Bundan yıllar önce yine böyle bir yaz günü tarihler 2 temmuz 1993 gösterdiğinde karanlık eller ki;  bu gün aydılandı çok şükür. Şu an davası halen süren derin devlet yapılanması  olan iç ve dış mihraklı üst düzey yönetici ve yandaşlarının ELİM PLANLARINI GERÇEKLEŞTİRDİĞİ GÜNLERDİ. Öyle ki gözlerini kırpmadan nice olaylar işleniyor adına faili meçhul deniyordu. İşte o faili meçhul ama hedef adresi belli olaylardan MADIMAK işleniyordu...Madımak otelinde şenlik için toplanan Alevi aydınlarını  yakıp kül ederek sinsi planlarını sergilediler. Olayı, allayıp pullayıp ellerindeki tüm argümanları (Medya ve ve otorite) kullanarak hazır hedef  Sünnilerin üstüne attılar. Mesele; Alevi-Sünni Çatışması meydana getirmek. Bitmedi ve kana doymadılar. Kazın öbür ayağı duruyordu. Etrafı alevi köyleriyle çevrili ve yıllarca en ufak bir sorunun yaşanmadığı Başbağlar köyü iyi bir tercihdi onlara göre. Takvimler; 5 Temmuz 1993'ü gösteriyordu. Madımak olayından üç  gün sonra, aynı sayıda Sünniyi Başbağlar köyünde kurgulanmış ve planlanmış oyunla katlettiler.Ve olayı o köye komşu  alevilerin üstlerine atıp Sünni-Alevi çatışması çıkararak kanlı eylemlerini gerçekleştirdiler.Olay öylesine insanlık dışı ve hain ki okurken insanın kanı donuyor. 

 
 
Her iki tarafı da katleden aynı ellerdi ve bunu bir insan olarak kabul etmek mümkün de değildir.Buraya kadarını hepimiz biliyoruz . Lakin, asıl olan yıllarca Madımak otelinde ölenleri hep ön plana çıkarıp o sayede nice insanlara ve kitlelere zulm edildi. Başbağlarda ölenlere ve yakınlarına da yapılmadık kalmadı. Dava; ta İzmirlere sürüldü, failler bilindiği halde gizlendi. Şehit olanların acısı yetmedi davasının acısı insanların yüreğini hala dağlamaktadır. Bugün itibariyle tam 20 yıl oldu ve hala dava sürmektedir ve failler yakalanmamıştır.Olay kısaca şöyle vuku bulmuştur.
 
"Vakit; Akşam namazı vaktidir. Hoca, güzel sesiyle ezan okumakta, köyün erkeklerinin bir bö­lümü cami avlusunda abdest alırken, bir bölümü de abdestlerini evlerinde almış, camiye doğru hareket etmekte. Köy sessiz; Her günkinden daha sessiz.Hocanın okuduğu ezan sesi bir anda kesiliyor. Köyde bir panik yaşanıyor ve hocanın sesi duyulmuyor artık. Az önceki duygusallık, bir anda, acıya ve çocukların ve kadınların bağırışmalarına bırakıyor yerini. Köyün etrafında ve içinde yüz ci­varında gözü dönmüş cani hain planı işlemek için ellerinden geleni yapıyorlar. Saat 20.30 sıralarında hoca elinde mikrofon, ezan okuyor. Hoca, arkasından gelenleri görmüyor. Ezan daha bitmeden hocanın ensesine bir tokat iniyor. Hoca arkasını dönünce, eli silahlı militanları görüyor. Ezan yarım kalmasın diye “Bırakın eza­nı tamamlayayım” dese de, dinletemiyor. Yaka paça sürükleniyor. Aynı anda camide mevcut bulunan cemaat de dışarı çıkarılıyor.
 
Caminin içinde olmayan köyün erkekleri tespit ediliyor. “Falan fi­lanı getirin” diye emirler yağıyor. Eşkiyalar aradıkları insanları ismen biliyorlar. Sıradan bir baskın değil bu. Militanlar, evlere dağılıyor, kadın, erkek, çocuk hepsini dışarı çıkarıyorlar. Zaten Adil Hocanın okuduğu akşam ezanının birden bire yarıda kesilmesine köy hal­kı bir anlam verememiştir. Köyün içinde bulunan militanlar, kısa süre­de köyde bulunan tüm insanları bir araya topluyorlar.
 
