Kerbela Katliamı Niçin Oldu? Kerbela’dan Sonra Neler Yaşandı?---7. Bölüm--
KERBELA KATLİAMI NİÇİN OLDU? KERBELA’DAN
SONRA NELER YAŞANDI?---7. BÖLÜM--
Hz. Muhammed (S.A.S) henüz
hayattayken Gadr-ı Hum
gibi bir olay
yaşanması dışında onun
son günlerinde yalancı
peygamberlerin ortaya çıkması
Asr-ı Saadet (
Saadet Asrı ) diye nitelenen
Hz. Muhammed ve Dört
Halife Döneminin aslında öyle
çok da saadet
içinde bir asır
olmadığını gösteriyordu.
Yalancı peygamberlerin ortaya
çıkması aslında normaldi.
Günümüzde bile bir
sürü sapık kendisini
mehdi, peygamber ve hatta
ilah ilan etmiyor mu?
Asıl şaşılacak şey
Hz. Peygamberin rahle-i
tedrisinden geçmiş, onun ilim
halkasında yer almış
olan bazı insanların
bu sahtekarlara inanmasıydı.
Ancak Hz. Peygamberimizin sağlığının
son derece yerinde
olduğu bir dönemde
hem de onun
vahiy katipliğini yaptığı
halde sonradan peygamberliğini ilan
eden sahabe Abdullah bin
Sa’d bin
Ebu Sehr idi.
Peygamberimize Mü’minun suresinin 12. Ayeti vahyolunur:
“Andolsun biz insanı, çamurdan (süzülüp çıkarılmış) bir özden
yarattık.”
Peygamberimiz, vahiy katiplerinden Abdullah bin Sa’d’ı çağırır
ve bu ayeti yazmasını söyler.
Abdullah bin Sa’d ayeti
duyunca hayran kalır
ve ‘’ “Fe tebareke Allahu Ahsen ül
Halikin: Yapıp yaratanların en güzeli olan Allah pek yücedir.” Der.
Bunun üzerine Hz.
Muhammed ‘’ Bunu da yaz.
Çünkü bana da
böyle vahyolundu.’’ Der.
İşte bu
olaydan sonra Abdullah bin Sa’d ‘’ Bana
da vahiy geliyor’’ diyerek peygamberliğini ilan
eder.
Sonrasında yaptıklarından pişman
olup tevbe etse
de bir süre de
olsa ilk yalancı
peygamberliği bir vahiy
katibinin yapmış olması
ilginç değil midir?
Diğer yalancı peygamberler peki?
Bunlardan Secah ve Tuleyha
daha sonra tevbe
ettiler ve tekrar Müslüman oldular.
Hatta Tuleyha’nın Hz. Ömer
döneminde Nihavend Savaşında
şehit düştüğü bile
rivayet edilir.
Yalancı peygammberlerden Müseylime, Yemame Savaşında
Vahşi tarafından öldürülmüştür ( Vahşi, bilindiği gibi
daha önce Uhud
Savaşında Hz. Hamza’yı öldürmüş ama
sonrasında Müslüman olduğu için
affedilmişti. )
Yalancı peygamberlerden bir
diğeri olan Esved ise
karısının tertip ettiği
bir suikast sonucu
geberdi. ( Oldukça ilginç
ve yer yer
komik bir hadisedir
bu. Zira suikastçılar
Esved’in kafasını keserlerken
o acaip hırıltılar
çıkartır. Kapısında bekleyen
muhafızları içeri girip
ne olduğuna bakmak
istediklerinde
suikastçıların başı. ‘’ Şiiişşşşt
sessiz olun. Peygambere
vahiy geliyor. Rahatsız
etmeyin onu.’’ Diyerek muhafızların
içeri girmesini engeller.)
Bugün okullarda Tarih
ve Din Kültürü
derslerinde ‘’ İslam’da İlk
Ayrılıklar ‘’ Konusu işlenirken
bu ayrılıkların -İleride
bahsedeceğim – Sıffin Savaşı ve Hakemler
Olayı ile başladığı
söylenir. Oysa çok
daha önce Hz.
