"Namaza Dair -2-" adlı yazımda namazın kılınış aşamasına yönelik bazı durumları açıklamaya çalışmıştım. Bu yazımda ise namazın insanlara kazandırdığı faydalara kısaca değineceğim.

 

Namaz dinin direğidir, insan yaratıcıyı mensup olduğu din ile tanır. Eğer ki bir insanın dininin direği sağlam temellere oturtulmamışsa o din daima yıkılmaya mahkûm olacağı için, buna bağlı olarak da o insan ile yaratıcı arasındaki bağlar da kopmaya mahkûm olacaktır. Şurası açıktır ki, bir insan herhangi bir dine mensup olup da o dinin yaratıcısına istenilen biçimde ibadet etmiyorsa, demek ki ya o insan içinde bulunduğu dine zorla sokulmuştur ya da o dini yeterince idrak edemediği için dinin amacını tam olarak kavrayamadığından yaratıcıyı da doğal olarak tanıyamamıştır. Her iki durumda ki insan da çok büyük tehlikelerle karşı karşıyadır. Tek yapmaları gereken ise daima vurguladığım, aklın sorgulama gücünü kullanarak yaratıcıya ulaşabilmek için çabalamaktır. İslam’ı seçen bir kişi, dinin temellerini sağlam bir şekilde ayakta tutmak istiyorsa namazlarına gereken önemi vermelidir.  Namaz vakti girdiği halde namazını bilerek ve hiçbir engel olmadığı halde kılmayan ve bundan da hiçbir rahatsızlık duymayan insanın direk kâfir olacağını İslam âlimleri ortak bir kararla söylemişlerdir. Çünkü Allah'a iman etmek sözde değil, gönülde olmalıdır. Eğer bir kimse ki gerçekten gönülden Allah'a iman etmişse bunun neticesinde zaten Allah'a ibadet etmek için bahane arayacaktır. Yoksa Allah'a ibadet etmekten kaçıyorsa, ben Allah'a gerçekten iman ettim diye dursun o ancak kendi nefsini kandırıyor olacaktır. Yani, niyet elbet amellere yansır. Biz Müslümanlar, aşağıda sayacağım yararlardan dolayı namaz kılmayız. Sırf Allah'ın emri olduğu için bu ibadeti gerçekleştiririz. Zaten bu yararları elde etmek için kılsaydık, dünyadayken bu yararlara kavuşur ama ahrete eli boş gitmiş olurduk. Ama bu ibadeti yaparken, biz ne kadar da yararları amaç edinmiyor olsak da bu ibadeti yaptığımız için doğal olarak bu yararlardan faydalanıyoruz. Yani hem Allah'a karşı görevimizi yapıp, hem de onlarca yarardan nasibimizi almış oluyoruz.  Şimdi namazın faydalarını saymaya başlayacağım ama önce şunu ayrıca belirtmek istiyorum: "Düzenli kılınan namazın en büyük faydası, kulun Allah'a olan imanının sahih olduğunu göstermesidir." Bundan daha önemli fayda mı olur?

 

Namaz kılabilmek için abdest almamız gerekmektedir. Yani abdest almaya teşvik eden şey namaz olduğu için, abdestin sağladığı temizliği namaz sayesinde elde ediyoruz. Abdest almayı gerektiren farklı durumlar olsa da günde beş vakit namaz kıldığımız için bu temizliği en çok namaz sayesinde yerine getiriyoruz. Yani namaz daha kılınmaya başlanmadan önce insana çok büyük faydalar sağlıyor. Namaz kılmıyor olsaydık, günde beş defa ellerimizi, yüzümüzü veya ayaklarımızı vb yıkar mıydık? Yaşadığımız her yerde sağlığımızı tehdit eden mikroplar olduğu için sadece sabah uyandığımızda ve akşam işten geldiğimizde temizlenmemiz sağlığımızı korumak için yeterli olmayacaktır. Bu yüzden sağlığımızı korumak için bize büyük bir yarar sağlıyor namaz. Ayrıca, abdest sayesinde manevi kötülüklerden de arındığımızı unutmamalıyız.

