ARKADAŞ NEBİ :

(Ahzab /21)

لَقَدْ كَانَ لَكُمْ فِي رَسُولِ اللَّهِ أُسْوَةٌ حَسَنَةٌ لِمَنْ كَانَ يَرْجُو اللَّهَ وَالْيَوْمَ الْآخِرَ وَذَكَرَ اللَّهَ كَثِيرًا

‘’…şüphesiz, sizden Allah'a ve âhiret gününe kavuşmayı uman ve Allah'ı çok ananlar için, Allah'ın Peygamberinde güzel bir örnek vardır..’’ Ahzab-21

Kur’an’ın anlattığı peygamber rivayetlerin anlattığından çok farklı ve daha gerçekçi , kUR'AN ,peygamberimizi bize yakın tutuyor aramıza içimize alıyor bizden biri olarak anlatıyor ve bize arkadaş yapıyor , Peygamberimiz kesinlikle böyle birisiydi. Yanındakileri, kendisiyle beraber olanları “arkadaşı” olarak görüyordu onun için onlara sahabe (arkadaş, derttaş, yoldaş) denildi.Karşısında titreyen bir adama “Kuru ekmek(et,hurma) yiyen bir kadının oğluyum ben ne titriyorsun be adam” dedi.Yemen’den gelen Muaz bin Cebel yanına gelince secde edip eteklerine kapandı. Yakasından tutup kaldırdı ve sordu: “Ne yapıyorsun, bu yaptığın nedir?” Muaz “Ey Allah’ın Resulü, Yemen’de Yahudi ve Hristıyan alimlerinden gördüm. Birbirlerini böyle selamlıyorlar, peygamberlerin selamlaması böyleymiş” dedi. Şöyle cevap verdi: “Dik dur ve Allah’ın selamı, sevgisi ve merhameti (rahmeti) seninle olsun” de. Bizim selamlamamız budur, onlar peygamberlerine iftira atmış” dedi…
Kimseyi önünde eğdirmedi. Kimseye elini öptürmedi. Kendisi içeri girince kimseyi ayağa kaldırmadı. Sürekli “Ben de sizin gibi bir insanım” derdi. Peşinden gelenleri değil; yanında olanları hep “arkadaşları” olarak gördü. Nitekim Kur’an da öyle demiyor mu: “Muhammed ve onunla beraber olanlar (meahu)…” :

(Fetih 48/29)

مُحَمَّدٌ رَسُولُ اللَّهِ ۚ وَالَّذِينَ مَعَهُ أَشِدَّاءُ عَلَى الْكُفَّارِ رُحَمَاءُ بَيْنَهُمْ ۖ تَرَاهُمْ رُكَّعًا سُجَّدًا يَبْتَغُونَ فَضْلًا مِنَ اللَّهِ وَرِضْوَانًا ۖ سِيمَاهُمْ فِي وُجُوهِهِمْ مِنْ أَثَرِ السُّجُودِ ۚ ذَٰلِكَ مَثَلُهُمْ فِي التَّوْرَاةِ ۚ وَمَثَلُهُمْ فِي الْإِنْجِيلِ كَزَرْعٍ أَخْرَجَ شَطْأَهُ فَآزَرَهُ فَاسْتَغْلَظَ فَاسْتَوَىٰ عَلَىٰ سُوقِهِ يُعْجِبُ الزُّرَّاعَ لِيَغِيظَ بِهِمُ الْكُفَّارَ ۗ وَعَدَ اللَّهُ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ مِنْهُمْ مَغْفِرَةً وَأَجْرًا عَظِيمًا

Muhammed Allah’ın elçisidir. Onunla birlik olanların, kendini doğrulara kapatanlara karşı sarsılmaz duruşları vardır. Birbirlerine karşı ise merhametlidirler. Allah’ın rızasını ve ikramını kazanmak için rüku ve secde ettiklerini görürsün. Onları tanıtan, secdenin yüzlerinde bıraktığı etkidir. Tevrat’ta da böyle anılırlar. İncil’de ise filiz vermiş ekine benzetilirler. Güçlenmiş, kalınlaşmış, sapı üzerinde dik durmuş, çiftçileri pek hayran bırakan ekin gibidir. Bunlar, kendini doğrulara kapatanları kıskandırmak içindir. Allah, onlardan inanıp güvenen ve iyi işler yapanlara bağışlama ve büyük bir ödül vadetmiştir.