Muhammed hayattayken cereyan eden
Gadr-ı Hum olayı
ve yalancı peygamberler
konusudur ilk ayrılıklar.
Evet... Gadr-ı Hum’a tekrar
dönecek olursak:
Sünnilere göre Peygamberimiz, sadece ve
sadece Hz. Ali’ye
düşmanlık edilmemesi gerektiğini
söylemiş ve her
kim Hz. Ali’ye
düşmanlık ederse Allah’ın
da ona düşmanlık
etmesi için dua
etmiştir.
Oysa İran Şiilerine,
Türkiye Alevi ve
Nusayrilerine göre Peygamberimiz Gadr-ı Hum’da öyle
bir iki satırlık
bir konuşma değil
oldukça uzun bir
hutbe irad etmiştir.
Öyle ki Gadr-ı Hum
hutbesi Veda Hutbesinden
neredeyse beş altı kat
daha uzun bir
hutbedir. Dahası Sünniler bu
hutbeyi hep gizlemişler
görmezlikten gelmişlerdir. Çünkü
Gadr-ı Hum hutbesinde
Hz. Muhammed - hem de
pek çok ayet
zikrederek- Hz. Ali’nin
kendisinden sonraki halife olduğunu zikretmiş
ve hatta bununla
da kalmamış Hz.
Ali’den sonra da
onun oğullarının ve
oğullarının evlatlarının (
öncelikle 12 İmamın ) halife seçilmesinin
Allah’ın bir emri
olduğunu Ayetlere dayanarak
söylemiştir. ( Alevi bir arkadaşımın
sık sık ‘’ Diyanet
neden gerçekleri açıklamıyor’’ dediği ve
gerçekler olarak kabul
ettiği şey işte
bu hutbedir. )
Ben ‘’Gadr-ı Hum
Hutbesi’’ denilen yazıyı buldum.
Gerçekten de oldukça
uzun bir metin.
O bakımdan burada yayınlamayacağım. Merak edenler
şu linkten okuyabilirler: https://tr.wikishia.net/view/Gadir_Hutbesinin_Metni
İşte aslında İslam
dünyasında 7. Yüzyıldan günümüze
kadar dökülen Müslüman
kanının bir sebebi de budur. Yani
özetle ‘’ Hz. Muhammed
kendisinden sonra Hz.
Ali ve onun
soyundan gelecek olanları
Halife olarak belirledi.
Yok Hayır. Hz.
Muhammed kendisinden sonrası
için bir halife
tayin etmedi. ‘’ Meselesi
Hz. Peygamberimizin son günlerinde
Hz. Abbas, Hz. Ali’ye
şöyle der: ‘’ Allah'a yemin ederim ki Abdulmuttalib oğullarının yüzünde
gördüğüm ölümü Resulullah'ın yüzünde de gördüm. Haydi Resulullah'a gidelim ve
bu işin (hilafet) bize ait olup olmadığını soralım. Eğer bize ait ise bilelim.
Şayet bize ait değilse Hz. Peygamber bizi yeni halifeye vasiyet etsin."
Hz. Ali Cevap verir: ‘’ Vallahi ben bunu yapamam, eğer Hz.
Peygamber'e gider de bunu bize vermezse kimse onu bize daha sonra vermez’’
Eee. Hani Peygamberimiz
Gadr-ı Hum’da Hz. Ali’yi
halife ilan etmişti?
Bir diğer delil.
Hz. Ali’nin Torunu
Hasan el Musanna’ya
Hz. peygamberin ‘’
Ali benim Mevlamdır.’’
Deyip demediği sorulduğunda
şöyle cevep verir: ‘’ Evet söylemiştir. fakat bununla
emirliği kastetmemiştir. Eğer maksadı bu olsaydı daha açık bir ifade
kullanırdı, çünkü Resülullah müslümanıarın en fasihidir( Açık ve
anlaşılır konuşan.)Yemin ederim
ki Allah ve Resulü halifelik için Ali'yi seçip Müslümanlara idareci
yapsalardı ve Ali de bunu yerine getirmeseydi Allah'ın ve Resulü'nün
emirlerini ilk terkeden o olurdu.’’
