” anlamına gelir. Bunu Arapça söyleyince dua oluyor da Türkçe söyleyince dua olmuyor mu? Anlamadan söylediğimiz cümle oluyor da anlayarak söylediğimiz cümle olmuyor mu?!.

“Hatim Arapça olur” mantığıyla düşündüğümüzde, Arapçasından okuyup sevap alan âhirette yararlanıyor; -ne dediğini bilmediği için- dünyada faydalanamıyor. Türkçe’sinden okuyup ne dediğini anlayan dünyada yararlanıyor; -onlara göre- âhirette faydalanamıyor. Türkçe hatim olmaz diyenler “fi’l âhireti haseneten=Bize öte dünyada iyilik ver“ diye dua ediyor. Türkçe hatim de olur diyenler “fi’d dünya haseneten ve fi’l âhireti haseneten=Bize bu dünyada da öte dünyada da iyilik ver” diyor. Siz hangi grupta olmak istersiniz?

Kuran’ın açıklamasına tefsir denir. Tefsir veya Kuran dersine girdiğim öğrencilerime “İnandığımızı söylediğimiz bu Kitab’ı baştan sona -hiç olmazsa bir defa- okumamız gerekir. Bu karakutu’nun içinde ne var? Hiç değilse bir hikâye, bir şiir kitabını okuduğumuz gibi, yılda bir kere.” diye teşvik etmişimdir. Bir başka dersimde öğrencilerimden “Ama hocam, Kuran hocamız hatim olmaz diyor?” cevabını alınca hayret ettim. Ben hafız değilim ama “hafız” olan hocadan gelen bu bilgi ve bilgilendirmeden dehşete düştüm. Tecvid yani güzel okuma dersi veren, hafız yani Kuranı baştan sona ezbere bilen birine “E-ağcemiyyun ve Arabî” (Fussilet, 41/44) cümlesinin okunuşunu sorun; size uzun uzun kurs verir. “Türkçe hatim olmaz” diyorsa, bu cümlenin anlamını sorun, bilemeyecektir.
Bu ne yaman çelişkidir!

“Arapçasını da anlamını da okuyorum” diyorsanız “Rabbena” duasını gerçekten okuyorsunuz; “bir taşla iki kuş” vuruyorsunuz. Yoksa duanın tamamını defalarca okusanız da –belki hiç belki de- yarısını okumuş oluyorsunuz. Biz diyoruz ki “Türkçe hatim bal gibi olur. İkisini de okuyorsanız, tadından yenmez.”

Siz ne diyorsunuz?



( Türkçe Hatim Olur Mu başlıklı yazı Mustafa IŞIK tarafından 29.04.2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.