(Sebe /46)

قُلْ إِنَّمَا أَعِظُكُمْ بِوَاحِدَةٍ ۖ أَنْ تَقُومُوا لِلَّهِ مَثْنَىٰ وَفُرَادَىٰ ثُمَّ تَتَفَكَّرُوا ۚ مَا بِصَاحِبِكُمْ مِنْ جِنَّةٍ ۚ إِنْ هُوَ إِلَّا نَذِيرٌ لَكُمْ بَيْنَ يَدَيْ عَذَابٍ شَدِيدٍ

‘’..de ki: "Size bir tek öğüdüm var: Allah için kalkın ve ikişer kişi baş başa vererek ya da teker teker düşünün; göreceksiniz ki, arkadaşınızda cinlerin bir etkisi yoktur. O yalnız çetin bir azabın öncesinde sizi uyarmaktadır."

(Necm /2)

مَا ضَلَّ صَاحِبُكُمْ وَمَا غَوَىٰ

‘’..Arkadaşınızın yoldan çıkmadığı ve boş hayallere kapılmadığı da önemlidir…’’

(Tekvir /22)

وَمَا صَاحِبُكُمْ بِمَجْنُونٍ

‘’..sizin arkadaşınız (Muhammed) cinlerin etkisinde değildir...’’

(Tevbe 9/40)

إِلَّا تَنْصُرُوهُ فَقَدْ نَصَرَهُ اللَّهُ إِذْ أَخْرَجَهُ الَّذِينَ كَفَرُوا ثَانِيَ اثْنَيْنِ إِذْ هُمَا فِي الْغَارِ إِذْ يَقُولُ لِصَاحِبِهِ لَا تَحْزَنْ إِنَّ اللَّهَ مَعَنَا ۖ فَأَنْزَلَ اللَّهُ سَكِينَتَهُ عَلَيْهِ وَأَيَّدَهُ بِجُنُودٍ لَمْ تَرَوْهَا وَجَعَلَ كَلِمَةَ الَّذِينَ كَفَرُوا السُّفْلَىٰ ۗ وَكَلِمَةُ اللَّهِ هِيَ الْعُلْيَا ۗ وَاللَّهُ عَزِيزٌ حَكِيمٌ

Ona yardım etmezseniz etmeyin; Allah yardımını yapmaktadır. Hani bir gün, kâfirler onu, arkadaşıyla birlikte Mekke’den çıkmak zorunda bırakmışlardı da mağarada arkadaşına şöyle demişti: “Üzülme; Allah bizimle beraberdir.” Allah da onları rahatlatmış, görmediğiniz ordularla desteklemiş ve kâfirlerin sözünü yere düşürmüştü. Zaten yüce olan söz, Allah’ın sözüdür. Üstün olan ve doğru kararlar veren Allah’tır...''

Ne demek arkadaş? Arkanda duran, sırtını güvenle yasladığın demek…Ne demek sahabe? Sohbet ettiğin, konuştuğun, dertleştiğin, hemhal olabildiğin demek…Hep en iyi arkadaşın ne olduğunu annelerimiz öğretir diye düşünmüşümdür. Öyle ya eve gelince ilk “Karnın aç mı?” diye sorarlar. Bunu ancak senli benli olabildiğin gerçek bir arkadaş sorar, değil mi ? Böyle bir arkadaşınız olmasını istemez misiniz ? İşte peygamberin sahabeleriyle arkadaşlığı böyleydi.Hangi fil dişi kulesine çekilmiş lider halkla dertleşir? Hangi şeyh muridlerini arkadaşı olarak görür? Hangi yıldız hayranlarının arasına karışır? Hangi din adamı kendini “avamla” aynı kefeye koyar? Hangi efendi meclisindekilere su dağıtır?Bunları ancak etrafındakilerle “arkadaş” gözüyle bakan yapabilir.

