1
Monolog Röportaj-Bilginin Düşüncenin Hareketsiz Kalışı
Sayın Kul Mehmet ya da diğer mahlasınızla Sayın Gülveren, hoş
geldiniz, Gönül penceremizi dünyaya açarak şiir penceresinde bakarak az huzur
duymak için hoş geldiniz. Yaşadığımız asırda bilginin, düşüncenin hareketsiz kalarak yürüme
eyleminde kontrolsüz oluşu değer ifade etmeyişinin bizim için önü alınamaz
kaoslara sebep olabildiği hakkında, şiirlerle anlatarak bu hareketsizliği bir
eyleme dönüştürerek harekete geçirebilir miyiz acaba?
-Öncelikle bu hoş sohbete beni yeniden çağırarak,
okuyucularımla buluşturduğunuz için teşekkürler ederim, Mehmet Bey. İnsan bu
bölünüp parçalanmalarla ya da yol ayrımlarıyla, orta yol dediğimiz yoldan
ayrılarak kendi başına bir yol arayışında olmasının sakıncası, diğer insanları
arasına almadan onları dışlayarak, uç sayılmayan aşırı uç dediğimiz uçurum
kenarlarında dolaşarak, kendine uçurum kenarından kurtaracak davetlere karşı
çıkarak, fikir ve eylemindeki kontrolsüzlük hatta bir değer ifade etmeyişi onu
uçurumlara sürükler… Bunu karşıdan bakınca gönül gözüyle anlayışla fark
edersiniz. Gönül coğrafyamızda tüm insanları ağırlamak konuk etmek varken bunu
yok saymak kapıları kapatmak, insanımızın düşünceleriyle harmanlamak yerine
sadece kendi fikrini doğru sanması onu elbette kaoslara çıkmazlara
sürükleyecektir. Bunu defalarca anlatmak anlamasını sağlamasa da heceleri
kelimeleri süsleyerek anlatmak belki bir an olası bir olasılıkla onu
heyecanlandırarak yolundan çevirecektir diye düşünüyorum.
Bir köprüdür
Hayat, yıkık, dökük, engebeli,
Başarabilirsen, geçmeyi,
Bir nehirdir,
Bazen durgun, bazen azgın,
Becerebilirsen, yüzmeyi
Hayat
Hiç hesapsız sevmektir,
İllaki beklemeden sevilmeyi,
Hayat paylaşmaktır,
Karşılık beklemeden,
Verebilmektir,
Muhtaç olana elindekini,
Hayat bir okuldur,
Okuyup, anlayabilirsen
Ve görebilirsen gerçekleri,
Boş geç, unut gitsin, hiç bakma,
Başkalarının yaptığı hayat tanımlarına,
Hayat, sen onu nasıl yaşarsan öyledir
Ve kendi başına ne kötüdür, nede iyi aslında,
Hayatı renklendiren,
Senin renklerindir,
Fırça sensin, boya sen,
Ressam sensin, tuval sen,
Bir ömür çizer durursun,
Hiç fark etmeden,
Son nefesinde görebilirsin,
Ancak o büyük resmi,
Hayat işte o büyük resimdir,
Aslında, koca bir ömür çizdiğin…
Mustafa Murat Güngör
***
Ey mavi
göklerin beyaz ve kızıl süsü,
Kız kardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü,
Işık ışık, dalga dalga bayrağım!
Senin destanını okudum, senin destanını yazacağım.
Sana benim
gözümle bakmayanın
Mezarını kazacağım.
Seni selâmlamadan uçan kuşun
Yuvasını bozacağım.
Dalgalandığın
yerde ne korku, ne keder...
Gölgende bana da, bana da yer ver.
Sabah olmasın, günler doğmasın ne çıkar:
Yurda ay yıldızının ışığı yeter.
Savaş bizi
karlı dağlara götürdüğü gün
Kızıllığında ısındık;
Dağlardan çöllere düştüğümüz gün
Gölgene sığındık.
Ey şimdi
süzgün, rüzgârlarda dalgalı;
Barışın güvercini, savaşın kartalı
Yüksek yerlerde açan çiçeğim.
Senin altında doğdum.
Senin altında öleceğim.
Tarihim, şerefim,
şiirim, her şeyim:
Yeryüzünde yer beğen!
Nereye dikilmek istersen,
Söyle, seni oraya dikeyim!
Arif Nihat
Asya
Ey sabâ (sabah esen
rüzgar) gördün mü söyle ol güneş endâmı(uzun boyluyu) hîç
Kanda gitti ol perî
bilinmez oldu nâmı(ismi) hîç
Çıktı elden eğnime(Herhangi bir giyeceği giymeyip, sırta almak)
hasret libasın biçtirip
Niçe bir yasın tutam
yok mu bunun encâmı (işin sonu) hîç
(Karasoy, Yavuz 2015:
186) 24
Tercüme edebilir miyim az yorum katabilir miyim, bakalım
elimden geldiğince.
Ey sabah esen rüzgâr gördün mü güneş gibi parıldayan yüzüyle
o uzun boylu endamlı güzeli
Kanımda aktı aşkla o peri gibi güzel bilemem ki bilinmez oldu
bilmiyorum ismini
Süslenerek çıkamadım evden sırtıma alamadım hırkamı o güzel
bana hasret elbisesini biçtirdi, giydirdi.
Nice yas tutsam da yok mu bunun bir sonu çaresi, bulamam ki
arasam da o güneş yüzlüyü
“Ele alınan ve işlenen dörtlükte de güneş sarı rengi ve
parlaklığıyla benzetilen unsur olarak kullanılmıştır. Sevgilinin bütün vücudu
güneşe benzetilmiştir.”
Şiirdeki ana ruh gönüllere hitap etmekse şiirler her zaman
gönüllere hitap ederken, hafifçe dokunmuş ve gerisine hiç karışmamıştır. Bu
bağlamda, şiir belki hatta yüksek olasılıkla, hareketsizliği harekete
dönüştürerek bir amaç gaye uğrunda kişiye bir şahlanış coşkusuyla, adım atma
neşesi katacağını inanıyorum. İnsanı yaşarken bu hayatta özgür kılan düşüncelerinin,
topluma sağladığı yarar ölçüsünde özgür kılacaktır. Oysa bakarsanız güç sahibi
olduğunu sananlar ve sorumlu bir varlık olarak tanımlayan kişilerin, insan
düşüncesine önem vermeden onun haklarına elini uzatarak özgürlüğünü almasının
da görüldüğünü, bunu görülmediğini söyleyerek düşünmek bence aptallıktır, hatta
dünya çıkarı uğruna insanları satanların ekmeğine yağ süren insan tipi olduğunu
söylememde gerek yoktur sanırım.
-Sayın Gülveren bir çay molası verelim demlenelim çaylarla
okuyucularımızda birkaç yudum alsınlar devam edelim.
Mehmet Aluç /Kul Mehmet/Gülveren