İnsanın yaşamı iniş çıkışlarla şekillenmektedir. Nasıl ki kalp grafiği iniş çıkışlı olması insanın yaşadığına işaretse zorluk ve kolaylıklarla örülü bir hayat da onun diri, yaşayan olduğuna işarettir. Zorluk, sıkıntı, bela, yenilgi ve musibetler gibi sevinç, neşe, mutluluk, başarı ve galibiyetler de bir realite olarak karşımıza çıkar.
“Her zorluktan sonra bir kolaylık
vardır.” Bu temel ilahi ilke başarının yolunu işaret etmektedir. Nasıl ki bir
konuda söz sahibi olmak için ilk önce o konunun genel ve özel hatlarını
öğrenmemiz gerekiyorsa, bir alanda başarılı olmak için de karşılaştığımız
zorlukları aşacak bir iradeye ve kararlılığa sahip olmamız gerekmektedir.
Reaktif kişilik başarının
önündeki en büyük engeldir.
İlerlemeyi düşündüğümüz alanda
olası problemler bizi yıldırıyor ve arkamızı dönüp gitmemizi söylüyorsa bu
zayıf bir kişiliğin göstergesidir.
Peki reaktif kişilik nedir?
Başarısızlıkların nedeni olarak
daha çok çevrenin, şartların, imkânsızlıkların olduğunu düşünerek iradesini
bunlara göre şekillendiren bir kişiliktir. Yani başarısızlığın nedeni daha çok
kendilerinin dışındaki etkenlerdir. Bu kişiliğe sahip bireyler için
başarısızlığın mutlaka bir nedeni vardır. Bu nedenler onun başarısına karşı
tuzak kuran hainlerdir.
“İmkânlarım el vermedi.”
“Bütün sorunlar zaten beni
bulur.”
“Ah şundaki imkân ben de olacaktı
ki neler yapacağımı gösterirdim.”
Felaket tellallığına soyunanların
hayal ettikleri hedefe ulaşması mümkün değildir. Sürekli olumsuzlukları
çağıranın pozitif bir sonuca ulaşması mümkün değildir. Bunların anlamadığı
hakikat ise şudur;
Hiçbir başarı bireye yattığı
yerden sunulan bir lütuf değildir.
Bu aşamada bize bir ışık yakan
Thomas Edison’a 999 denemeden sonra yaptığı bininci deneyde ampulü bulmasıyla
ilgili bir soru yöneltilir.
“Efendim 999 kez hata yapmanıza
rağmen bininci deneyi yapacak gücü nereden buldunuz?”
“Ampulün icadı bin aşamalı bir
süreçti. Hata gibi görünen ilk 999 aşama bininci ve son aşamaya götüren öğrenmelerle
doluydu.”
İşte Proaktif bir kişilik!
Yapılan hataları bir sonraki aşamanın basamağı olarak görüp yeni deneyimlerle
hedefine korkusuzca mücadele ederek ilerlemek.
Paula Coelho’nun Simyacı adlı
eserinde de benzer bir olayı görmekteyiz. Altın madeninde yıllarca maden arayan
kişi umudunu kaybedip tam vazgeçmişken tekme attığı bir taşın duvara çarpıp
altını çıkarmasıyla yeniden hırsla işine sarılır.
Son adımın hangisi olduğunu
bilmediğimiz çabayı başarıya ulaştırıncaya kadar pes etmeden sürdürmek proaktif
kişiliğin göstergelerindendir.
Başarılı kişilerin en belirgin
özelliklerinden birisi, başarısız insanların korkup kaçtığı, terk ettiği
noktada azimle çalışmaya, mücadeleye devam etmeleridir.
Burada şu hususun altını özenle
çizmek gerekir; kendisine gücü yetmeyen kişinin hiçbir şeye gücü yetmez.
İnsan ilk önce hayata ve olaylara
karşı zayıf yönlerinin neler olduğunu öğrenip onları güçlendirmesi gerekir.
Çünkü başarısızlığın ilk nedeni tembelliktir.
Mohamdas Karamçand Gandhi
mücadeleye farklı bir soluk getirerek ilkeli yaşamın insana neler
kazandıracağını açık bir şekilde gözler önüne sermiştir. Ülkesini işgal eden,
haksız vergilerle canlarından bezdiren Britanya’ya karşı ünlü “Gandhi Tuz
Yürüyüşü” ile cevap vermiştir. Yaklaşık dört yüz kilometrelik yolu yürüyüp
sahilden aldığı tuzu temizleyerek yasanın geçersizliğini halkına haykırmış ve
Hindistan’ın, Biritanya’a başkaldırısında öncülük etmiştir.
“Gelecek, bugün ne yaptığına göre
şekillenir,” sözüyle bugünün yarının mühendisi olduğunu ve kaderin insanın
duygu, düşünce ve eylemlerinin sonunda gerçekleşeceğini söyleyerek büyük bir
lider olarak tarihe adını yazdırmıştır.
