Ölümün türküsünü çalan mimozalar ve
yay gerginliğinde aşkın kayrasında yanıp sönen ışıklar.
Lanetin iz düşümü iken hasrete gölge
eden yokluk duygusu ve satırların kanamalı ritminde aşkın bir çöl çiçeğine denk
düştüğü ve dudaklarında şarkıların yetim nakaratların uçuştuğu ve işte gün
yüzlü bir aşkın başkaldırdığı o farkındalık ile sözcüklerin yuvalandığı
gamzelerinde ömrün derin bir tevazu yüklenip de geceye çekincelerini anlatan
şairin sessiz yakarışı…
Aşkın ambarında saklı papatyalar
Bir de unutulmuş falların rehberi
Saklı elbet gizin eteklerinde
Koşuşturan çocuk imgeler gibi
Bir sağaltım kimi zaman
Yetmedi sağlaması mevsimin
Dik yokuşlarında açan çiçeklerden
mesul şair
Bir de öteleyen nefreti
Aşkın da hikmeti ne büyükmüş meğer.
Kapıldığım rüzgâr nasıl ki bir
başkaldırı
Lokum tadında gecenin kuytusu
Başımı dayadığım omuz
Ah, bir de kurtulsam var ya
İçimdeki labirent
Kırık merdivenleri ile
Ne çıkıp ne inmem mümkün
Ömrün de hatırına
Ölümsüzlük dileyen bir şiirden kopan
Figan
Lal satırlardan sızan ışık gibi
Hörgücü mü de gecenin…
Afakanlar basan göğün miski amberi
elbet
İçime sinen
Yetmedi;
Yetinmezliğimle kendime sokulduğum
Her nizam:
Kayıp rotamda saklı emir erleri
İçime komut veren bir komutan
Siperim elbet şiirlerim.
Vatan toprağına düşkünlüğüm
Telaşımla boy ölçüştüğüm dünüm
Kimi zaman örtüm
Altına kıvrıldığım bir ölüm sözüm ona
Ne zamanki kesilse nefesim
Neferi olmak ne de güzelmiş aşkın ve
özlemin.
Dik yakalı bir şehirsem
Şiirin matemi çökerken şehrin puslu
ruhuna
Kabzasında nice çentik
Elemin ferine düşkün bir sitem
Kendime ettiğim zaman zaman
Elası yüreğin güme giden
Bir mevsimden arda kalan üç beş gün
Mademki ilkyazın coşkusu taştığım
Kabımdan
Sığamazken yere göğe
Kolluk kuvveti bir imgenin nazarında
Sağladım da asayişi, dercesine.
Zulmettiğim benliğim
Aşkın kozasında bir gelin gibi
Titreyen eteklerinde dolgun ay ışığı
Örten çirkini ve kötüyü
İyiliğe meyleden hoyrat mizacında
dünün
Gün yüzlü bir aşk elbet yer bulacak
kâinatta
Çatırdayan toprağında asaletin
Beklemeye almışken mutluluğu…