O kocaman adam nasıl sığmış o kutuya? Daha da ilginci gövdesinden de büyük gülümsemesi… O, sahibi gibi sığamıyor o daracık, nefessiz yere. Taşıp duruyor seller halinde. Kaldırımlara, yollara, insanlara çarpıyor; tüm darlıkları sınırlarından kurtaran bir köprü olmaya niyetlenmiş… Daha geniş yerlere, geniş nefeslere, çimenlerin, denizlerin kokusuna götürerek…

O büfeyi işletmeye başlayalı en az yirmi yıl oldu. Hiç mi değişmez o çelişki görüntüsü?! O yerin en güneşli günde bile karanlıkta kalan yalnızlığında o dev adam hep aynı inatla uzatıyordu ellerini aydınlıklara hiç yılmadan. Hele biri büfeden bir şey almaya görsün, daha da uzaklara kaçıyordu hapsolduğu o yerden. Karşıdan bakan biri müşterisiyle konuşan bir adamdan çok, türkü söyleyen birini görürdü o anlarda sanki. Sazını eline almış, bağrını ortaya dökmüş, toprak kokan bir adam…

Merhabalaşıp alacaklarımı söylerken her seferinde olduğu gibi içerilere kaydı gözlerim yine. O umursamıyordu belki ama bana büyük haksızlık gibi geliyordu bu kadar büyük bir yüreğin böylesi bir havasızlığa mahkum edilmesi.

Alacaklarımı aldım, hoşçakal diyip onun yakınlarından geçen herkesin duyduğu o yayla esintisini doldurarak içime, iki adımlık harekete bile olanak vermeyen o yerde olmadığıma yüzlerce kez şükrederek önümde nehir misali boylu boyunca uzanan yollara baktım, içimde de öylesi bir sınırsızlığı uyandırabilirim bir parça belki diye...

Ama o adamın yüzündeki kocaman gülümsemeyi birtürlü açtıramadım orada. Tek ben değildim, yollarda gönlünce gezerken bile kendini içindeki küçücük bir aralığa hapsedip karanlıklarda bırakan… Arkamı dönüp gerisin geri o aydınlık yere koşmak geldi içimden. Görünürdeki o loşluğuyla bu güneşli yerden çok daha fazla ışığa boğuyordu insanı… O adam aracılığıyla geniş tebessümler saçıyordu çevresine, güneşle kafa kafaya bir yarışta… 

“Küçük bir kız olsaydım keşke.” diye geçirdim içimden. O zaman bir bahane bulur koşardım hemen o karanlık ama bir o kadar da aydınlık yere. Oradaki güzel gülüşlü adam şaşkın şaşkın bakmazdı bana, niyetimi sorgularcasına… Gülüşüne mahçubiyet karışmaz, aydınlık toza dumana boğulmazdı.
( Güneşle Yarışta başlıklı yazı mavilikler tarafından 27.05.2013 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.