Peygamberimiz , vahşette ve kabalıkta düşünce ve haya’da iflas etmiş cahili karanlık kaba bir toplumun içinde büyüdü , kız çocuklarını diri diri gömen insanlıktan uzak utanç verici ahlak yoksunu bu toplumda , medeni nazik iyi huylu olmayı anlatmak , insanlığı ve ahlakı ve adaleti yerleştirmeye çalışmak tabi ki kolay değildi, bunun için evrensel , doğru,tutarlı bir metod gerekiyordu , işte , Allah’ın sözünden çıkmayan peygamberimiz de , bu sadık teslimiyet ve imanı sayesinde Allah’ın yardım ve desteğini görüyordu , böylece çileli hüzünlü yorucu bir mücadelede zaferle sonuçlanan gelişmeler yaşanıyordu . Öyle ki şer gibi görünen durumlar hayra dönüşüyordu (hudeybiye) .Eğer mucizelerle destekli mucizeler gösteren biri olsaydı Peygamberimiz , otururdu köşesinde her şey mucize düğmesi ile hallolur , ne Mekke dönemi sıkıntıları üzüntüleri , ne de hicret süreci korku ve sıkıntıları yaşanırdı , her şey olup biterdi , bedir uhud hendek gibi büyük gazveler yaşanmaz şehitler verilmezdi , demek ki insanın , inandıklarını yaşaması , karşılaşacağı zorluklarla mücadele etme disiplini ve metodu , gayret ve çabası gerekiyor , nasıl ki toprağı sürmeden tohum atmadan ürün almak söz konusu değilse, peygamber olsa da insan , çaba göstermeden koşturmadan mücadele etmeden hiçbir mesafe alamaz , ne Allah , ne de melekler onu desteklemez , biz Müslümanlar olarak , biz de Allah’ın sözünden çıkmazsak başarılar bizimle olur , nasıl ki peygamber ve beraberindekiler,biraz açlık,biraz korku ,mahsullerden azalma ve ölümlerle sınandılar(bakara-155) bizler de imtihan edileceğiz ve sabırlı duruşumuzla Allah’ın yardım ve desteğini alarak dünyamızı kazanacağız.

Muhammed , Allah’ın Rasulü’dür , o bir insandır ve ahlakı ile insani ilişkileri ile güzel bir insandır ,içimizden biridir ..
(Fetih /29 )
و مُحَمَّدٌ رَسُول
(Fussilet 41/6)

قُلْ إِنَّمَا أَنَا بَشَرٌ مِثْلُكُمْ يُوحَىٰ إِلَيَّ أَنَّمَا إِلَٰهُكُمْ إِلَٰهٌ وَاحِدٌ فَاسْتَقِيمُوا إِلَيْهِ وَاسْتَغْفِرُوهُ ۗ وَوَيْلٌ لِلْمُشْرِكِينَ

''..de ki “ Ben de sizin gibi insanım. Bana bildirilen sadece şu: İlahınız tek ilahtır; doğrudan ona yönelin ve günahlarınızı bağışlamasını isteyin....''