Onun geliştirdiği Satyagraha,
pasif direniş savaşlara, haksızlıklara, zulümlere nasıl barışçıl bir tepki
verileceğinin de yol haritasıydı.
Bir insanı değerli kılan husus
ise söyledikleriyle uyguladıklarının uyum içinde olmasıdır. Onun şu sözü
yaşamının özetidir.
“Şiddet göstermeme inancımın
birinci maddesidir. Aynı zamanda o benim itikadımın da son maddesidir.”
“Adaletsiz rejimi adaletle
yıkınız. Alkışlar önüne kansız elle çıkınız.”
Reddettiğimiz bir dünyanın
kendisi olarak elde ettiğimiz kazançlar aslında en büyük yenilgimizdir. Biz
olmaktan çıktıktan sonra neyi başardığımızın veya kazandığımızın ne önemi
vardır ki.
Başarı yolculuğumuza Nobel kimya
ödülünü alan ilk Türk bilim insanı Aziz Sancar’la devam edebiliriz. Sekiz
çocuklu ailenin yedinci çocuğu olarak dünyaya gelen Aziz Sancar aslında
yaşadığı birçok olumsuzlukları proaktif kişiliğiyle aşarak dünya bilim tarihine
adını yazdırmıştır. Bu onun için kolay, güllük gülistanlık bir yoldan tabi ki
geçmedi. Ekonomik, psikolojik, sosyal sıkıntılarla boğuşmasına rağmen asla pes
etmeyen çelik iradesiyle hayalini gerçekleştirdi.
“Başarı, zekâ kadar çalışmakla
elde edilir. Sebat lazım, inat etmek lazım ve çalışmak lazımdır.”
“Elmas ile kömür aynı karbon
sayısına sahip. Ancak moleküler yapıları sebebiyle biri elmas diğeri kömürdür.
Kömüre bu yüzden kara elmas denir. İnsanı düşünelim, herkes topraktan
yaratıldı. Ancak ahlak, merhamet, vicdan gibi kimyasal bağları onun asıl
cismini belirler.”
Kara elmas kendi kullanım
alanında değerli olmasına rağmen bir elmasla binlerce kara elmas alabilirsin.
Bu açıdan vicdanlı bir insan da elmas kadar değerliyken, vicdansız insan kara
kalpli ve değersizdir.
Başarılı insanlar koşullarının,
içinde bulundukları şartların onların ne olması gerektiğine izin vermeyerek
iradelerini zorluk masadıyla keskinleştirerek sıra dışı insanlar olarak
adlarını tarihe yazdırırlar. Bu ise hiç de öyle yattığın yerden, oyunlar oynayarak,
eğlenerek elde edilecek paçavra bir unvan değildir.
Önceki sözümüzü hatırlayalım; başarılı
kişilerin en belirgin özelliklerinden birisi, başarısız insanların korkup
kaçtığı, terk ettiği noktada azimle çalışmaya, mücadeleye devam etmeleridir.
Siz başarı yolunda rahatınızı
bozmazsanız rahat sizi bozar.
Bozulan kimyanızla duygu ve
düşünce tarlanıza hep umutsuzluk tohumları atarak yaşamınızdan içi boş ürünler
devşirirsiniz. Ürünlerinizin içinin boş olması sizin umutsuzluğunuzun ve
tembelliğinizin bir sonucudur. Her içi boş ürün sizi karamsarlık bataklığına
doğru sürükler.
Şimdinin pişmanlığı, geçmişte
yaşadığımız yanlışların acısını, yenilgisini gidermez. Ancak şimdinin
sorumluluğunu alıp zorluk masadıyla keskinleştirdiğimiz irademizle hayatı
yaşamaya çalışmak “Pişmanlıkkıran” azim kayalıklarıyla umutsuzluk dalgalarının
bizleri etkisi almasına engel olabiliriz.
Müsaade ederseniz kısa bir parodi
denemesi yapmak istiyorum.
Sahnede bir doktor hastasını
muayene etmektedir. O sırada dışarıda bir genç de sırasını beklemektedir.
Doktor muayeneyi bitirdiğinde sıradaki hastayı çağırır. Hasta içeriye girer.
Ancak hasta ve doktor birbirini
gördüğünde şaşkınlıktan gözleri fal taşı gibi açılır.
“Hayri!”
“Hasan!”
İkisi de aynı liseden mezun
arkadaştır. Hayri doktor olmuş, Hasan ise hala asgari ücretle iş arayan
birisidir. Hayri;
“Nasılsın Hasan? Ne işle
uğraşıyorsun?”
“Sağ ol Hayri elhamdülillah
iyiyim. Şimdi asgari ücretle çalışacağım bir iş arıyorum.”
“Ah be Hasan o günleri hatırlıyor
musun? Sana çalışman gerektiğini her söylediğimde…”
“BU kadar inekleme oğlum, derdim
değil mi?”
