“Gelincik” Şairi Ömer Kiday Üzerine…

                                            Halit Yıldırım

Çorum; şairlerin, ozanların, âşıkların harman yeri desek sanırım mübalağa etmiş olmayız. Bu topraklarda doğan yetişen nice ozanlar, nice şairler titretti gönül telimizi…

Kimi:


“Gayrı dayanamam ben bu hasrete

Ya beni de götür ya sen de gitme” dedi… (Âşık Figani)


Kimi:

“Hangi dağın ardındasın sevdiğim

Oyannıya dönem dönem ağlayam.

Bir mektup gönder ki kurban olduğum

Yüzlerime sürem sürem ağlayam” dedi. (Âşık Gülabi)


Kimi:


“Yıllardır halimden anlamayan yar

Demedim kimseye dert bende kaldı

Gönül beşiğimi sallamayan yar

Kalleşlik o yârde mert bende kaldı” dedi. (Âşık Şekip Şahadoğru)


Kimi:


“Kapat gözlerini kimse görmesin

Yalnız benim için bak yeşil yeşil” dedi. (Şair Mehmet Erbulan)


Bunun gibi yüzlerce, binlerce mısraı sıralayabiliriz peş peşe. Onun içindir ki Çorum âşıkların, şairlerin, ozanların harman yeri dedik.

İşte bu Çorumlu şairler kervanına Uğurludağ İlçemizden katılan bir şairimiz, ozanımız da Ömer Kiday’dır.

Şair Ömer Kiday, 15 Aralık 1970 de Uğurludağ İlçesinde doğdu. İlkokulu, ortaokulu ve liseyi doğduğu topraklarda bitirdi. Daha çocuk yaşlarda gurbetçiliği, hasret çekmeyi öğrendi. Babası Almanya da işçi olduğu için ancak babasını seneden seneye sadece bir ay görebiliyordu. Babasını gurbet ellere yolcu ederken içine düşen hasret ateşi gözlerinden Kızılırmak gibi boşalırken öğrendi beklemenin zor olduğunu… Yalnızlığı hissetti iliklerine kadar...

Almanya’dan gelen sıla özlemi, gurbet kahrı dolu türkülerin, şarkıların döndüğü plaklar, kasetler onun içine âşıklığı, şairliği düşürmüştü bir kere… Çok istiyordu bir sazı olsa da bir ağıt yaksa “Yıkılasın Almanya ver benim babamı” diye… Yörenin aşığı Figani gibi sazıyla sözüyle derdini anlatsaydı dağlara, taşlara… Ancak o yaşlarda bu mümkün olmadı.

Okulda Edebiyat derslerinde öğrendiği teknik bilgilerle bir şeyler karalamaya başladı… Hocası, şimdinin Edebiyat Doçenti olan Turgut Tok, bu karalamalardan ondaki istidadı sezdi. Özel ilgilendi yazdıklarıyla… Onu Halk Edebiyatı formunda hece vezinli, kafiyeli şiirler yazmaya teşvik etti.

Mehmet Akif Ersoy, Necip Fazıl Kısakürek, Abdurrahim Karakoç, Mehmet Emin Yurdakul, Yahya Kemal Beyatlı gibi duayenleri okudu. Okudukça şiir anlayışı değişti, şiirleri farklı bir seviyeye oturdu.

1995 de askerlik görevini ifa etti. 1997 de Uğurludağ Belediyesinde Zabıta olarak memuriyete başladı.

Bu süreç içerisinde şiirden hiç kopmadı. Hem büyük şairleri okudu, hem de yazmaya devam etti. Ancak içindeki bağlama çalmak hevesi hiç sönmedi. Sonunda bir divan bağlama aldı ve saz ustası Metin Şahin’in kapısını çaldı. Uzun bir süre ders aldı Metin Hocadan. Artık hem sazını çalıyor, hem de söylüyordu.

Dört yüzden fazla şiire ve onlarca türküye imza atan Ömer Kiday 2005 yılında “Gelincik” isimli bir de şiir kitabı çıkardı.

Ömer Kiday’ın şiirleri; Çorum, Çankırı ve Denizli’de çıkan mahalli gazetelerin yanı sıra İstanbul’da yayınlanan Size, Çorum’da yayınlanan Aşkın E Hali, Edebiyat Bülteni gibi Edebiyat Dergisinde de yayınlandı.

Bir şair olarak onu Uğurludağ Belediyesinin 2008 yılında hazırladığı Çorum Uğurludağ İlçesinin tarihi isimli kitapta, yine 2008 yılında Çorum Valiliği İl Kültür Müdürlüğü ve Hitit Üniversitesi’nin işbirliği ile Yrd. Doç. Dr. Mete Taşlıova’nın hazırladığı Çorum Halk Şiiri Antolojisinde de görürüz.

Tekrar onun ilk kitabı olan Gelincik’e dönecek olursak; kitaba ismini veren “Gelincik” isimli şiirin (sh:3) şair için gönlünde ayrı bir yeri olduğunu görürüz. Zira bu şiir; hem şairin ilk kitabının adı oldu, hem de ilk bestesinin sözleri…


“Ne desem dinlemez, gönül bu sever.

