Sadakat yemini verdim şiire: hüzzam makamında gaipten gelen coşkusu ruhun damlayan usulca yorgun ufukların yolcusu o manivela.

Hengâmede saklı sözcükler bir avazda doğan ve yaşayan kelebekler misali şiirlerim:

Delişmen türküler eşlik eden güne gece ki bağrı yanan bir duadan öte.

Renkler müzmin ve cafcafı belirsizliğin.

İdame ettiğim yerin dibinde biten bir tohum bense ekin vakti düştüğüm yola hasadı, bu gün yarın yalnızlığın.

Rüzgâr, pervasız iklimin evlatlığı.

Canhıraş sözcükler kim bilir kaç karat yalnızlığı sığdırır içine?

Sığınmacı bir kuş gibi boykot ettiğim kadar uçmayı içime doğan her histe saklıyım rengini saldığım ruhumu tokatladığım ve bir adım ötemde yeşeren göğün kundaklandığı.

Her yemini bozduğum gıyabında ruhun kırılgan mahiyette kalemin ucu ve dokunulmazlığı var yalnızlığın naftalinli geçmişini tek kalemde silen andaki mevcudiyeti ile yarınlara şimdiden sitem eden.

Uzun ve dar bir koridor yüreğin hangarı: dün ve bu gün yarın iken işte o yangın yeri gözde tüten duyguların dumanı kadar kantarın da ayarı kaçtı madem gönül gözünde saklı duyulması ne mümkün içten içe öten siren.

Sakin bir liman bir düş vesvese dolu rüküş bir çantada saklı ruhun gıdası.

Temkinle yaşamanın da tek ilacı.

Her renk ayrı bir vaveyla ve her düş sancılı gerçeğin düşmüşken rahmine terk edilmiş sözcüklerle örülü ruhun duası sözcüklerse bir üst mertebeye ulaşmak adına saklı yine şairin çantasında.

Körüklü duygular bazen suskun.

Kayıtsız insan izlekleri nasıl da durgun.

Vurgun yiyense şair ve sevdalandığı şehir bir göğün hâkimi saklı bir sır gibi yerin dibine sokarken şairi ve dünün matemi serpilen ve büyüyen bir gizemin de yaratıcısı iken iç sesin iç geçirdiği…

Metruk bir hecenin istilasında zaman ve yankesici bir söylem şiirler derlediğim.

Göğün mabedi.

Ruhun dik yokuşu.

Solumun rehaveti.

Sağımda saklı sığırcık kuşları bir o kadar sağdıcım rüzgâr: menşei ölüm olan kapıyı çalmışken ilkbahar.

Bir nüvem yok bir lüksüm yok bir özgürlüğüm de yok:

Çalıntı mahiyette sevgiler ve şiirler alıntı ihlali ile şiire özlemimi gideriyorum yazmayı becerdiğim kadar saymayı da beceriyorum ve günbegün azalan bir coşkudur saklı içimde.

Göğün rengi ruhun dengi.

Sözcükler üstünkörü değil bir üst makama ulaşmak adına canhıraş yaşamanın vebali ve bedeli: münzevi şiirlerden inşa ettiğim göğün tembihi adeta konduğum bulutun sarkık derisinde solan gün ışığı.

Anlatmak istediklerimle sınırlı değil duygularım ve anlamak adına gayret göstersem de anlamsızlıkla dolu içim dışım.

Bu hummalı kalabalık ne ola ki?

Tepkisizliğin dibine vurmuşken insanlar açtığım isyan bayrağı ve bardağı taşıran son damla oysaki o tek damla benim.

 

( O Son Ve Tek Damla... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 3.04.2023 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.