'Bu vaziyette milletçe bütün enerjimizi içtimai bünyeyi kuvvetlendirecek tedbirler etrafında toplamamız icap ediyor. Korkunç bir içtimai savaş içerisinde olduğumuzu unutmamalıyız' (s. 6)

'Her medeniyet ve kültür bu günkü ilmin de kabul ettiği gibi, netice itibariyle bir yaşayış tarzından başka bir şey değildir' (s. 16)

'Dayandığı müesseseler geliştirilip kuvvetlendirilmeden, zihniyeti benimsemeden prensiplerine, sadık kalınmadan hakiki demokrasi kurulamaz' (s. 16) .

'Fiil ve hareketleri meydana getiren saiklerde, zihniyette değişildik yapmadan davranışlarda devamlı, hakiki bir yenilik temin edilemez' (s. 17)

'Şu halde esas mesele; değişmesini istediğimiz şeyleri meydana getiren zihniyetin dayandığı müesseseleri bir an evvel en mükemmel şekilde kuvvetlendirmek, çarelerini düşünmektir' (s. 18)

'Şu halde bizim iştirak edemediğimiz, kaçırdığımız, binaenaleyh telafi etmemiz gereken aslında Rönesans değil; insanın kafasında, zihniyetinde hakiki değişmeyi meydana getiren objektif ilmi düşünce hareketidir' (s. 21)

'Bütün dava daima taklitçi bir merhalede kalmadan içtimai inhilale uğramadan yaratıcı bir terkiple kendimize has orijinal bir kültür meydana getirmektir' (s. 26) .

'içtimai değişmeler karşısında yalnız din, hususiyle yalnız İslamlık mukavemet göstermiştir' (s. 31) .

'Memlekette hakiki ilim müesseseleri kurulmadıkça, yeter sayıda birinci sınıf ilim adamları bulunmadıkça bütün değişmeler kalıptan ibaret kalacak' (s. 61)

'Türkiye'nin geri kalışının sebebi halkının cehaleti değil, münevverlerin gerek keyfiyet, gerek kemiyet bakımından kifayetsiz oluşudur' (s. 87)

'Bizde ise tahsil sistemi, bilgi diye verdiği bazı malumat kırıntıla¬rına mukabil en bariz milli karakter vasıflarım tahrip eder' (s. 88)

'İlim, ferdi gayret ve kabiliyette tezahür etmesine rağmen içtimai seviye ve muhite bağlı olan bir kültür faaliyetidir. Muayyen bir içtimai seviyenin mahsulü olduğuna göre, ancak muayyen bir içtimai muhit içinde inkişaf edebilir. Binaenaleyh bu şekilde bir muhit hazırlanmadıkça memlekette ilmi tesis etmeye imkân yoktur' (s. 111)

'Bugün için medeni bir millet, sadece yüzde yüz okuryazarı olan millet demek değildir. Hakikatte medeni millet, her memleketin nüfusuna nazaran bir avuç teşkil eden birinci sınıf ilim ve ihtisas ada¬mı yetiştiren müesseselere sahip olan millettir' (s. 116)

'En medeni milletler aynı zamanda en dindar milletlerdir' (s. 135)

'Mesele eğer Türkiye'nin kalkınması ise, o ne sadece çarşafın, ne birden çok kadınla evlenmenin ortadan kalkması, ne de ilk tahsil ile mümkündür. Çünkü bunlar dinden ziyade muayyen iktisadi şartların, yaşayış tarzlarının meydana getirdikleri: netice mahiyetinde içtimai hadiselerdir. Hakikatte poligami Müslüman olmayan diğer bütün cemiyetlerde de rastlanan bir hadisedir. Bu kanunla, zorla ortadan kaldırılmasıyla mümkün olmamakta veya kısmen muvaffak olunduğu takdirde de, fuhşun çoğalmasına sebep olduğu için, fayda yerine zarar vermektedir' (s. 136)

'Türkiye gibi geri kalmış memleketin şu düstura riayet etmesi gerekir; elde mevcut bütün maddi ve manevi imkânları tek hedefe, kalkınma ve gelişme hedefine yöneltmek, bu esnada gelir temini kadar paran in sarf edilme yerine ve tarına dikkat etmek. Paranın akıllıca sarfı meselesi, gelir temini probleminden çok daha mühimdir. Hakikatte geri kalmış memleketlerin çektikleri sıkıntıların en mühim sebeplerinden birisi problemlerini ve bunların hallini bilmemekse, diğeri de realist olmamalarıdır' (s. 145)

'Demokratik hayat, her yaşayış tarzı gibi mücerret bir bilgiden ziyade bizzat yaşanmış tecrübelere, alışkanlıklara, görgü ve teamüle dayanır. Demokratik nizama göre yetişmemiş, onun bütün faaliyetlerine ve zih¬niyetine iştirak etmeyen bir halk kitlesi ile demokrasi kurulamaz' (s. 187)

'ileri bir millet demek, hakiki ilme, ilim zihniyetine ve bunlarla mücehhez olarak yetişmiş münevverlere sahip cemiyet demektir' (s. 199)