Aşığım bu gün de, dün de Gelincik…

Kim ne derse desin dinleme, boş ver.

Bil ki benim gözüm sende Gelincik…”


Bu kitap hakkında Âdem Karagül’ün bir takdim yazısı var. Bu yazıyı burada tekrar yayınlamayı uygun gördüm.

“Gelincik, Ömer Kiday’ın ilk şiir kitabı… Bir şairden çok bir halk ozanı, bir âşık tarzı onun ki… Sırtında heybe yerine bağlama taşıyan, Anadolu’nun geleneksel âşık tarzı, kent söyleyişine karşı sıkı bir köylü seslenişi…

Kiday, daha çok koşmalarla kendi coğrafyasının hikâyesini taşırken mısralarına zaman zaman mistik bir dünyanın kapısı önünde eşik süpürüyor. Başka bir şekilde Karacaoğlan ve Yunus Emre karışımı bir dilin sade akışında kendini, kendi coğrafyasını anlatıyor Kiday…”

Âdem Karagül’ün de dediği gibi Ömer Kiday’ın şiirleri bize tutkunu olduğu bağlamanın tınılarını içinde saklayan âşık tarzı şiirler…

Onun şiirlerinde Halk Edebiyatının bu âşık havasını hemen fark edersiniz. Örneğin “Düştüm Bir Kere” isimli şiirinde (sh: 73) Halk Edebiyatının en önemli motifi olan rüyasında bade içmekten bahsetmekte… Kiday, şiirinde rüyasında bade içtiğini şöyle anlatmakta…


“Zindanı koynuma aldım her gece

Zaten sırdır dilde kalan tek hece

Çözülmez hikâye, çetin bilmece

Rüyamda badeyi içtim bir kere…”


Bilindiği gibi âşıklar, âşık olmayı geleneksel bir unsur olarak gördükleri iki önemli yol olan; usta yanında yetişme ya da rüyada bade içerek badeli âşık olmaya bağlarlar. Bu şiirden anladığımıza göre Ömer Kiday da badeli âşıklarımızdan birisi…

Ömer Kiday da Anadolu’nun ılık ılık esen rüzgârları gibi içini dökmüş okuyucusuna… “Yalnızlık” şiirinde (sh:7) şöyle anlatıyor bize yalnızlığını…


“Öyle yoldayım ki uzun ve ince

Kafdağı’nın ağır yükü binince

Bir de aşkı yudum yudum içince

İçten gizli gizli ağladım sessiz...”


Ömer Kiday’ın “Güzel Benden Ne İstedin” isimli şiirini de (sh: 79) okuyunca sanki bir türkünün sözlerini okur gibi olursunuz.


“Yerden yere vurdun beni

Güzel benden ne istedin

Ben sadece sevdim seni

Güzel benden ne istedin”


Yine Âdem Karagül’ün yazısına dönersek şairimiz kendi coğrafyasını ve kendini anlatmıştır şiirlerinde… İşte buna en güzel örnek de “Uğurludağ’ım” şiiridir (sh: 65).


“Temizdir insanı, asildir soyu

Bambaşka o berrak havası, suyu

Serin yaylasında, dağında uyu

Bize şifasın bal Uğurludağ’ım”


Uğurludağ ve insanı Ömer Kiday’ın şiirlerinin esas unsurudur dense yanlış olmaz. Onun geçtiğimiz aylarda tamamladığı Uğurludağ Destanı bunun en büyük ispatıdır. Hatta bu destan ayrı bir yazı konusudur. Yine Şehit Sami Saygı ve Osman Demir Hocamız hakkında yazdığı şiirler yöre insanına bağlılığının sevgisinin bir tezahürüdür.

Yine Gelincik kitabına dönecek olursak, Ömer Kiday kimi şiirlerinde onu etkileyen kişilere de övgüler yazdığını görürüz. Üstad Necip Fazıl Kısakürek için yazdığı “Sultan-ı Şuara” şiiri (sh:75) bu konuda güzel bir örnektir.


“Fikrin çiçek gibi her yerde açsın

Şairler sultanı aziz Üstadım

Asil milletimin başında taçsın

Şairler sultanı azizi Üstadım”


Ömer Kiday Gelincik kitabında seksen dört şiirini yayınladı. Şu an yayınlanmayı bekleyen bir kaç kitaplık şiirlerinin olduğunu da vurgulayalım.

Son olarak Ömer Kiday’ın Gelincik kitabına sunuş yazısında, Çorumlu şairler kervanına Uğurludağ ilçesinden katılan bu genç şair ve ozana Doç. Dr. Turgut Tok’un dediği gibi ben de “iyi ki bu kitabı hazırladın Ömer…” diyorum.  Yolun açık olsun şiir ülkesinde... Nice türkülere, nice şiirlere…

Umuyorum ki o, birkaç yıl içerisinde türküleri ile de kendini ispat edecektir. Çorumlu şair ve ozanların halkasına Ömer Kiday da dâhil olacaktır.

 

 

 

( “Gelincik” Şairi Ömer Kiday Üzerine… başlıklı yazı Halit YILDIRIM tarafından 2.06.2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.