 

Günümüzde teknolojinin gelişmesiyle birlikte, insanların hareket etme eğilimi azalır olmuştur. Eskiden bir şehirden başka bir şehre gitmek için günlerce yürümek zorunda kalan insanların yanı sıra, günümüzde bilgisayarın tek tuşuyla saniyeler içinde dünyanın bir ucundan diğer ucuna iletişim sağlanabilmektedir. Veya televizyonun tek tuşu sayesinde istediğimiz her an dünyanın dört bir yanındaki gelişmeleri canlı olarak takip edebiliyoruz. Daha örneklendirebileceğimiz onlarca gelişme yüzünden insanoğlu hareket etmez olmuş, bunun sonucunda da obezite gibi aşırı tehlikeli hastalıklar ortaya çıkmıştır. Tam ne yapmamız gerekiyor diye düşünürken yine namaz yetişiyor yardımımıza. Malumunuz her bireyin spor salonlarına ayıracak parası ve zamanı yoktur. Zaten çarpık kentleşme ve bilinçsiz sanayileşme de doğal çevremizi tahrip ettiği için doğal çevrede spor yapacağımız alanlar iyice azaldı. Oysa namaz, vücudun bütün kaslarını çalıştırır. İçerdiği hareketler sayesinde kan dolaşımını hızlandırır. Secde anında yapılan pozisyon sayesinde beyne daha fazla kan gider ve hafızanın güçlü kalmasını sağlar. Eklem yerlerinin harekete kavuşmasıyla kireçlenmeyi önler. Günde beş vakit bu hareketler tekrarlandığı için obezite gibi tehlikeli hastalıklara set çeker. Günün belirli vakitlerinde yapıldığı için insanı gün boyu dinç tutar. Namazdaki hareketler sayesinde vücuttaki birçok organ daima hareket içinde olur, mesela mide daha rahat sindirim yapar veya böbrekler daha hızlı çalışacağından böbreklerde taş oluşma riski azalır.

 

Namaz, nefsin terbiyesinde rol alan en büyük askerdir. Bu yüzden düzenli bir şekilde namaz kılan insan, nefsinin arzularına ve bu arzuların doğurduğu tehlikelere karşı maneviyatını surlar ile çevrelemişçesine korur. Allah'ın huzurunda boyun büken nefis, kendisinden daha büyük birinin olduğu hatırlayınca kibirlenmekten vazgeçer. Çünkü kendisinin en yüce olmadığını, bir varlığa ihtiyacı olduğunu idrak edince nefis yumuşar ve o varlığa itaat etme hissini yakaladığı için bu his kibrin yerini kaplar. Yumuşayan kalp, karşılaştığı olumsuz durumları bir pamuk gibi emip, onlara çözüm yolu aramayı bilir. Çünkü yumuşayan kalp, taş kalpliler gibi her kötülüğe karşı sadece ses çıkarıp, olumsuz durumları karşı tarafa geri yansıtarak öfkelenmez. Öfkesini dindiren kalp, kendisini boş yere yıpratmaz. Ve böylece hayata daima pozitif yönden bakar. Ani tepkilerle hayatını alt üst etmez. Hayata daima pozitif yönden bakmayı bilen kalp, hayatın kötü sürprizlerinden bile güzel yönler çıkardığı için yaşam boyunca daima başarılı olur. Bu başarının temelinde Allah korkusuyla yumuşayan kalp olduğu için bu başarılar ahret hayatına da bir tohum olma niteliği kazanır. Yani dünya ve ahret hayatının mutlu yönlerini barındıran kapının anahtarı namazda saklıdır.

 

Namaz, insanları uyandırır. Dünyanın büyüsüne kapılıp sürüklenen insanlara beş vakit el sallayarak, düşünmeye çağırır. Ölüm denen bir gerçeğin olduğunu hatırlatarak insanları ölüme hazırlanmaları için uyarır. Namazın kendisi de zaten ölüme bir hazırlık niteliğindedir. Çünkü namazın asıl faydalarını öldükten sonra göreceğiz. Dünyadaki yetmiş yılık faydası, ahrettekinin yanında ne sayılır ki? Namaz ile ahreti hatırlayan insanoğlu, dünyaya gereğinden fazla değer vermemesi gerektiğini hatırlar. Dünyaya gereğinden fazla değer veren insanların düştüğü durumları gözlerinde canlandırır. Dünyanın geçici olduğunu kavrayan insanlar, dünyalık malların hiçbir değerinin olmadığını anlayarak paylaşmaya önem verirler. Paylaştıkça dostluklar pekişir. Namaz, paylaşmayı aşıladığı için insanlar zekâtlarını da vermeye özen gösterir. Dünyalık malların geçici olduğunu kavrayan insanlar, bu mallar için birbirlerinin kalplerinin kırılmasının doğru olmayacağını anlar ve savaşlar çıkmaz. Kısacası namaz doğrudan veya dolaylı olarak insanı insan yapar.

 

Bu yazım da makale niteliğinde olduğu için sıkmamak adına kısa tutmaya çalıştım. Yoksa namazın faydalarını anlatmaya kalksak koca bir kitap yazılır. Sonraki yazımda insanları namaza nasıl yönlendirebiliriz konusuna değineceğim inşallah.

( Namaza Dair -3- başlıklı yazı Ümit Zafer tarafından 23.12.2013 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu