Makale / Tarihsel Makaleler

Eklenme Tarihi : 3.04.2023
Okunma Sayısı : 541
Yorum Sayısı : 19
Cihanda Lokum, Yurtta Halka Şekeri /  Yazılan  Şiir -  Yazdırılan  Şiir

CİHANDA LOKUM, YURTTA HALKA ŞEKERİ /  YAZILAN  ŞİİR -  YAZDIRILAN  ŞİİR


Bugün 2  Nisan  2023

Bundan  75  sene  önce,  2  Nisan  1948’de -Türkiye’de kendisini  şair  ve  yazar  olarak  niteleyen  herkesin  tanıdığı-  büyük  şair/  yazar  Sabahattin  Ali,  Kırklareli’de,  Ali  Ertekin  adlı  bir  kişi  tarafından,  başına  defalarca  sopayla  vurularak  öldürüldü.

41  Yaşında  genç  bir insandı  Sabahattin  Ali.  Bu  kısacık  ömrüne ise  pek  çok  eser  sığdırdığı  gibi  pek  çok  hapis  cezaları  da sığdırmıştı.

Ben  bu  yazımda  sizlere  Sabahattin  Ali’nin  hayatı, edebi  kişiliği ve eserleri  hakkında  herhangi  bir  bilgi  vermeyecek,  sadece  iki  şiirinden  bahsedeceğim.

Evet  iyi bir yazar  olduğu  kadar  güçlü  bir  şair  olan  Sabahattin  Ali’nin  elbette  ki  pek  çok şiiri  vardır  ki bu  şiirlerinin  bazıları  bestelenmiştir.  Mesela  Sinop  Cezaevindeyken  yazdığı  ‘’  Aldırma Gönül  Aldırma’’  ya  da  asıl  adı  ‘’Eskisi  Gibi ‘’  olup  günümüzde  ‘’ Ben  Yine Sana Vurgunum’’  olarak  Nükhet  Duru’dan  dinlediğimiz  şarkının  sözleri  gibi...Çok  sevdiğim  ‘’ Leylim Ley ‘’ gibi...  Hatta ‘’ Kürk  Mantolu  Madonna’’  adlı  eseri  bile  tiyatro  eseri  olarak  sahnelenmiştir.

Evet... Sabahattin  Ali’nin  pek  çok  şiiri  vardır  ve  bu  şiirlerin  biri  hariç  diğerleri  ısmarlama  şiirler  değildir. Yani  şair  ilham gelmiş  ya  da  bir  şeyler  onu  şiir  yazmaya  teşvik  ettiği  için,  içinden  geldiği gibi dökmüştür  duygularını  kağıda.

Ancak bazen  insanın  içinden  geçen  duygu  ve  hisleri  kağıda  dökmesi  başına  bela  olur.  Nitekim  Sabahattin  Ali’nin  de  başına  bela  olmuştur  aşağıdaki  ‘’ Memleketten  Haber’’  şiiri

MEMLEKETTEN  HABER

Hey ana vatandan ayrılmayanlar
Bulanık dereler durulmuş mudur?
Dinmiş mi olukla akan o kanlar?
Büyük hedeflere varılmış mıdır?

Asarlar mı hâlâ hakka tapanı?
Mebus yaparlar mı her şaklabanı?
Köylünün elinde var mı sabanı?
Sıska öküzleri dirilmiş midir?

Cümlesi beli der enelhak dese
Hâlâ taparlar mı koca terese?
İsmet girmedi mi hâlâ kodese?
Kel Ali'nin boynu vurulmuş mudur?

Koca teres kafayı  bir  çekince
İskender’e bile dudak  bükünce
........... ( bu  dize  sansürlü )
Hicabından  yerler  yarılmış mıdır?