Hz. Ali ölmeden önce ona
sorarlar: ‘’Bize kimseyi halife tayin etmeyecek misin?’’
Hz. Ali cevap verir: ‘’ Allah'ın Elçisi, yerine birini
halife bırakmadı ki ben de halife bırakayım’’
Evet..Sünniler açısından nasıl
ki Gadr-ı Hum
Hutbesi denilen metin
yalan ve sonradan
uydurulan sözlerle doluysa
Şiiler açısından da yukarıda
zikrettiğim üç rivayet tamamen
uydurmadır.
Hz. Muhammed (S.A.S) 632
Senesi Haziran ayı
başlarında artık iyice
hastalanmıştır. 3 Haziran 632’de
hasta yatağında yatarken birden ‘’ Bana kağıt kalem getiriniz; size benden
sonra hiçbir zaman yolunuzu şaşırtmayacak bir yazı yazayım’’ Dedi.
Bunun üzerine Hz. Ömer ‘’ “Resulullahın hastalığı
ağırlaştı. Yanımızda Allah'ın kitabı var. O bize yeter.” diye yorumlayarak
kalem ve kağıt getirilmesine karşı çıktı.
Kırtas olayı denilen
bu olayda Peygamberimizin yanında
bulunan sahabelerden
bazıları Hz. Ömer’i
haklı görürken bazıları Peygamberimizin isteğinin yerine
getirilmesi gerektiğini söylediler
ve Peygamberimizin huzurunda
bir tartışma çıktı.
Bunun üzerine Peygamberimiz
‘’ “Yanımdan kalkınız; benim yanımda tartışma olmaz. Beni kendi halimde
bırakınız." Demiş ve olayı
kapatmıştır.
Ancak Peygamberimizin ölümünden
sonra maalesef bu
olayın kapanmadığı görülmüştür. Zira Şiilere göre
eğer Peygamberimize kağıt
ve kalem verilseydi
Hz. Ali’nin kendisinden
sonraki halife olduğunu
yazacaktı. Ama Hz. Ömer
- ne yazdıracağını
tahmin ettiği için-
buna engel oldu.
Sünnilere göre ise durum
Hz. Ayşe’nin naklettiği
gibidir.
Evet.. Hz. Ayşe bu olayı şöyle nakleder: Resulullah ‘’ “Bana baban Ebu Bekiri ve kardeşini
(Abdurrahman’ı) bir yazı yazmam için çağır. Çünkü gerçekten ben, birilerinin
ben öldükten sonra şöyle demesinden korkuyorum: “Ene evla = Ben bu işe
(hilafete) daha layıkım.” Ama daha sonra
‘’ Allah ve mü’minler ancak Ebubekir’e
razı olurlar.’’ Diyerek
bu isteğinden ( Yani
kağıt ve kalem
isteme isteğinden ) vaz geçti.
Tabii ki
bu arada sormak
gerekir: Hz. Muhammed, Hz. Ali’in halife
olduğunu Gadr-ı Hum’da
hem de on
binlerce Müslüman’a ilan ettiyse
yani bu olaya
on binlerce Müslüman
şahit olduysa ölmeden önce
niçin Şiilerin iddia
ettiği gibi bir
vasiyet hazırlamak istesin ki?
8 Haziran 632 Tarihinde
Hz. Muhammed vefat
etti. Onun vefatı haberi
üzerine Hz. Ömer
adeta deliye döndü ve
eline kılıcını alarak
‘’ "Resûlullah ölmemiştir ve sağdır. Ona sadece Hz. Musa'ya ârız
olan saika gibi bir saika arız olmuştur. Kim Muhammed öldü derse onu kılıcımla
iki parça ederim.’’ Demeye başladı.
Bu olayı
Sünni kaynaklar da Şii kaynaklar
da doğrular.
Sünnilere göre Hz.
Ömer’in bu şekilde
davranması aşırı üzüntüsü
sebebiyle ne yaptığını ne
söylediğini bilmemesinden
kaynaklanıyordu. Ama Şiilere göre
tamamen tiyatroydu. O ana
kadar kendisine pek
çok sahabe Kur’andan
ayetlerle Peygamberlerin de
ölümlü olduklarını söyledikleri halde
hiç birini dinlememiş,
hep Hz. Ebubekir’in
gelmesini beklemişti.
