Göðe uzanan elleriyle camilerimiz, gönüllere huzur veren þadýrvanlar-çeþmelerimiz.Türbelerimiz-mezarlýklarýmýz. Baðlarýmýz-bahçelerimiz...Mor menekþelerimiz-erguvanlarýmýz, az katlý ama çok tatlý cumbalý, panjurlu evlerimiz ve onlarýn ip gibi dizildiði rengarenk sokaklarýmýz vardý. Yýllarca ve hunharca katlettik bu caným binlerce deðerlerimizi. Gerek mahalli, gerek idari gerekse iktidari yanlýþ politikalarla yok ettik hem de.Bu genel anlamda kentlerimiz ve kültürümüz adýna kendi içimizde yaptýðýmýz yanlýþlýklarýmýzla oldu.Kentlerimizi kaybetmenin yolunun kendimizi kaybettiðimizin farkýna varamadýk ne yazýk ki...Bu vurdumduymazlýk ve aymazlýkla kaybettiðimiz nice toprak, kültür ve eserlerle dolu mazimiz var. Hiç uyumadan þer çalýþmalarýna gece gündüz devam eden dýþ ve içteki yandaþlar, emellerine ulaþmak adýna yüzyýllarca temelimizi kazdýkça kazdýlar.Bunu da aheste’i zaman içerisinde her defasýnda maalesef baþardýlar. Þöyle bir hafýza yoklarsak;

"Osmanlý Devleti, yüzyýllar boyunca çok uluslu bir coðrafyada kimsenin dinine, diline, örfüne karýþmadan, temel hak ve hürriyetleri ihlal etmeden sulh ve sükunu hakim kýlmayý baþarmýþtýr. Fakat, büyük þer güçler, Osmanlý Devleti’ni kendileri için hep bir tehdit unsuru olarak görmüþ; bu unsuru önce zayýf düþürmek, sonra da yok etmek için imkân ve güçlerini seferber etmiþlerdir. Rusya, Deli Petro zamanýndan beri sýcak denizlere açýlmayý, Ege denizine kadar uzanan topraklarda büyük bir Bulgaristan kurmayý hayal eder. Soðuk savaþýn ve milletleri içerden çökertmenin alýþýlmýþ yollarýndan biri ’böl, parçala ve yönet’tir. Bu ülkeler; ’böl, Parçala ve yönet’ taktiðini hayata geçirmek için Fransýz Ýhtilâli’nden sonra geniþ yayýlma zemini bulabilen ’milliyetçilik cereyanlarý’ ile ’temel insan haklarý ve hürriyetleri’ gibi fikri oluþumlarý kullanarak bir ayrýþtýrma politikasý izlerler. Rusya, Ýngiltere ve Fransa; Sýrp, Yunan ve Bulgarlara para ve silah yardýmý yapmak da dahil her türlü vasýtayý kullanarak Devlet-i Aliye’ye karþý bir isyan hareketi baþlatýrlar. Rusya; Balkanlardaki Hýristiyan ahaliyi Osmanlý Devleti’ne baþkaldýrmak konusunda yönlendirir. Bu unsurlara sadece para ve silah yardýmý yapmakla kalmayýp, öðretmenler ve rahipler vasýtasýyla da sistemli bir þekilde çalýþýr. Sýrp gençlerine Rusya’da tahsil imkâný saðlar. Bu tahsil yýllarýnda onlarý belli bir zihni istikamette yönlendirme hususunda özen gösterir. Bu sayede hem Osmanlý için bir karþý güç, hem de kendileri adýna saðlam bir paydaþ cephesi oluþturma yoluna gider. Osmanlý Devleti ise hakim unsur olmanýn verdiði bir güven ve rehavet duygusu içinde olduðundan; bu kabil faaliyetlere karþý vaktinde ve yerinde tedbirler almak konusunda kusurlu ve ihmalkâr davranýr.

Sýrp, Bulgar ve Rum çeteleri, Türklere göz açtýrmamacasýna bir kýyým ve gasp hareketine giriþirler. Türkler, ’Belâ Ormaný Katliamý’, ’Harmanlý Katliamý’ gibi pek çok katliam, tecavüz ve mallarý gasp etme gibi zulüm ve yok etme hadiselerine maruz kalýrlar. Bu katliamlardan kurtulabilenler, iþgal edilmemiþ bölgelere ve Ýstanbul istikametine doðru göç etmeye baþlarlar. 1877- 1878 Osmanlý- Rus savaþý içinde ve sonrasýnda ’Bulgar mezalimi’ ve ’93 Göçleri’ olarak anýlan bir muhaceret serüveni yaþanýr. Bu serüven, ’1877-1878 Osmanlý –Rus Savaþý ve Sonrasý Göçleri’, ’1912-1913 Balkan Savaþý Göçleri’, ’1923-1924 Mübadelesi ve Bitmeyen Göç’ þeklinde sýnýflandýrýlacak bir þekilde devam edegelir.

Yakýn tarihimizle ilgili bu önemli olaylar kesiti; siyasi arenada, uluslarasý toplantýlarda, ilim ve sanat eserleri yoluyla gerektiði ölçüde iþlenmiþ midir? Farklý edebî türler veya diðer sanat dallarý bu bahisleri konu edinen yeterli sayýda ürün ortaya koymuþ mudur? Medya ve sivil toplum örgütleri bu temayý olabildiðince gündemde tutarak Türk ve dünya kamuoyunu bilgilendirme yoluna gitmiþ midir? Maalesef bu konuda olumlu bir cevap vermek mümkün deðildir. Ne Balkanlarý fethetme ve vatan tutma maceramýz, ne diðer bölgelerdeki topraklarýmýz ne de oradaki Türk asýrlarý ile ilgili seyir defterlerimiz, ne yeni zamanlar da dahil bu coðrafyada uðradýðýmýz katliam ve yitiklerin envanteri, ne de o topraklardan hazin bir þekilde savrularak göçe mecbur edilme ve yollarda kýrýlma trajedimiz nisyandan kurtulamamýþtýr. Kýrým, Kazan, Kafkasya ve Adalar göçleri için de ayný durum söz konusudur. Bu önemli geçitler; neredeyse o ananevi ’kayýp mazi’, kayýp hafýza’ alýþkanlýðýmýza uygun olarak hak ettiði ölçüde ilgi görmemiþtir."

Kusurlu ve ihmalkâr davranýþýmýz tarihin tozlu sayfalarý içerisinde nice topraklarýmýzýn elimizden gitmesine sebep olmuþtur. Milyonlarca kilometrelik vatan topraklarýmýzý yok ede ede bu hale getirildik. Onurlu ve gururlu Kurtuluþ mücadelemizle kala kala anadolu kalmýþtýr elimizde.Onu da almak ve bölmek için atalarýnýn hýncýný kusmak adýna habire saldýrmaktalar.

Þimdilerde yaný baþýmýzda cadý kazaný gibi kaynayan Ortadoðu'da yanlýþlar üstüne yanlýþlar yapýyoruz.Düþmanlar, gece gündüz senaryolar yazýp binlerce masum müslümaný öldürüken sessiz kalmak ve plana karþý plansýz durmak bu ateþin yarýn bizi yakacaðý anlamýna gelmez mi?

Rabbim bizleri uyanýk olmayý becerenlerden eylesin.