Maviden Çok Uzak
Maviyi
neden severim ben bu kadar? Uçuş uçuş, püfür püfür bir renk olduğundan
mı?.. Ya da çakılıp kalmaya tezat olmasından… Bu koltukta saatlerdir
oturuyor olmam bir renkle ifade edilecek olsa asla adı geçmeyecek kadar
kıpır kıpır, yerinde duramayan…
Oysa sevdiğim renge boyamam
gerekmez mi baştan sona hayatımı? Belki de zaten tam da bu yüzden
seviyorumdur maviyi. Maviden çok uzak bir renkte yaşadığım için…
Karşı
komşunun kızı yine elinde telefon şakıyıp duruyor. Bence karşısındakine
bir şeyler anlatmak değil onun asıl derdi… Kendi sesini duymak… Haksız
da sayılmaz. Benim de böyle bir sesim olsa, sesimin içinden yaşam geçse
yani, tıpkı pencereden sokağı seyreder gibi olsa sesimi duyan biri,
üstelik o sokak çıplak gözle görünenden çok farklı, on altı yaşında bir
genç kızın varlığından taşan kahkahayla sarılıp sarmalansa ben de bol
bol telefon ederdim birilerine; durmadan bir şeyler anlatır, kendimi
dinlerdim.
Yine bir şeylerin yerini değiştiriyor teyzem.
Koltuklar nerelerine savruldu salonun kimbilir? Bir ruhun savurduğu
rüzgârda neyin savrulup neyin yerinde kalacağını kim bilebilir ki?
Umarım televizyonun yerini değiştirmeye falan kalkmaz. Geçenlerde bel
ağrısından yakınıyordu çünkü.
Yerinden edilen koltuklar, sehpalar da bir tür mavilik arayışı değil mi aslında? Kıpırtısızlığın gri duvarlarına isyan…
O
adamla görüşmüyor ne zamandır. Uzun bir süre için yerleşik bir düzene
geçebilmiştik oysa onun sayesinde. Teyzem karşıdaki kız kadar seviyordu
sesini nerdeyse. Durmadan anlatıyordu gittikleri yerleri,
konuştuklarını. Sanırım sesi kadar anlattıklarını da önemsiyordu o
kızdan farklı olarak. O yüzden şimdi eşyaların peşinden dört dönüyor
böyle. Bunu yaparken bir yol canlanıyor belki de zihninde. Odada kat
ettiği her adımda o yolu bir adım daha aşıyor, geride bir yerlerde
bıraktığı o adamdan bir parça daha uzaklaşarak.
Keşke
gerçekten de gidebilseydi uzaklara… Ya da bir parça tahammüllü olsaydı… O
adamdan fellik fellik kaçmak yerine yanında kalmasını sağlayacak kadar
sıkı basabilseydi ayaklarını yere... Ruhu göklerde uçup durmak yerine
gerçek yerini benimseyip bedenine geri dönse ve ona gözlerini geri
verseydi…
Teyzemin bakışlarında kaybolmadan iki saniye
geçirebilmek bile imkânsız gibi bir şeydir nerdeyse. İnsanın gözlerine
öyle bir bakar ki, içinin en içine dek görürmüş gibi derin derin,
kendinden utanmaya başlarsın onun sende gördüğü o mükemmel insan olmaya
yetemediğin için. Bakışlarındaki gökyüzü, bulutların üzerinden seni
nasıl gördüğünü anlatırken sana; sen bu odada, onun karşısında alelade
bir insan olarak bulunuyor olmanın ezikliği içinde elden geldiğince
yaklaşmaya çalışırsın o görüntüye. Ama bir noktada isyan edersin. Nefes
alabilmek istersin çünkü. Seni tıkıştırmaya çalıştığı o dar kalıbı
üzerinden çekip atmak…
O adam da böyle bir bunalma anında
yeter demiş olmalı teyzeme. Hangi sözcükleri sarf etti bilmiyorum ama
epey yüksek bir volüm kullandığı kesin… Yoksa bu gıcırtılar,
sürüklemeler çok geçmeden bir nihayete erer, teyzem yorgunluğunun
üzerine güzel bir kahve keyfi çekerdi kendine. Çünkü çok mutlu olduğunda
da aynen üzgün olduğu zamanlardaki gibi çevresini yenileme ihtiyacı
duyar nedense. Görünürde aynı şeyi yapıyor olsa da yapış şekli ve süresi
öyle farklıdır ki mutluyken! Mesela kaçıp gitmez görünmez bir yerlere,
eşyaları çekiştirip dururken. Amacı gerçekten odaya yeni bir düzen
getirmektir. Bu yüzden sürekli hareket halinde olmaya ihtiyaç duymaz acı
çektiği zamanlardaki gibi; sezgisel bir şekilde serpiştirir koltukları,
sehpaları etrafa. Elinde fırça gönlünce bir dünya resmediyordur sanki
zihnindeki bir tuvale. Bir an önce işini bitirip eserini seyretmek üzere
koltuklardan birine kurulmaya can atıyordur.
Maalesef böyle
bir hayali gerçeğe dönüştürmek gibi bir niyetle çıkarmıyor bunca
gümbürtüyü şimdi. Tüm bu sesler, gıcırtılar sadece kafasındaki sesleri
bastıracak türden bir perde yaratmaya yönelik…
Benim gibi
otursa ya bir köşeye… Acısı da sevinci de kıpır kıpır mı olmalı bazı
insanların ille de? Maviyi özleyeceğine maviye mi bürünmeli? Özlemekle
yetinmeyip ille mavi renkte yaşayacağım diye tutturunca böyle, yerinde
duramıyorsun bir türlü. Duranlara da dar ediyorsun dünyayı. Saatlerce
otursa gık demeyen ben bile hareket etme ihtiyacı duymaya başladım
teyzem yüzünden. Yaşamının rengi mavi olan biriyle yaşamak ne zor şeymiş
meğer!
Etiketler:
(
Maviden Çok Uzak başlıklı yazı
mavilikler tarafından
4.01.2014 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.