OLAYI YAŞAYANLAR ANLATIYOR
 
Katliamı yaşayanlardan E.A gördüklerini şöyle anlatıyor;”Akşam namazına duracaktık ki torunum geldi. Anarşistlerin kö­yü bastığını söyledi. Ben de hemen kapıyı kapattım. Kapıyı kapatır­ken, beni gördüler. Gelip kapıyı açmamı istediler. Ama ben kapıyı aç­madım. Döndü gittiler. Biz namazımızı kılıp dua etmeye başladık. Pencereden baktım ki komşunun kapısını kırıp evdeki erkeği dı­şarı çıkardılar. Bir adamı başına diktiler. Tüfeği dayadılar ve bekleme­ye başladılar. Birkaç kişi geldi, bizim kapıyı kırıp içeri girdiler ve evde erkek olup olmadığını sordular. Erkeklerin evde olmadığını söyleyin­ce, evin içine girdiler. O sırada yanımda bulunan parayı onlara doğru uzattım, belki parayı alır da bir şey yapmadan çekip giderler diye. Pa­rayı aldılar, tüfeğin ucuyla beni, gelinimi, torunumu iterek dışarı çık­mamızı istediler. Çıkarken geri döndüm ki odaya bomba koyuyorlar. Dışarı çıktıktan sonra evi ateşe verdiler. Beni götürürlerken itti ve kaktılar. Hasta ve yaşlı olduğumu söyledimse de beni sürüklediler. Kadınların toplandığı yere götürdüler. Etrafımıza bomba koydular. Bir taraftan evleri ve arabaları yaktılar. İçlerinde bayan olan terö­rist ziynet eşyalarımı istedi. Olmadığını söyleyince “Siz İstanbul Karagümrük’ten geliyorsunuz, sizin altınınız olmaz mı ? ” dedi.
 
KATLİAMI GERÇEKLEŞTİRENLER; KÖYÜ İYİ BİLİYORLARDI
 
Baskın sıradan bir baskın değil. Sanki katliamı gerçekleştiren­ler daha önce köye birkaç defa gelmişler. Öyle ki köyün tüm mahalle­lerini ve köyde yaşayanları biliyor, ne tesadüf ki İstanbul’dan köye ta­til için gelen misafirlerin bile bulundukları evler tespit edilebiliyor. Ve siz İstanbul Karagümrükten geldiniz ifadesini kullanabiliyorlar. Köyde bulunan kadınlardan F.P. yaşadıklarını ağlayarak şöyle anlatıyor;”Militanlar, kapının önünden ismen çağırıyorlardı köyün insan­larını. Selim Pato, sen gel dediler. Görümcemin oğluna, Recep sen de gel, dediler. Doğru camiye dediler. Ben içeride pencerenin önünde oturmuş dinliyordum. Birkaç militan sokaklara dizildi. A.C’yi çağırdı.Bu adam yanımızdaki ilçenin köyünde oturuyordu. Bizde tırpan yapı­yordu. Onu görünce hayrete düştüm. Daha sonradan biz kadın ve ço­cukları da topladılar. Derenin yanında toplandık. Başımıza bir kız, bir erkek militan koydular. Erkekleri de öbür tarafa topladılar.”Kanlı bir katliama Başbağlar köyü sahne oluyordu artık. Bu dağ köyünde yaşayan insanlar, üstelik çoğu da yaşlı, suçsuz, günahsız olmalarına rağmen, hain kurşunlara hedef oluyorlardı. Artık köyde ya­nan evlerin ateşi ve kurşun sesleri duyuluyordu.
 
Köy sakinlerinden G.D. “Biz kadınları topladıkları yerde havaya uçuracaklarmış, Allah kurtardı bizi, dereye topladıklarında yanımıza bir şey koydular. Biz tel­siz var sanıyoruz. Ne konuştuğumuzu dinlemek için telsiz koydular sanıyoruz. Aramızda sessiz sessiz konuşuyoruz. Meğer bombaymış. Dereden çıkmışız, bomba patlamış.” Köyün erkekleri öte tarafta kurşuna dizilirken, kadınlar ve çocuklar dere kenarında, yanlarına konan bombadan habersiz, militanlar köyü terk ettikten sonra dere­den ayrılıyorlar. Ayrılmasalar, köydeki erkeklerin akıbetine kadın ve çocuklar da uğrayacaktı. Militanlar, sloganlar atarak kanlı eylemlerini gerçekleştirdiler. Kadınların ve çocukların ağlaşmaları ve köyün ta­mamen yanması onlara adeta büyük bir zevk veriyordu. (basbaglar.org)
 
 
Yorum sizin sevgili dostlar....Allah (CC) vatanımızı ve Milletimizi bölmek isteyen iç ve dış güçlere fırsat vermesin, bizlere de feraset ve cesaret versin...

Selam ve muhabbetlerimle
( Madımak Ve Başbağlar başlıklı yazı Arzeni tarafından 4.07.2013 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.