“Evet ben şimdi ne söylesem, sen
ne kadar pişman olsan o günler geri gelmez.”
“Aslında hocamızın sözü bugün
gibi aklımda; şimdinin pişmanlığı geçmişte yaşadığımız yanlışların acısını
gidermez be Hayri! Ama senin adına sevindim. Başarılar dilerim.”
İki arkadaş muayeneden sonra
sarılarak ayrıldılar. Bu kısa parodi bize kararlarımızın kaderimize ışık
tutacağını göstermesi açısından önemlidir.
Hayallerimiz düşüncelerimizi,
düşüncelerimiz kararlarımızı, kararlarımız alışkanlıklarımızı,
alışkanlıklarımız ise kaderimizi şekillendirir. Yaşantımızı zorluk masadıyla
keskinleşmiş irademizle inşa etmeye çalıştığımızda hayallerimiz gerçekleşen
kaderimiz olur.
Aksi takdirde hayallerimiz hep
hayal olarak kalır.
Bir çocuk düşünün… Doğumunda iki
kolu da yoktur. Anne babasının o anki ruh halini anlamak mümkün değildir.
Sümeyye Boyacı’dan bahsediyorum. Hayata kaç sıfır başladığını bile bilmekten
aciz olma durumudur.
Ancak proaktif kişilik, şartlara
boyun eğmeyecek kadar keskin ir irade, güçlü bir kararlılık ve hayatı pozitif
değerlendirecek bir bilincin sahibidir. Daha küçük yaşlarında ayak
parmaklarıyla resimler yapar.
Özgüveni yüksek bir bilinç…
Bir gün akvaryumdaki balıkları
seyrederken onların da kolsuz olduklarını ama yüzebildiklerini fark eder.
Farkındalık ne kadar önemlidir
değil mi?
O günden sonra yüzme kursuna
yazılır. Kısa sürede yüzmeyi öğrendiği gibi hocasının dikkatini de çeker. Ve
milli takıma uzanan yol görünür.
Azim ve kararlılığın sonunda
Avrupa ve Dünya şampiyonlukları gelir. Başaracağına inanan ve kararlılıkla
çalışan Sümeyye adını tarihe yazdıranlardan olur.
Adını tarihe yazdıranlar hep
başarısız olanların yapmaktan hoşlanmadığı işleri yapanlardır.
Ve çocuk işçisi Mutlay sayan.
Iğdır’ın bir köyünde gözlerini
hayata açan Mutlay Sayan ailesinin ekonomik durumundan dolayı İstanbul’a
taşınmak zorunda kalırlar. Babası rahatsızdır ve o okula gidememektedir.
Ailesiyle birlikte tekstil fabrikasında çalışmaya başlar. 2,5 yıl fabrikada
çalışır. Okul onun için sanki hayaldir. Küçük bir beden ve işçilik…
On üç yaşına geldiğinde okumaya
karar verir. İlkokula 13 yaşında başlar. Dezavantajlı çocuklardan birisidir.
Hayat birçok insana göre ona gülmemiştir. Ancak o kararlıdır.
Kararlı ve istikrarlı irade
dalgalarının önünde duracak bir engel yoktur.
Tunceli’de liseyi birincilikle
bitirirken, matematik yarışmasında da birinciliği elde etmiştir. Kader, kararla
şekilleniyor ve iradeyle nihayete eriyordu. Ve Mutlay Sayan %100 burslu olarak Vermont Üniversitesi’nde Tıp Fakültesi’nde
okuma hakkı elde ediyordu. Çocuk işçilikten Harika Çocuk yolculuğu başlıyordu.
Üniversiteyi de birincilikle bitirerek kariyerinde Emin adımlarla
ilerlemektedir. 100 bingenç bilim insanı içinde ilk yirmiye girerek ve yazdığı
bilimsel makalelerle Wunderkind (Harika Çocuk) unvanının haklı sahibi olmuştur.
Mutlay Sayan, kariyerine Harvard Üniversitesinde Radyasyon
Onkolojisi alanında çalışmalara yaparak devam etmektedir.
Evet görüldüğü gibi tarihe
adlarını yazdıranların en önemli özellikleri
1-
Başaracaklarına
olan inançlarını kararlılıkla devam ettirmeleri
2-
Önlerine
çıkan engeller karşısında yılmadan mücadeleyi sürdürmeleri
3-
Proaktif
kişilikle sorunları sorun olmaktan çıkarmaları
4-
Başarısız
insanların yapmaktan hoşlanmadıklarını yapmaları
5-
Koşulların
kölesi olmaktan kurtulmaları
6-
Hayallerinin
peşinde keskin iradeleriyle yürümeleri
7-
Zorluklar
karşısında umutsuzluğa düşmemeleri
8-
Düşüncelerini
eyleme dökecek bir disiplin ve sorumluluk bilinciyle çalışmalarıdır.