Kalemin Sırtında Yaşamak Bu Olsa Gerek...



Ölümle örtüşen duygu sağanağı gaipten gelen o esinti şiirlerse yüreğin atar damarı…

 

 

Geçkin dönüşler geçimsiz mahiyette

Sıra dışı düşler özlemin bin bir rengiyle sarılı

Hasılası dünün

Göçebe deyişler bulvarı

Kuşların hicret ettiği bir düş ertesi

Gerçeklerin minvalinde saklı vazgeçişler…

 

Kutsanmış o ebemkuşağı

Sarmalında renklerin üstüne ant içtiğim

Ölümsüzlüğe sunduğum bunca nazire

Oysaki eften püften bir yabancılık çektiği kadar

Şair kendine

 

Külyutmaz yetiler mermer mezar başlığı kalemin

Kaile alınsa ne ki ya da alınmasa

Aymazlığında sessizliğin

Mikado çöpleri gibi dağılan şair

Dağıstan semalarında gezinen

Dağlandıkça yürek ezilen

Sürmanşet sözcükler ne ki ne?

 

Tozu dumana kattığı günlerin özlemi ile dolu

Ruhunda saklı bıçkın rüzgâr

Geçişken anılar ve anlar durağı

Hicvinde bilinmezin şerh düşülesi

Bir tuzaktan da alamazken gözlerini

Tuzu yaşların tutuşan o yanardağı…

 

Hangi duygunun sarmalında olduğumun bir önemi yok artık yoksul sevdaların ana vatanı da değil iken umut ve masumiyet…

Göreceli kavramlar eşlik eden ve nice insanda mevcut iken o at gözlüğü.

Ruhumun arpası fazla kaçtı sanırım bense arpacı kumrusu gibi gagaladığım sevginin doz aşımından nice özlem nice hüzünle iştigalim.

Gün geçmiyor ki…

Sahiden de geçmiyor zaman ve zamandan da öte bir mekânı dahi içime sokamamışken nifak sokanların zehrinde öldü hayallerim ve öldü şiirlerim ve imgelerim…

Delişmen değil artık yüreğim ve aşkın basamaklarında mıhlandığım kadar günbegün büyüyen iman gücüme nasıl sadıksam sözcüklerim de o denli uzağımda ve frapan.

Bir gülüş yerleşik umudun nefesi sözcüklerin eseri ve esiri iken nemalandığım karmaşa ve gergin benliğimle gergef misali bir minvalden diğerine zorla geçiş yapmaktayım ve geçiştirdiğim ne var ne yok: uyruğu da yok iken hüznün münferit kaygılarla demleniyorum hayatta ve o koyu demi acıların densiz olduğu kadar da beni benden uzak kılmakta.

Seyyah kalem.

Manidar sessizlik ve gizem.

Ruhumla örtüşen aslında bir boş vermişlik her ne kadar onuruma ve haysiyetime sonuna kadar bağlı kalsam da içimde sonlanan bir şeyler mevcut.

Misal pek bir önemsediğim sol anahtarı: hani solum iken vurgun yiyen hani solumdan kalktığım hani, soğutmadan içtiğim sözcükler hani, hani alyuvarıma tanıklık eden akyuvarlar hali hazırda alnım pürü pak iken alt edemediğim kadar da kötülüklerle bir kaplumbağa gibi içime kaçtığım bir dağ lalesi gibi açıp da bir avazda soğuduğum.

Geçkin şarkıların da uzağındayım her ne kadar damardan olsa da dinlemeye doyamadığım onca şarkı bir şark çıbanı gibi içime batmakta sessizlik en çok da kendime olan kızgınlığımı alt edemediğim gel gör ki hiç kimseye de kızmadığım ve kırılmadığım kadar…

Yalan değil işte: kırgınlığımı bile en derine gömdüm ve işte umarsız bir eda ile salınıyorum.

Kubbemde saklı veda hutbesi.

Kuytuda gizlenmiş yüreğin de yok iken artık albenisi.

Çömez kalemimle baş koyduğum yoldan dönüşüm olmasa bile teselli dahi bulamıyorum yazdığım birkaç şiirle ve ilham perimin tecelli etmesinden başka bir şey de istemiyorum ne de olsa sırtlandığım tüm vazifelerim başım gözüm üstüne.

Edebi kaygıların da uzağındayım.

Edeple yaşamanın hikâyesini son on yıldır aralıksız yazarken artık keşfedilmeyi filan da beklemiyorum.

Bir kâşif bellediğim kalemim.

Bir kehanet iken içimde sırıtan sessizlikten firar edip de kalem de cüret ederken dile getirmeye ve feryadı bastığım bir düş aralığı çünkü gözüm açık gördüğüm düşlerden örülü benim hem hayallerim hem de umudum.

Hercai duygular fevri.

Harcıâlem içimdeki kayıp mevki.

Sarmalında bilinmezin ket vurulduğu kadar bilindik ne varsa yeniden keşfe çıktım ana kıtayı ve Amerika’yı ve Antarktika’yı buzdan bir yürekle sembol bilmem belki de saflığımdan kaynaklanmakta ve yararlanamadığım af yasası ne de olsa ömürlük cezam yürürlükten kalkmadı henüz.

Biçemi mi kalemin?

Yoksa biçtiğim sözcükler mi?

Bıçak sırtında yaşamak bu olsa gerek ve bir kelime ihlali ile:

Kalemin sırtında yaşamak bu olsa gerek.

Ayaklarım yere bastığı kadar uzağındayım hayallerin çünkü çalınan hayallerimin peşi sıra sevdiğim onca insanı da çaldı benden dünya.

Bir açmazdan da ziyade açmak istemediğim bir çekmece artık yüreğimin artık teselli bulamadığı ve sevebilme yetimden uzaklaşıp kendime şart koştuğum ve şerh düştüğüm ne var ne yok aralıksız savaşıyorum içimdeki hüzün denizi ile belki de devasa bir buzdağı yaşlarımın akmadığı mutluluğun buralara uğramadığı.

O kesif sessizlik.

O kayıp rotam.

Kaybına çentikler atmaktan gına geldiği…

Kaybolmamın ardından sanki asırlar geçmişçesine.

Arayışımın da sonlandığı.

Derdest edilmiş bir günden arda kalan üç beş cümle ve üşüten o esinti baş koyduğum ne var ne yok bu saatten sonra da asla umurumda olmadığı bir o kadar da canımı yakarken ve işte kala kala bir kuru canım kalmışken varsın kalemimin de canı çıksın…

Kaile alınmadığı yerkürede.

Kayıplarımın sayısını dahi unuttuğum başıbozuk düzenekte…

İhlal edilmiş duygularımın da rengi solarken ve başköşede ağırladığım hayal kırıklıkları.

Öznemin gizlemediği bir özlemi da içimde artık beslemediğim kadar sadece iman gücümdür asılı kaldığım sadece ulu Rabbim bana en yakın ve koruyup kollayan ki…

Bundan muhteşem bundan daha güzel ne olabilir ki varsın tecrit edileyim hayatın sefasını da kim sürüyorsa umurumda da değil artık ve hüznümle iştigal umudum azalsa bile kazanç hanemde varsın giderim de kalemim ve sözcüklerim ve hayallerim olsun…

 


( Kalemin Sırtında Yaşamak Bu Olsa Gerek... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 8/24/2023 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.