Şimdiye kadar Hollanda ile Türkiye arası birçok siyasi sorun yaşanmıştır, bunlardan biri de Yunus adındaki bir Müslüman evladı yüzündendi. Yunus Azeroğlu, daha 5 aylık iken, Hollanda Çocuk Esirgeme kurumu olan Bureau Jeugdzorg tarafından ailesinden alınıp koruyucu aile lezbiyen bir çifte teslim edilmiş. Gerekçe, Yunus’un düşüp bir yerinin kırılması sonucu hastaneye kaldırıldığında kırık harici vücudunda görülen şişlik ve morluklarmış. Yani annesinin Yunus’a bakmaktan aciz olduğu düşünülmüş. Hollanda mahkemesi Yunus’un ailesinden alınması gerekçelerini yetersiz bulmuş, Yunus’un anne ve babasına geri verilmesi gerektiği yönünde karar vermiş. Yunus’u ailesinden koparıp alan kurum, mahkeme kararına itiraz edip hukuki süreci devam ettirmiş. Daha sonraki mahkeme sonucunda Yunus’un velayeti annesinden babasından alınıp lezbiyen çifte verilmiş. Bu aşamalardan sonra Yunus’un annesi o günkü başbakan Recep Tayyip Erdoğan’dan yardım istemiş.
2013 yılındaki
Hollanda gezisinde başbakan Recep Tayyip Erdoğan, meslektaşı Mark Rutte ile bu
meseleyi görüşmesi ve devlet olarak hukuki süreç başlatmakla meseleye el atması
bile fayda vermedi. Yunus Azeroğlu yılardır annesinden, babasından ve
kardeşlerinden çok uzaklarda yaşam sürdürüyor.
Yunus Azeroğlu, annesini, babasını ve kardeşlerini bile tanımıyordur sanırım.
En yakınlarından olabildiğince uzak kalmış birisinin dilinden, kültüründen ve
de dininden bihaber yaşadığını düşünmek için kötümser olmaya gerek yoktur.
Evet, Yunus gibi
çok sayıda Müslüman çocuğu Batı Avrupa’da sıcak aile ortamından çok farklı bir
çevrede yetişmektedir. Bunun vebali elbette başta anne ve babasınındır. Daha sonra da yakın akrabalarınındır. Genel
olarak bir kurum veya devlet, durduk yerde gelip birisinin çocuğunu alıp
koruyucu bir aileye vermez galiba. Bir çocuğun ailesinden velayetinin
alınabilmesi için mahkeme kararı gerekir ve Çocuk esirgeme kurumu mahkemede
haklılığını ispat etmesi gerekmektedir. Mahkeme çocuk esirgeme kurumunun lehine
karar veriyor olsa bile, Yunus ve benzeri çocuklarının aileleri hiç bir şekilde
art niyetlilere fırsat vermemeliydiler.
Binlerce Müslüman
çocuğunun sıcak yuvasından koparılıp çok farklı veya bize yabancı bir ortamda
yetişmesinde toplumun da vebali vardır. Şöyle ki, Yunus gibilere veya yıkılmış
bir ailenin ortada kalmış çocuklarına sahip çıkabilecek yeterince koruyucu Müslüman
aile bulunmamaktadır. Bunun yanı sıra sahipsiz Müslüman evladına sahip çıkabilecek
kurumlarımız da maalesef yok denecek kadar azdır. Evet, binlerce yuva yıkılıyor, yüzlerce evlat
yıkılan yuvaların enkazı altında inim inim inliyor ama gelip bunların elinden
tutabilecek el yok denecek kadar az maalesef. Toplumda, bu eksiğin giderilmesi için çaba sarf etmek
şöyle dursun, sahipsiz Yunuslara el uzatan kurumlara eften püften sebeplerle
dil uzatılıyor. Basit nedenlerden dolayı eleştiriyor, hatta aşk ve şevki
kırılıyor.
Evet, çok az da
olsa Yunusları alıp bağrına basabilecek öğrenci yurtları bulunmaktadır.
Yunusların yüzde birine de olsa bu yurtlarda kol ve kanat gerilmektedir,
topluma yeniden kazanılmaktadır. Uzun yazının
kısası, Müslüman evlatlarının dilinden, dininden, kültüründen yani özünden, kimliğinden
çok uzak ve yabancı bir ortamda büyümelerinin vebalinden, ayıbından kurtulmak için
talebe yurtlarımıza sahip çıkalım. Yunusların kaybolup gitmemeleri için hiç bir
şey yapamıyorsak, en azından bu yurtlara maddi ve manevi destek olalım.
Abdullah
konuksever