Her “seni seviyorum” cümlesinin içinde gizliden gizliye, el pençe divan boyun eğmiş “sen de beni seviyor musun?” sorusunu saklamak ve böylesi daha nice cevabını bildiğin sorular sorup, ardından cevapsız kalmaktır aşk…

Haklısın, seni tanımadan önce böyle bir hayatın olduğunu bile bilmiyordum. Söylenenler doğruymuş: Güneş doğarmış, dünya dönermiş, ay tutulurmuş. Hatta seninle, bir başka doğarmış, bir başka dönermiş, bir başka tutulurmuş. Sana çok teşekkür ederim sevdiğim. Ben mutluluğu senden öğrendim; mutluluğa ulaşma yolunda harcanan çabanın mutluluğudur aşk…

Vuslatın son raddesinde vicdan azabını iliklerime kadar hisseder, vehimlerimden bozma acabaları kuşku defterime en ağır tükenmezlerle karalarım daha sonra etrafta abur cubur gözlerle, geçmişi silecek bir silgi ararken, her günahın, her gün ahını almaktır aşk…

“Olmayınca olmuyor”’u bile sonsuza dek beklemek ve seni bir gün beklemenin, sonsuza dek beklemeye denk olduğunu bilerek, sonsuz kere sonsuz beklemektir aşk…

Adını yazmak bir ömre bedel, kalbimin kara tahtalarına, beyaz tebeşirler ile bir ömür boyu adını yazmak isterim. Harflerin tılsımıyla oynamak, virgülün peşinden koşmak, ünlemin arkasına sığınmaktır aşk!

Maviye, daha mavi çalmak âbgünleştirmek. Kardelen misali mavi ve tabiatı gereği sıcak Nemrut hatta Baykal, hatta Hazar gibi bütün tatlı su gölleri içinde yüzüp, zemzem niyetine kana kana içerken suları, ölesiye susamaktır aşk…

Köşe başlarına dolambaçlı yollardan gitme sevdası ve bu yolda her tabelayı kendisini beğenmiş, kendisine çalışır gördüm, ne sonu var bu yolun, ne başı, ne de ortası; en sonunda geri döndüğüm yerden döndüm… Yönünü şaşırmış labirentler ülkesinde şaşıp, kaybolmaktır aşk…

Gerçekten kaçmak kendine doğru, saklanacak, efsunlu bir ağaç kovuğu aramak bazen, ölüm sana yasak olsun sevdiğim… Varlığımı, varlığına adamak, sımsıkı tutmak avuçlarını, arasından kayıp gitmesin diye nefesin, ölüme senin yerine susar adım gitmeyi istemek, Zekeriya’yı şehit eden baltayı ensende hissetmektir aşk…

Bir gülümsemeye bin şükür etmek, bir şükre bin defa gülümsemektir aşk. Kalpten kalbe giden bir yol varmış ve bu yol çok, çok uzaklarda. Hayallerin ötesinde bir yerde. Bu yerde bir peri kızı gülümsedi tüm güzelliğiyle, gülümsedi de ben göremedim ki gülüm, gülümseyişini… Ama ne çıkar gülüm gülümsedi diye gülümseyip teselli olmaktır aşk…

Sükût ki aşkın en mukaddes lehçesi ve nitekim en özel soruların en özel cevabıdır… Bilirim, hissederim, yaşarım: Her konuşmak isteyişinde, ona bakıp; susmaktır aşk…
( Aşk başlıklı yazı fatih-canava tarafından 28.07.2009 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.