Hz. Ebu Bekir geldi
ve Hz. Muhammed’in öldüğünü
gözleriyle görüp ‘’ "Ölümün de hayatın gibi temiz ve
lâtif, yâ Resûlallah!’’ Dedikten sonra mescidde toplananlara
hitaben Âl-i İmran
suresinin 114. Ayetini
okudu:
‘’Muhammed ancak bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler geçmişti. Ölür
veya öldürülürse geriye mi döneceksiniz? Geriye dönen, Allah'a hiçbir zarar
vermez. Allah şükredenlerin mükafatını verecektir.’’
Şiilere göre bu ayeti
başka sahabiler de okumuşlar ama
Hz. Ömer’i teskin
edememişlerdi. Ama Hz.
Ebu Bekir okuyunca Hz.
Ömer hemen teskin
olmuştu. Çünkü o – Şiilere göre- Hz.
Ebubekir’e yol açıyordu
Halifelik konusunda... Neden
Peki? Çünkü halim
selim bir insan
olan Hz. Ebu Bekir’i parmağında
oynatacağından o öldükten
sonra da halifelik makamı ile
arasında hiç bir
engel kalmayacağından emindi.
Ancak Hz. Muhammed’in ölümü üzerine
- hem de o
henüz toprağa verilmeden- Aynen Hz.
Ayşe'nin naklettiği hadiste
belirttiği Hz. Muhammed’in korktuğu
şey gerçekleşti: Ensar ‘’ Bizim Hz.Muhammed’e ve İslam’a
yaptığımız hizmetler inkar
edilemez. Biz olmasak
İslam diye bir
din olmazdı. O
halde halife bizden
olmalıdır’’ Derken Muhacir
‘’ Biz İslama
girmek konusunda sizden
önceyiz. Müşriklerin çektirdikleri
çilelere bizler göğüs
gerdik. Bu davanın çilesini
çekenler bizler olduğumuza
göre nimetinden faydalanmak
da bize düşer’’ mealinde sözler
sarfediyorlardı.
Haşimiler ‘’ Peygamber soyundan
olmayan biri halife
filan olamaz’’ Derken
Kureyş Kabilesi ‘’ İlle
de Haşimi olması
şart değil. Kureyş’ten olsun
kâfi’’ Diyorlardı ve
ortada iki ilginç
durum vardı:
1- Hiç kimse, hiç bir
Allah’ın kulu ‘’ Yahu neyin
münakaşasını yapıyoruz?
Peygaberimiz,
Ali’yi Halife ilan
etmedi mi? Hepimiz Gadr-ı
Hum’da bizzat şahit
olup Ali’ye biat
etmedik mi?’’ demiyordu [
Gadr-ı Hum’da Hz. Ali’ye
bir biat olsaydı
derlerdi mutlaka değil mi?]
2- Ama herşeyden daha
şaşırtıcı olan Ebu Süfyan’ın
tutumuydu.
Hz. Ali, amcasının oğlu ve
kayınpederi Muhammed
Mustafa’nın mübarek naaşını
yıkarken ve aynı
anda Hz. Ebu Bekir, Hz.
Ömer, Ebu Ubeyde
bin Cerrah ve
daha pek çok
sahabe Sakife çadırında yeni halifenin
kim olacağını belirlemek
için konuşurlarken Ebu
Süfyan ‘’ Gel halifeliğini
ilan et ben
ve kabilem sana
biat edelim.’’ dedi
bir kişiye.
Ebu Süfyan kimin
elini tutmuştu biat
etmek için?
Bilenler mutlaka biliyordur
ama bilmeyenlerin bir
hayli şaşıracağından eminim.
Gelecek bölümde inşallah.
(
Kerbela Katliamı Niçin Oldu? Kerbela’dan Sonra Neler Yaşandı?---7. Bölüm-- başlıklı yazı
Sami Biber tarafından
18.08.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.