"İki yiğit çıktı meydane,ikisi de birbirinden merdane" peşrev sözü ile başlamak istedim bu yazıma.Ne alaka diyenler olabilir. Alâkasız o kadar şey oluyor ki bu memlekette. Şu iki satırlık yazının girizgâhı yazıyla alâkasız olmuş çok mu? Atalarımız mevcut durumlar için çok güzel sözler söylemişlerdir. İlk aklıma gelenler; "Dilim seni dilim dilim olasın""Akılsız baştan ne çeker ayaklar" "Kırk düşün, bir söyle" "Dilin kemiği yok" gibi...Bunlar da alâkasız biliyorum.Ha bir de bu yazı kesinlikle siyasi bir yazı değildir.Sadece durum değerlendirmesidir...Öylece bilinsin isterim.


Yer; Erzurum/Aşkale; Beş adet tedaş görevlisi göz göre göre ölüme yollandılar. Yollayanlar, "Beşi bir yerde cinayetin" önde ki argümanları gibi görünüyor.Lâkin,bir de görünmeyen argümanları var.Onlar derin bir yapının derininde iş yapanlar. Minareye kılıf diken terziler.Her şeyi çözdüklerini, ülkeyi karanlıktan aydınlığa çıkardığını sanan aklı evveller. Çok şey yaptığını sanan hiç bir şeyciler. Elde avuçta ne var ne yok satanlar, ile onlara yalakananlar .İşçiye, emekçiye sırt dönenler ile onları şakşaklayanlar...Neyse konuyu fazla dağıtmadan, gelelim şu gölete. Hepiniz bilirsiniz, fuar veya büyük parklarda bulunan göletlerde keyif almak için kullanılan iki pedallı plastik göl bisikletlerini...Evet,o bisiklete beş kişiyi bindirip buzlarla kaplı gölete arıza yapmaya eleman gönderiyorsun. Plastik olan bisiklet, buzla kaplı gölette ayakta nasıl durursa öyle duruyor? Bir iki hamle sonra kayarak ters dönüyor.Can yeleksiz beş kişi ölümün soğuk yüzüyle karşı karşıya kalıyorlar. Bu bisiklete eleman bindirmek ne kadar akıl karıysa,onlara can yeleği giydirmemek o kadar akıllılıktır. Benim ki de lâf, plastik bisiklete beş kişiyi apar topar bindiren adamın aklına can yeleği gelir miki? Ha onu da geçtik.Acaba ellerinde can yeleği var mı ki? Beş kişi göz göre göre, bağıra bağıra can verdiler. Bu işin ilk sulu perdesi, ikinci perdesi havalı perde. Hava araçlarımız ta Malatya’dan geliyor. Doğunun incisi, en büyük şehri diye övündüğümüz şehirde bir tek hava kurtarma aracı yok. Ya da var ben bilmiyorum. Sonrasın da, her kafadan bir ses...Sonuç; Beş kişi babasının kesesinden gitti. Bir kaç kişi sorgulandı o kadar. Bir ayda memleketi Ali Türkiye’de ikiyüz işçi iş kazasından ölüyor,ancak Hükümeti’i Ali’den ses yok! Niye olsun ki, içlerinde onların akrabası yakını yok ki. Nasıl olsa, bu memlekette en ucuz şey insan canı...

Yer; Erzurum Hasankale(Pasinler);Yukarıda zikretitiğimiz olaya Hükümeti Ali’den onbeş gün sonra ilk ziyaret. Gelen İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin...Gaflar ustası...Ziyaret sonrası, Aşkale’den diğer ilçemiz Hasakale’ye geçiş yapar malum bakanımız. Daha taziyenin dumanı protokolün üstünde tütmektedir.Ancak, değerli (!) Bakan’ımız kendisini görmeye ve iş istemeye gelen vatandaşı öyle bir pozisyona sokar ki...Hepimiz izledik TV’lerde...Yorum yapmaya gerek var mı bilmem...Aklı başında olan ama korkudan sesi ve ümüğü kesilmişler "Taklacılar"hariç herkes kınadı bu olayı. Neden? Çünkü, kendisini demokratik bir ortamda seçmiş ve meclise göndermiş halkından bir vatandaşın ; "Sayın bakanım, senin geldiğine çok sevindim” demesi üzerine Peşinden, Bakanın tarihi sözü gelir "Yok ya. Nerden bileyim sevindiğini? Hadi bir takla at ya da oyna bir göreyim. Çal bakayım davulcu”diyebilmek hangi ağıza yakışır.Bu ağız ki, devletin en önemli Bakanlıklarından birinin başına ait olsun. Olmaz olsun öyle baş ve ağız. Tabi kendileri öylesine takla atmaya alışmışlar ki. Taklasız, sevgi gösterisine inançları kalmamış.Takla atmaya öyle alışmışlar ki,kendilerinden olanları bile takla sınavına sokarak saflarının ispatını isterler. Ne yazık ki,Balık hafızalı bir millet olduğumuz için bu olayı da çarçabuk unuttuk gitti. Bir millette yapılmış en büyük hakarettir bu.Tabi ki sağduyulu ve bilinçli herkese göre...Karşında ki adamcağız yaşlı ve işsiz.Zaten oynadığıyla da kaldı ya...Ani gelişen bu olay karşısında iş isteme işi de güme gitti.Bir de memleketinde "Pala Mustafa" lakabı "Taklacı Mustafa"ya döndü o kadar(!). Bir protokolün karşısına ilk defa çıkmanın heyecanından ne yaptığını bilmez vaziyettedir Pala. Sonrasında kendisine sorulduğunda "takla at" lafını duymadım demiş. Olabilir,heyecandan duymamış olabilir.Ama tüm Türkiye duydu.Böylesi bir olay başka memlekette olsa o Bakan artık o koltukta oturamaz.Hükümet bile sallantıya gidebilir.Ama biz de insani değerler o kadar ayaklar altına alınıyor ki sormayın gitsin.İlgili Bakana, bu olay sorulur. Verdiği cevap, yaptığını aratır cinsten;
" Önemli ile önemsizi ayırt edememe gibi siyaset kurumumuzun bir hastalığı var" Güler misin? Ağlar mısın?

Hani bir fıkra var ya ; 

Binbir takla sonrası, Bakan olan adam şoförüne sorar.
"Şoför, söyle bakalım eşekle şoför arasında ne fark vardır? "
Şoför bir süre düşündükten sonra mahcup bir şekilde;
"Bilemedim bakanım" diyor
Bakan,son derece keyifle ve gülerek;:
"Eşeğe çüş deyince, şoföre ise dur deyince durur" demiş.
Bunun üzerine şoför, çok sinirlenmiş ama karşısında ki görgüsüz bakan olduğu için bir şey söyleyememiş.
Belirli bir süre sonra bu defa şoför bakana:
"Bir soru da ben sorabilir miyim bakanım" der. Bakan da:
"Sor bakalım" der. Şoför sorar:
"Eşekle bakan arasında ne fark vardır?"
Bakan, sinirlenir ama cevap vermek zorunda kalır;
"Ben bir fark bulamadım,sen söyle bakayım" der. Bunun üzerine şoför de:
" Vallahi bakanım, ben de bulamadım... " der.


Değerli dostlar,siz buldunuz mu?
( Kale'den Kale'ye Takla Atarlar başlıklı yazı Arzeni tarafından 30.04.2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.