Güneşi seyreylerim, gün geceye giderken
Garbın kızıllığında, mola verir gölgeler
Ağlarım ve gülerim; sanırım daha erken
Başaklar buğday olur, elekler unu eler
Gözlerim sarar göğü, mavi döner karaya
Döndükçe pervaneyim, minnet etmem saraya
Zamanın
arâfında, süzülmüşüm araya
Gündüzüm
gecedir yâr, ışık etmez geceler
İner
çıkar siluetler, kah cüceler kah devler
İçinde
sıcak yuva, sokakta gölge evler
Bedenim
soğur iken, yüreğimde alevler
Durmak
istedikçe ben, ayaklarım kekeler
Adlar,
resimler aynı, mana özden savrulur
Bükülür
algılarım, toprak gökle vurulur
Nedenlerin
sorusu, mahşerde mi sorulur
Cevabın
bilmez iken, farklar aynıyı beller
Beyinler
göçe revan, kervanda yer kalanda
Giden,
şafakta kızıl; gece saklı kalanda
Ben
feleğe meylettim, felek öcün alanda
Zemheride
savrulur, zaman, zamanı siler
Sarhoşluğum necedir, şaraba hacet var mı
Sığamam
hiçbir yere, meskenler bana dar mı
Düşünsel
dünyamda hey! Tahayyüllerim kar mı
Titredikçe
varlığım, içim, dışımı deler
Sokakta
yürür abdal, gözünde yoktur feri
Ardında
gezer itler, bir kemik bir de deri
Manası
yitik hayat, bilmem nedir ederi
Canın
mecali tende, dil kelamı heceler
Günahları
diz boyu, umurda mı sanırsın
Ateşlerde
yananı, şuurda mı sanırsın
Aşkın
kör etmiş ey yar, kusurda mı sanırsın
Sözüme
isyan eder, baştan çıkan dizeler
Ayak
yürür baş yürür, beden sanır yoldayım
Zaman
akıp giderken, bilmem hangi yıldayım
Ummana
varmak için, sudan ayrı koldayım
Gittikçe
güneş batar; yıldan çalar seneler
Seyrinde
akşam vakti, bakışımda yâreler