Mülk olarak verilen yerler ne Himalaya dağlarının başıydı ne Taklamakan çölüydü. Rızk diye mülk olup verilenler doğrudan doğruya “kamu malı, kamu zenginlikleri olan kolektif kapasite yeteneği ile kolektif yapabilirliklerdi”.
Mülk yoksunu sefaletiler pardon güzide halk, kamusal kaynakların üretim gücünden yoksun olmaları nedeniyle, kurtarıcı diye sürecin müsebbipleri olan kamu yöneticisi siyasetlere doğru eğilim ederler.
İlk inşa mülk sahiplerinin mutlak iradesi olan monarşin yönetimlerdi. Mülk sahipliğinin göze batar olmasını gizlemek, düşmanlığı körüklememek için kolektif kaynaklar güya seçilmiş siyasi yönetimlere bırakılır. Bunlar mülkün sahibi adına mülkü yönetirler.
İlk mülk sahibi olma iradesini taşımakla giydirilmiş hayali kişiliklerden olan İbrahim kolektif gücü, mülk sahibi Allah’ın gölgesi yani “zıllullahlar olarak” yönetirdi. Oligarşiyle yönetimin gücü mülk sahipleri arasında paylaşıldı.
Siyasi oluşum ve siyaset; sırf mülkün yönetimi olmaktan çıkarılıp (zenginin, zenginliklerin yönetimi olmaktan çıkarılıp, yoksulluğun da yönetimi olmakla, kendisini güncellemişti. Oligarşinin göze batan durumları nedenle gizleyici mantık içinde siyasiler de mülk sahibi adına mülkü yönetirler.
Kolektif kapasite kamu gücünü doğurur (kolektif gücü doğurur). Kamu gücü çevrimi de kolektif kapasiteyi sürdürülebilir kılar. Kolektif kapasite içinde, sistemin çevrimine harcanacak enerjiden daha fazlası olan bir enerji; her gün yeniden ve yeniden yenilenebilir olan kolektif emek gücüyle vardır.
Sistemin kendisi için tükettiği çevrimsel enerji ile sisteme harcanacak çevrim enerjisinin daha fazlası olan kolektif emek gücü enerjisi, kişisi olmayan kolektif sahipliklerdi. Kolektif sahiplikler şimdi %1 gibi kimi kişilerin sahipliğiydiler. Bu iki kuvvet birbirlerini desteklemekle birbiri üzerine geri etkileşmelerdir.