(Bakara - 151)

كَمَا أَرْسَلْنَا فِيكُمْ رَسُولًا مِنْكُمْ يَتْلُو عَلَيْكُمْ آيَاتِنَا وَيُزَكِّيكُمْ وَيُعَلِّمُكُمُ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَيُعَلِّمُكُمْ مَا لَمْ تَكُونُوا تَعْلَمُونَ

‘’..nitekim kendi içinizden size âyetlerimizi okuyan, sizi arındıran, size kitabı ve hikmeti talim edip bilmediklerinizi öğreten bir peygamber gönderdik…’’

Peygamberimiz doğmadan önce babasını 6 yaşında annesini kaybetmiş olmasına rağmen , hayata tutundu iyi doğru güzel davranışları ile bilindi , sosyal hayatı ve insan ilişkileri açısından yaşadığı Mekke şehri kendisini , en güvenilir , ahlakı en yüksek , en karakterli iyi huylu biri olarak tanıdı ,peygamber insan , cahiliye olarak bilinen Mekke’nin o şirk ve küfür sürecinde kendisini korumasını bildi , zaten içi çekmiyor benimsemiyordu putperest bir yaşam biçimini , sık sık Mekke yakınlarındaki nur dağına çıkar hıra mağarasına çekilir akıl ve tefekkür yürütürdü , toplumun hayasız ve iffetsiz kaba haline ruhu ve aklı tepki içindeydi ,üzgün ve ne ler yapılmalı , nasıl olacak düzelecek bu gidiş diyerek şaşkın ve çaresizlik içindeydi , evet öksüz ve yetimdi ..

(Duha /6)

فَآوَىٰ يَتِيمًا يَجِدْكَ أَلَمْ

‘’..O, seni yetim bulup barındırmadı mı..? ’’

(Kalem /4)

خُلُقٍ عَظِيمٍ وَإِنَّكَ لَعَلَىٰ

‘’..ve hiç şüphesiz büyük bir ahlak üzeresin…’’

Mekke halkı kendisini güvenilir emin görüyor olmasında haksız değildi , fakir zengin ,hür veya köle hiç fark etmezdi herhangi bir ayırım gözetmeksizin herkesle aynı ve onlardan biri olarak yerini alırdı , ne dedesinin , ne de amcası Ebu Talib’in Mekke’nin en tanınmış birileri olmasına rağmen bunu fırsat bilip kısa yoldan zenginlik servet peşinden koşmadı , aksine kah çobanlık kah meşakkatli yolculuklar yapan ticaret kervanları içinde bulundu . İşinde ve ticari faaliyetlerinde göz doldurdu herkesin takdirini sevgisini aldı .Kendisini örnek aldığımız Peygamberimiz , aramızda büyüyen ,bizimle aynı olan ,acıkan ve doyan , üzülen ve sevinen , düşünen ve akleden biriydi , insandı ve bir insanın taşıması gereken fıtri hasletleri , en güzel şekilde üzerinde taşırdı , onun doğmadan önce insanlığın ilk atası Adem’den önceye taşınmasına , ilk olarak onun ruhu yaratıldı efsanelerine ihtiyaç duyulmasına gerek duyulmayacak kadar insandı , Mekke toplumu tarafından tüm yönleri ile göz önünde olan ve bilinen doğal bir insandı.Bunu neden söylüyoruz , çünkü Mekke’liler peygamberlik görevi verilince , çocukluğundan beri bildikleri muhammed için , eğer peygamber verilecekse bizim gibi hatırı sayılır zengin hurma bahçelerine sahip ileri gelenlerden birine verilmeliydi , ya da yerden sular fışkırtmalı her hareketi mucizelerle dolu olmalı , ya bir melek olmalıydı ya da etrafında melekler olmalı veya bize melekleri Allah’ı göstermeli , yoksa bizim gibi pazarda dolaşan acıkan evlenen çoluk çocuk sahibi olan biri peygamber mi olur muş diyorlardı , yani insan olarak kabul etmiyor veya servet mal mülk sahibi ulaşılmaz güçlü biri olması gerektiği üzerinde fikir yürütüyorlardı …

25.09.2020
mustafa kaya
( Arkadaş Nebi başlıklı yazı cirik tarafından 3.09.2020 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.