Yılları ben yormadım dizlerimle
Babamın ağır aksak yürüyüşüydü
Çengelli bir asa maziyi kurcalayan gözlerim
Yorgunluk şimdi dizlerimde
Yıllarca geçtiğim yollar
Yapraklarından ay damlarmış senelerce
Nur üstüne nur
Her derde deva fıstık gözlerinde
Billurlaşmış güzellik şehla gözlerin
Sırlara gebe ağaç bedenleri eskimiş yosunlarla
Sol yanımda giyinip kuşanan
Sonumu haber veriyor şimdi
Ağaçlara kazıdığım ismin yorgun olsa da
Gitme…
Uykusuz gecelerle yüklüymüş bulutlar
Geçmiş zamanların öfkesi mi bu
Yükü ağır gizliliğin nağmeleri seldir camlarda
Oysa tüm kelimelerimi çalmış unutkanlık
Gürbüz bir gelecek için elbette hazırlık
Tükenince dermanım sürmelidir zaman gözlerde
Yorgun ikindilerin emzirdiği pınar memeleri
Mermeri deler her ışıltı
Dermana bir yol açar eşsiz nağmeleri
Unuttuğum ne varsa yağmur fısıldıyor şimdi
Cilalıyor lakin
Tılsımı çözülmemiş düğümlerin
Başım hayli ağır gözlerim nane buğusu
Dağ kolu gürleyerek geliyor üstüme
Ziyaret perişan silinmiş haşmetiyle
Ay da küsmüş bu gece
Sen oluyor baktığım yer
Zaman doldurmuş musluklardan testiyi hece hece
Dilim seni söylüyor
Gecelerden ayrılınca düşler
Yüreğim nakaratlarını sıralıyor
Gitme
Bir bayram daha eskidi bak eskiciler diyarı bu dünya
Ufuklar kızıla çalınca zorludur kış
Bu hengâmede ne el tutar ne ayak
Düşmeye gör kopar amansız bir alkış
Tedbir mi bozguna uğrayan akla kıyak
Mazgallar dolu yangın yeri sel
Senden uzak kalmak akla karakış
Işık yansa da aydınlanmıyor karanlık
Gitme
İmar edilmiş bir şehir gibi verdiğim sözler
Kar etmez ne yağmur ne de dolu
Ufkumu sarınca bilmem kahve
Bilmem yeşile çalan gözler
Bilmekte ne fayda var ateş yakar
Yağmur da döver ya canı
Yar(a)lanınca sular akar
Yıkılmış bir şehir gibi bırakıp
Böyle mahzun naçar
Bırakıp
Gitme…
30.10.12
GAZİANTEP