Görüldüğü  gibi  şiir  oldukça  sert  eleştiriler  ihtiva  etmektedir. Özellikle  ‘’ Her  Hakka  tapanı  hâlâ asarlar mı?  Her  şaklabanı  hâlâ  millet  vekili  yaparlar mı? ‘’  Gibi  sert  eleştiriler  yanında 3. Kıtada  direkt  Atatürk,  İsmet  İnönü,  ve  Kel  Ali (  İstiklal Mahkemelerinin acımasız  yargıçı Ali Çetinkaya)  hedef  alınmıştır.

Evet, üçüncü  kıtada Sabahattin  Ali Mustafa  Kemal  Atatürk’e ‘’ Koca  Teres’’  dedikten sonra soruyor:  ‘’O  ‘’Enel  hak( Ben Allah’ım)’’ dediğinde ‘’Belî ( evet) denilen koca  terese hâlâ tapılır mı?  

Bu  arada  İsmet  İnönü’nün  hapse  girip  girmediğini  soruyor  çünkü  İsmet  İnönü, Atatürk’e  suikast davası sırasında  özellikle  Kazım  Karabekir  Paşa’nın  ceza  almadan  kurtulması  için  çok  çaba  sarfetmiş  bu  sebeple  de  Ali  Çetinkaya’nın düşmanlığını  kazanmıştı.

Ali Çetinkaya’nın, İsmet  İnönü’yü  dahi  sorgulamak  isteğine  eğer  Atatürk  ‘’  Çüşşşş!  O  kadar  da  değil.’’  Demeseydi  İsmet  İnönü  de  Ali  Çetinkaya’nın  hışmına  uğrayacaktı.  

İşte  o  sebeple  Sabahattin  Ali,  şiirinde  soruyor: ‘’İsmet  girmedi  mi  hâlâ  kodese?’’  Sonra  devam  ediyor:  ‘’İsmet  İnönü  hapse  girmediyse  Ali  Çetinkaya’nın  boynunun vurulması  lazım.  Öyle  bir  şey  oldu  mu? ‘’

Dördüncü  kıta’daki  ......  bırakılan  yerde  artık  ne  yazıyor  idiyse  o  dize bugün  bile  sansürlüdür.

[İşin  en  ilginç  tarafı  ise  bugün Sabahattin Ali’ye  en  fazla  sahip  çıkanların,  kendilerini  Atatürkçü  olarak  niteleyen  insanlar olmasıdır. Bir  başkası,  mesela  bu  şiiri  Necip  Fazıl  Kısakürek  yazmış  olsaydı  kesinlikle  bu güne  kadar  lanetlenirdi.  Lakin  Sabahattin  Ali’yi,  bırakın  lanetlenmeyi,  adına  her  sene ödüllü  edebiyat yarışmaları  düzenlenir  bu  kesim  tarafından. ]

Evet...  Bu  şiir  Sabahattin  Ali’in  başına  bela  olur  tabii  ki.

Bir  toplantıda  okuduğu  bu  şiir  yüzünden 22  Aralık 1932’de  tutuklanır.

Sabahattin Ali’ye  göre  mahkeme  safhaları  lehine  cereyan  etmiştir ancak  savcı  yine  de  hapse  atılmasını  istemiş,  hakim  ise  ‘’Ceza  vermezsem  başım  derde  girer.’’  korkusu  ve  biraz  da ülkeye hakim güce  yaltaklanmak  düşüncesiyle bir  yıl  hapis  cezası vermiştir. Dava  temyize  gittiğnde ise iki  ay  da  temyiz  bindirmiş  ve  ceza  on  dört  ay olmuştur.

Sabahattin  Ali işte  bu  cezanın on  ayını  yattı,  geri  kalanını ise Cumhuriyetin 10. Yıldönümü  sebebiyle çıkartılan  genel  af  sayesinde yatmadı.

Ancak hapse  atıldığında  aynı  zamanda  memuriyetten  de  atılmıştı.  O  sebeple  öğretmenlik  mesleğine  yeniden  dönmek  için  bayağı  bir  girişimde  bulundu.

1934  Yılı başında  Atatürk’ü  öven  bir  kaside  yazması  halinde öğretmenliğe  geri dönebileceği  belirtilince kağıda  kaleme sarıldı  ve 15  Ocak  1934’de  Varlık  Dergisinde  yayınlanan  aşağıdaki şiiri  yazdı. Evet,  bu  bir  ısmarlama  şiirdi. 

BENİM AŞKIM

Bir kalemin ucundan hislerimiz akınca
Bir ince yol onları sıkıyor, daraltıyor;
Beni anlayamazsan gözlerime bakınca
Göğsümü parçala bak kalbim nasıl atıyor.

Daha pek doymamışken yaşamanın tadına
Gönül bağlanmaz oldu ne kıza, ne kadına
Gönlüm yüz sürmek ister yalnız senin katına
Senden başka her şeyi bir mangıra satıyor.

Sensin, kalbim değildir, böyle göğsüme vuran,
Sensin Ülkü adıyla beynimde dimdik duran
Sensin çeyrek asırlık günlerimi dolduran;
Seni çıkarsam, ömrüm başlamadan bitiyor.

Hem bunları ne çıkar anlatsam bir dizeye?
Hisler kambur oluyor dökülünce yazıya
Kısacası gönlümü verdim Ulu Gazi'ye
Göğsümde şimdi yalnız onun aşkı yatıyor.


Peki  bu  şiir  sonrasında  Sabahattin  Ali  tekrar  öğretmenliğe  geri  dönebildi  mi? 

Hemen  değil.

Ankara’da Orta Öğretim Genel Müdürü Reşat Şemseddin Sirer ve Müsteşar Vekili Rıdvan Nafiz  Ergüder  ona  görev  verme sorumluluğundan kaçınıyordu çünkü Atatürk’e hakaret suçuyla  tutuklanmıştı Sabahattin  Ali. Ancak Reşat Şemseddin Sirer bu durumdan Hasan  Ali Yücel'e bahsetti. Hasan Ali Yücel ise durumu yakın arkadaşı  Maarif Vekili Hikmet Bayur'a bildirdi. 

Hikmet  Bayur  da  kendi  yerinden  korkuyordu.  Sonuçta  doğrudan  doğruya  Atatürk’e  iletildi  durum  ve  onun  izniyle  Sabahattin  Ali tekrar  öğretmen  olamasa  da  önce geçici olarak Orta Tedrisat Şube Müdürlüğü'ne ardından da asli olarak Milli Talim ve Terbiye'ye atandı.

1946’da  İstanbul’a  gelen Sabahattin  Ali,  burada  Aziz  Nesin  ile  birlikte Marko Paşa  adlı  bir mizah dergisi  çıkardı. Ancak  dergide  yayınlanan  bazı  imzasız yazılar  sebebiyle  tutuklandı hapse  atıldı çünkü  derginin  yazı  işleri  sorumlusuydu. (  Yazılar ise biri  hariç   Aziz  Nesin  ve Rıfat  Ilgaz’a aitti )

10  Eylül 1947’de hapisten  çıkan Sabahattin  Ali,  Marko Paşa  dergisinde yayınlanan  ‘’ Sırça  Köşk ‘’ Adlı  öyküsü  sebebiyle  dergi  bakanlar  kurulu  kararıyla  toplatılmasının  hemen  ardından  bir  kez  daha  hapse  atıldı ve 31  Aralık  1947’de  serbest  kaldı.

Bu  tarihten  sonra artık  özgürce  yazabilmek  için  yurt  dışına  kaçmayı  kafasına  koymuştu. ( Normal  yollardan  yurt  dışına  çıkması  yasaktı. )

1948  Yılı  başlarında   Suriye’ye  geçip  oradan  yurt  dışına  kaçmayı  denediyse de  başarılı  olamadı.

Bir  başka  yol  denedi:   Bir  kamyon  satın  alarak  nakliyeciliğe  başlamıştı  sözde.

Sözde  2  Nisan  1948  Tarihinde Edirne’ye  peynir  götürüyordu.  Asıl  amacı  ise  Yunanistan ya  da Bulgaristan  üzerinden  Avrupa’ya kaçmaktı

Ona  bu  konuda  Ali  Ertekin  adlı  eski  bir  sabıkalı  subay  yardımcı olacaktı.

Birlikte  Kırklareli’ye  kadar  geldiler  ve  burada  Ali  Ertekin,  Sabahattin  Ali’in  kafasına  sopayla  vura  vura  onu  öldürdü. Ancak  ceset  16  Haziran günü  bir  çoban  tarafından  bulundu  ve  teşhisi  bayağı  zor  oldu.

Ali  Ertekin daha  sonra bir  kaçakçılık olayında  yakalandı  ve Sabahattin  Ali’yi  öldürdüğünü itiraf  etti. Sabahattin  Ali’nin  kendisine  sınırı geçtikten sonra Bulgaristan ve Rusya'da çalışmalar yaparak Türkiye'de komünist bir ihtilal çıkaracağını söylediğini iddia etti. Yani  onu bu  sebeple  öldürmüştü güya..

İşin ilginci  Sabahattin Ali  hiç  bir  zaman  komünistliği  kabul  etmemiş  hatta  kendisine  komünist  diyen  Nihal  Atsız’ı  dava  etmişti.  Dahası  onu  çok  iyi  tanıyan  dostları  da  Sabahattin  Ali’nin  komünist  değil  tam  tersine  gösterişten  ve  alkıştan  hoşlanan, yazdıkları  ile  yaşamı  çok  farklı  olan  bir  burjuva olduğunu  söylüyorlardı ( öldükten  sora  tabii  ki. )

Ali  Ertekin’in  idamı  istendi  önce.  Sonra  cinayeti ağır  tahrik  altında  işlediği  için(!)  ceza  dört  yıl  hapse  indirildi  lakin  onu  da  yatmadı  herif. 

Sabahattin  Ali  öldükten  sonra  da  hakkında  bir  sürü  iddia  ileri  sürüldü.

1- Sabahattin Ali, ölmedi. Öldü süsü verilerek yurt dışına kaçtı. Bulunan ceset başkasına aitti.
2- Bulgaristan sınırını geçmeye çalışırken yakalandı. Kırklareli'ne getirilerek işkenceyle öldürüldü.
3- Sabahattin Ali, kaçakçı şebekesine karşı emniyetle işbirliği yapıyordu. Sınırda çıkan çatışmada öldü.
4- Ali Ertekin, MİT (Milli İstihbarat Teşkilatı) mensubuydu. Sabahattin Ali'yi milli hislerle değil, teşkilatın emriyle öldürdü.

Bu iddialara yakın arkadaşı Aziz Nesin, şu şekilde cevap verdi; "Sabahattin Ali'yi MİT' öldürmedi. Kişisel kusurları yüzünden ölüme gitti."

Velhasılıkelam doğrularıyla- yanlışlarıyla bir  Sabahattin  Ali  geldi  geçti  bu  dünyadan.

Tartışmasız  Türk  Edebiyatının  en  büyük  şair-yazarlarından  biriydi.

Sizleri  sözleri  Sabahattin Ali’ye  ait  ve çok  sevdiğim  bir  şarkı  olan Hapishane Şarkısı ‘’ Göklerde  Kartal Gibiydim.’’ Şarkısıyla baş  başa  bırakıyorum.

Rabbim taksiratını  affeylesin.





" frameborder="0" allow="accelerometer; autoplay; encrypted-media; gyroscope; picture-in-picture" allowfullscreen>
( Cihanda Lokum, Yurtta Halka Şekeri / Yazılan Şiir - Yazdırılan Şiir başlıklı yazı Sami Biber tarafından 3.04.2023 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.