Renklerin izdihamında rehavete
kapıldım ve sancılı bir rivayetin oluşum öncesinde çetelesini tutuyordum
hayatın ve annemin.
Nemli ve sisli bir İstanbul gecesi
bağ bozumuna denk düşen misafir sancılar ve nasıl da acıyordu eklem yerleri kâh
İstanbul’un kâh şiirin kâh annemin…
Aymazlığında gecenin iklime sirayet
etti matemim oysaki ne yağmur yağıyordu kuru barajlara yetecek ne de durduk
yere ağıtlar yakıyordum ve hastanenin bahçesine denk düşen uzun bekleyişler.
Bir nokta koymam mümkün sadece bir
ayraç ekliyorum gecenin tenine damgasını vurmuş gözyaşlarımsa nasıl da kuru ve
bağnazdı.
Seğiren gözlerim.
Semiren hüzün.
Meali yoktu artık hiçbir şeyin bense
şarlatan bir gölge misali döneniyordum kendi etrafımda.
Hizaladığım bir cetvel değildi ve matbu
kılınması adına metruk düzende maliki olamadığım ne varsa adı anne idi artık
her bir duygumun yiten zamanda dona kaldığım.
Ilık nefesini zorlukla alıp veriyordu
o da bağlandığı makineler nezdinde.
Devasa bir suskunluk.
Sessizliğe riayet eden insanlar ve
koşturan acil servis elamanları.
Pastadaki mumu üfleyemediğim gecenin
ikramı ve hüznün servetiydi tüm olup biten ve müsait olduğum kadar meşgule
veriyordum artık duygularımı.
Kök hücresi toprak altında kalmış bir
evham.
Kor hecelerin yarattığı o izdiham.
Melun mahzun sarıldığım hırkam ve
başında nöbet tuttuğum annemi bir kere daha doktorlara emanet etmiştim:
Annem…
Tek servetim.
Annem…
Ruhumun telaşlı talaşlı yolunda
yürüsün diye gözünün içine baktığım anneme yeni yasaklar sunmuştu doktor:
‘’Sakın uyumasına izin vermeyin…’’
Tereddütsüz sarsıyordum annemi
omuzundan çünkü uyku onun için yeni bir son idi.
Sonlar.
Sonlanmayan acılar.
Kulağıma küpe yaptığım sol anahtarı.
Gecenin gizinde büyüyen öfkem evrene.
Gazaba uğrayan bir hüviyet.
Aşkı annemden öğrendiğim ve sevgiyi
ve insanlığı ve haysiyeti.
Annem uyumasın diye başında nöbet
tutarken, yorgunluktan bu sefer de benim gözlerimdi kapanan ama uyku bize
yasaktı ve mutluluk bize haramdı.
Hüzne davetiye çıkaran bir yenilgi
daha sırasını savarken ben tüm iştahını acının yine içimdeki ağacın dallarına
asmıştım…
Azadesi ömrün ve azığı da.
Mutlak bir diktatör iken kader ve
kederle iş birliği yaptığı şu hoyrat geçen zamana b/akıyordum ve teselli
arıyordum yeter ki dilimin ucuna gelen şey tecelli etmesin diye içimden nasıl
da dua ediyordum Rabbime.
Bir bilinmeze dönmüşken sırtımı.
Biteviye hırpalanan yüreğimdeki tek
şarkı hatta tek name hatta her duygu hatta her şey ama her şey iken annemin
varlığı.
Boca edebildiğim yaşım kurumuştu
belli ki fırtına öncesi içimde akıtıyordum duyguları ve yaşları.
Sözcükler yoktu yanımda biri
haricinde:
ANNE.
Emir yağdıransa doktordu ve emre
amade sadece tutukluk yapan dilime pelesenk olmuş bir halde annem uyumasın diye
elimden geleni yapıyordum ve ona tanınan bir saatin sonunda kadın uykuya yenik
düşmüştü ve bir kere daha yoğun bakım ünitesinin yolu görünmüştü.
Bir görüntü ihlali miydi yoksa zaman?
Nefes bu denli kutsal ve kıymetli
iken anneme nail olmuyordu düzenli nefes alıp vermek.
İşgal edilmiş bir yarımada vardı
içimde.
İsyanı bastıran bir koruma görevlisi
gibi görev bildiğim değildi yaptığım elbet olması gereken evlatlık vazifem.
Turuncu güneş.
Kırmızı ay.
Çapkın Zühre Yıldızı.
Bulutlar ise kararsız ve gecenin
tenine dokunan sessiz söylemler.
Bir giz değildi olan biten bir sonuç
ya da sebebini aradığım bir neden-sonuç ilişkisi hiç değildi ve ben bu
gezegenin yabancısı idim artık ve benim sadece bir annem vardı herkes gibi ya
da biraz daha farklı herkesten çünkü annem, son bir yıldır artık benim çocuğum
diye hitap ettiğim ve koruma altına aldığım evrenin en değerli ve meşakkatli
varlığı idi.
Rengi soluk.
Nefesi düzensiz.
Sözcüklerimse yetim.
Öksüz kalmamak adına idi tüm
mücadelem yeter ki korusun Rabbim ve kutsasın.
Ön görüler ve önseziler…
Bileşkesi hayatın ve mumyaya dönmüş
hayaller ve de mum gibi eriyen…
Yeni bir savaş, yeni bir oyun ve
hakem başlangıç düdüğünü çalmıştı işte.
Bir rutin haline gelen hastane
maceramız bu sefer başka bir hastanede yerini almış ve sunuyordu repliklerini
ve karşı koyamadığım kadar kadere tutuklusu idim mademki kederin ve büyüyen bir
açı ile acımın da kat izinde yaşarken acımı bir başıma ve doktorlardan gelecek
müjdeli haberi beklemeye koyulmuşken bir kez daha ve tüm evren adını
sayıklarken annemin yani annesi olduğum annemin…