1
Her insan sorun yaşar, bazen sorun sorunu çekercesine birden fazla sorun yaşamak zorunda kalır. İncir çekirdeğini doldurmayacak kadar basit, küçük ve önemsiz konular zamanla içinden çıkılamayacak kadar büyür. Hatta o kadar büyür ki, sorun veya sorunları çözmeye gücünüz yetmediği gibi, ipin ucu çoktan kaçmıştır. Problemlerin çözümü başkalarının elindedir. Başkaları ki, laftan anlayan söz dinlemeyen birinin eline ip geçmişse vay haline.
En yakınızdaki insanlardan tutun, size maddi ve manevi
çok uzaklarda olanlarla sorununuz olabilir. Suçlamalar, iftiralar, ihanet veya
daha başka başka nedenlerden dolayı hayatınız allak bullak olmuştur. Size
yapılan haksızlığı kabullenememişseniz mutlaka bir şeyler yapmaya çalışırsınız.
Siz çözmeye çalıştıkça, iyice içinden çıkılmaz hale gelir. Sanki her teşebbüste
bataklığa battıkça batarsınız. Kimseye derdinizi anlatamazsınız. Zaten sizi
sabırla dinleyecek birileri çok az bulunur.
Dinleyenler ise ya abarttığınızı söyler, ya da anlamak istemez yani
sizin için kafa yormak istemez. En
beteri ise etrafınızda sizi dinleyecek hiç kimsenin olmamasıdır. İnsanların
sorunlarını dinlemek, anlamak, tavsiyelerde bulunmak için eğitim almış ve
insanların sorunlarından dolayı para kazanan uzmanlar bile siz derdinizi
anlatırken esneyebiliyorsa eğer çıkmaz sokağa girmişsinizdir artık. Derdinizi
kendinize anlatmaktan başka bir çareniz kalmamıştır. Zihnen çıkmaz içerisindesinizdir
artık. Anlamaya çalışıyorsunuz: neden,
nasıl gibi bilmek tükenmek bilmeyen sorulara cevap arıyorsunuz ama nafile.
Neticede haksızlığı bir türlü kabullenmiyorsunuz, gücünüze gidiyor,
üzülüyorsunuz, kızıyorsunuz, hayal kırıklığı yaşıyorsunuz.
Küçük bir sorun artık büyüyüp aklınızda kocaman bir yer
işgal etmiş. Ne yapsanız, ne etseniz her zaman, her yerde varlığını acı bir şekilde
hissettiriyor. Başınızı ağrıtıyor ve günlük hayatınızın akışını etkiliyor. Mesela:
neler yapacaksınız, nereye gideceksiniz, kiminler buluşacaksınız, neler konuşacaksınız
gibi olayları yönlendiriyor. Daha ileri bir seviyede artık bütün vücuduz da
kendi varlığını hissettiriyor;
konuşurken zorlanmak, elin titremesi, unutkanlık gibi.
Sorun kırık plak gibi beyninizde döndükçe hayatınızı felç
ediyor, aklınıza mukayyet olmakta zorlanıyorsunuz. İlaç alabilirsiniz ama ne
kadar faydalı, belli değil. Kaldı ki, yan tesirleri bazen rahatsızlığa başka
bir boyut kazandırabiliyor hem de kalıcı türden.
Peki, insanoğlu bu kadar mı acizdir, akla mukayyet
olmanın bir yolu yok mudur? Elbette vardır, kimi çareyi ilaçta, kimi sporda,
kimi sanatta, kimi gezmekte veya başka bir yolda bulur. Ölüm harici her derdin
bir dermanı vardır, yeter ki insan sabırla, kararlılıkla arasın.
Kafadaki kırık plağı durmanın yollarından biri de oruç
tutmaktır. Evet, yanlış okumadınız oruç tutmakla kurt gibi beyni kemirip duran düşünceler
daha doğrusu vesveseler kontrol altına alınabilir. Oruç derken kastım, Ramazan dışındaki tutulan
oruçtur çünkü Ramazan ayında insan oruç tutma moduna girebildiğinden dolayı çok
zorlanmadan bu ibadeti yerine getirebiliyor. Ancak, Ramazan dışındaki tutulan oruç sanki daha
fazla sabır, daha fazla enerji istiyor. Evet, orucun bu yöndeki faydasını
tıbben izah edebilecek değilim. Sadece tecrübe veya düşüncemden bahsetmek
istiyorum: mideden gelen açlık sinyallerinden dolayı beyin vesveseye boşu boşuna
enerji harcamayı bırakıyor. Beyin, oruçtan dolayı zaten kısıtlı olan enerjiyi daha
faydalı bir şekilde kullanmayı tercih ediyor olmalı. Nikotin veya kafein gibi
bağımlılıktan kaynaklanan güçlü sinyallerde beyni meşgul edebiliyor. Sigara veya
çay/kahve tiryakileri ne demek istediğimi çok iyi anlarlar; oruçken çoğu baş
ağrısının sebebi vücudun nikotin veya kafein gibi maddeleri için feryadı figan etmesinden
başka bir şey değildir.
Sözün özü: nafile orucu tut, çok yönlü sağlık bul….
Abdullah konuksever