Islak bir yangının ardından
İflah olmaz bir su damlasıyım:
İçimdeki zehri öldüren
Kuru dallarına ömrün
Yalancı baharlar sunan
Kara ile beyazın bahtında
Kuru neşem
Bir nebze de olsa;
İhya edilesi ölümlü cüssem.
Perdelerin ardındayım
Yorgunluğun da çatı katı:
Kırık duvarlarında
Dolmamış miadın
Her sözcüğü aşk ile avuçlayan
Zikrinde ne tebessüm
Ne yaygaracı kimliğin de
Gönül gözüne değen
Aşka adadım ben ömrümü.
Sıfatların nezdinde
Ne ise ismim;
Zarfların kırık satırlarına hücum
eden
Ne çok kayıp mektup:
Bir kıyımda yanıp kül olan
Bir kıyamda
Sevgiden mütevellit…
Bir eksen mimliyorum… ölüden bozma
canlıların yüzü suyu hürmetine içinden sızan irinle yıkanmış cehaletin yorgun
dokusu adına.
Kanaviçe söylemleri kundaklıyor
düzen.
Yarım ağız her yarım ada aslında
tümlenmeyen varlıkların hicabı o iz düşümü yine meali olmayan şiirlerden
aşırdığım yorgun fıtratın da yüz ölçümü.
Bir aryada saklı gece.
Bir gecede saklı kadın.
Bir kadında saklı acı.
Yağmalanan yürekten…
Çemkiren iblisten yana dertli Tanrı.
Sonu lütuf bilen başın başındayım ve
yalanların tam da ortasında.
Ölümden alamaz iken başını mezarlık
bekçisi bir çocuk doğuyor pervazında ömrün hani olur da saflığı ile ihya eder
cehennemi.
Aşkın miadı dolmuş madem…
Madem yüz sürmüş insan yaralarına
artık ne yarar sağlayacaksa…
İzbelerde titrek notalar saklı beri
yanda ve hüznün diyetini ödüyor insan denen avcı.
Aşkın hulasasında saklı ve ısrarcı
melekler bir de isyan biriktiren ne çok üç harfli.
Bir azamet ki alacaklı adeta duygular
adına insan denen şahitten.
Göğün tepesinde; ömrün bitiminde;
sevginin sunumunda ne çok eziyet…
Nakşeden yalın ayak özlem ve kayıp
milat ve dar eksen.
Acılardan çıkıp yola açılarla daim
iken ömür sanırsın ki dik başlı ve dik açılı bir ömür.
Gazabından yana dertli iken evreni de
sevgisinden ırak tutan.
Göl durgunluğunda huzurun arayışı
yine devingen mahiyette ömrün galibiyeti belki de son sürat zamandan yana derdi
tüm olup bitene anlam veremezken.
Zanların detayı, aşkın nifakı,
sevdanın nazarında büyüteç adeta içimizdeki kaynayan kazan aslında duygulardan
ırak olmasını temenni edip akla zarar tüm olup biten.
Varlığımın hicvinde kerametler
örüyorum yine sakil nidalarımda saklı tuttuğum sessizliğime nazire eden…
Yol yorgunuyum, duyguların yolundan
aralıksız geçen benliğin son vurgunu belki de.
Elim de yetiyor gücüm de… demesine
diyorum lakin muzdarip olduklarımla muhalif olduğum olumsuzlukların seyrine pek
bir vakıfım.
Gün özürlü düşlerim de yok değil hani
sanırım gecenin rehavetine yenik düştüğüm ve içimde hiçleşen varlığımla
ilintili.
Zaman yalpalıyor mirim belki de benim
gözden düşen.
Gözümden düşenleri şahit tuttu Tanrı
gerçi ben savsakladığım mutluluğa zamanında epey ihanet ettim ama… devamı yok
belki de yol yorgunluğumdan muzdaripim yine ne de olsa dünyayı arşınladım düş
gücümle.
Esrikli aklın mahiyeti ya da gülme
özürlü deyişler türeten zihniyetin ayak sesi yine bin bir nazla serildiğim.
Göğün rengine müptelayım ve de aşkın
suskunluğuna.
Kendime talibim ne de olsa tüm alıp
veremediğim yine kendimle.
Zanların muteber tınısından yoksun
bir yolculuk yine zaman zarflarına serilip içimdeki ukdelerle pek bir içli
dışlı.
Sırnaşık zaman.
Mağdur kader.
Mağlup düşler.
Göz gözeyim geceyle: dip dibeyim
acılarla: acıların rugan varlığında ben hep bir numara küçük geliyorum ya
içimin bağnaz serzenişleri ya da kalbimin tık nefes yorgunluğu.
Süzdüğüm yoksunluk ve o kocaman
farkındalık ve boş boğaz kim ise.
Deli fişek belki ezelin an’a
düşkünlüğü yine ölen hücrelerimden tek sorumlu tuttuğum.
Aşkla arama nifak sokanlara aldırış
etmeden.
Zamanla yokluğuma toz kondurmazken.
Ben mağdur bir kıbleyim aslında
kıblesinde aşka tutsak.
Bir imgeyim aslında: sihrin gücüne
vakıf, aşkın gücüne tutsak ve İlahi sezgilerinde evrenin sadece Allah’ına sadık
ve görünenden çok büyük bir kütle iken içimdeki buz dağları…
Sekant farkıyla yitirdiklerim.
Sevi mahiyetinde tarafınca terk
edildiklerim.
Aklın hizasında.
Şehrin nüfusunda ve dokusunda.
Gücünde sevginin ve İlahi dokunun
farkına varan her canlıyı sunarken hayat yine sundururken tüm benliğine binaen
nakşeden ölü ritminde kayıp şehrin yine bir istila tadında iken yazılmayan o
son şiir.