'Her terbiye sistemi, ait olduğu cemiyetin en asli ve hakiki ihtiyaçlarına göre ayarlanmış olarak tarihi oluşunun çerçevesi içinde karşılaştığı şartlar ve tesirler altında şekil almak suretiyle inkişaf eder' (s. 204)


'Üzerinde durulması lazım gelen diğer bir mühim nokta da, sistem olmak vasfım kaybetmiş, umumi gaye ve prensiplerinden mahrum bir teşkilatın şu veya bu kısmında ıslahat yapmakla bütün sistemin düzeltilebileceği kanaat ve telakkisidir' (s. 223)

'Hakikatte yüksek tahsil müesseseleriniz iyi değilse orta tahsili dü¬zeltmenizin manası olmayacaktır. Zira taşıdığı isme layık olmayan bir üniversiteye iyi bir lise mezunu göndermekle, kötüsünü göndermek arasında yüksek tahsil seviyesi bakımından büyük bir fark olmayacaktır' (s. 224)

'Okuma, sadece memur olmaya yaradığı müddetçe hiç de karlı, iyi bir geçim, hayatı kazanma vasıtası değildir' (s. 245)

'Tahsilde mühim ve esas olan bil¬ginin bizzat kendisi, miktar veya ke¬miyet olmayıp onun ruhi inkişafı ve fikri tekâmülde oynadığı roldür. Hele gerişi güzel sistemsiz ve hiç bir seçime tabi tutulmadan edinilmiş bir bil¬ginin bilhassa bugün için hiç bir kıymeti olmadığı gibi hafızaya yük teşkil etmesi ve bu yüzden zihni gelişmeyi zedelemesi itibariyle de zararlıdır' (s. 249)

'İçtimai veya milli terbiyeden maksat, bir cemiyetin istiklalini, hayatını idame ettirdiğine inandığı idealleri, büyük ihtilaflara meydan vermeden sulh ve sükûn içinde yaşamasını temin eden topluluk hayatmı nizama koyan kıymetleri, kıymet ölçülerini ve sistemlerini genç nesillere aşılaması, benimsetmesi ve bütün bunları tahakkuk ettirip kendilerinde yaşatma azim ve iradesini uyandıracak bir tarzda onları yetiştirmesi demektir' (s. 251–252)

'En müessir kanunlar tatbik edildikleri cemiyetin örf ve adetlerine, a-nanelerine, kıymet telakkilerine dayanmak, onları hesaba katmak sayesinde meydana getirilebilmiştir. Aynı suretle en iyi terbiye sistemleri de ce¬miyetlerin yaşayan, hakiki kıymetleri, örf ve adetleri, cardı ananeleriyle tenakuza düşmemiş olanlarıdır. Binaenaleyh maziye esir olmamanın, onu aşabilmenin yegâne çaresi ondaki hakiki kıymetleri ayıklayıp malzeme olmak üzere yeni terkiplerde ustalıkla kullanabilmektir. Yoksa geçmişi düpedüz red veya inkâr etmek değildir' (s. 255)

'Binaenaleyh her şeyden evvel bir ideale kavuşmak lazımdır' (s. 259) .

'Hakikatte ideal, bir kıymetler sistemi içinde en yükseğe çıkarılmış bir kıymetten başka bir şey değildir' (s. 260)

'Hürriyetten mahrum bir cemiyette fertler, bir lokomotif arkasına takılmış vagonlar gibidirler, normal zamanlarda, bir harp esnasında veya felaket anında yol tahrip edilir, köprüler yıkılır, raylar sökülür yahut lokomotifi bozulursa ya her şey olduğu yerde kalır veya darmadağınık bir şekilde etrafa serpilmiş olur. Çünkü artık lokomotiften mahrum kalmışlardır.

Buna mukabil hür bir cemiyette onun havasıyla mesuliyet ve mükellefiyetlerine müdrik bir şahsiyet olarak yetişmiş insanlar, lokomoti¬fe, yani motoru kendi içinde bulunan nakil vasıtalarına benzerler. Yolun veya içlerinden birinin ikisinin bozulmasının bir ehemmiyeti yoktur. Yol değiştirmek suretiyle diğerleri hedefine devam edebilirler' (s. 275–276) .

'Hakiki muallimlik sanatkârlık gibidir; hususi bir istidada ve temayüle ihtiyaç vardır' (s. 315) .

'Üniversite demek, her tahsil müessesesinde olduğu gibi, kaliteli öğretim üyesi demektir. Yüksek kaliteli ilim adamlarına kafi derecede sahip olmayan bir üniversite artık üniversite olmaktan çıkacak, sadece diploma dağıtan bir müessese haline gelecektir' (s. 339) .



Prof. Dr. Mümtaz Turhan, Garplılaşmanın Neresindeyiz? Yağmur Yay. 1974


Durdu Şahin
( Garplılaşmanın Neresindeyiz? başlıklı yazı Durdu ŞAHİN tarafından 15.03.2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.