Müşkül bir renkti öncem minik
ellerimle toprağa doğradığım…
Adı ister olsun sitem ister özlem
Nakşında günün
Nesrine doyamadığım
Baharın sevecen yolculuğunda
kutsandığım
Kadar kanarken de usulca içim, için
için
Çınlayan kulaklarım
Delişmen bir rüzgârım ben ne de olsa
içine
Sadece içine ç/ağlayan
Yorgun renklerden imal ettiğim
cennetim
Ana vatanım nasıl ki aşk aşikâr
Ve babadan miras kulağıma küpe
Nice öğüt
Nice ağıt
Bir lahit miydi yoksa öncemde
saklandığım
Sevecen iklimin neferi bir som
altından
Yürek
Miladım da mademki şiir ve aşk
Evren kazan kalemim
İhtişamlı bir kepçe
Bol keseden sevdiğim
Sonsuzluğu sağdığım
Sarmalında göğün
Yerküreye de tutsak olmayan
Bir fermanım ben hatta binlercesi
Günbegün kazıdığım adımı derine
Adımladığım duyguların içimde kalmadı
da artık ukdesi
Sevdiğim kadar sarkacım iz düşerken
Yüreğime ömrüme
Öykündüğüm ay ve hilal
Ve işte varıp varacağım son durağım
Aşka sevdalı ve Rabbine ve vatanına
Solumda devasa bir yangının da
Meali iken şiiri hüznü damıttığım
O seyyah o soyut rahle
Bir gök bir de kuşlar
Bir yürek nasıl da sızlar
İsyanımsa kendime geç kalmışlığım
kadar
Kendime:
Ve de kendimden evrene inşa ettiğim o
köprüde
Mademki saklıdır
Diyemediğim sırlar
Sırça köşkünde aşkın
İnim inim inletse de rüzgâr
Şerefesi yorgun yılların
Tadı damağımda kaldığı kadar
Çocukluğumdan günüme seken onca
yıldız onca anı
Çocuk olma sanatı iken sevgi
İstişarede yürek
İçtimada kalem
İbrazım ise aşk
İkazım kendime
İstifli olduğum duygularımsa
Kâh mahşer kâh makber kâh kıblem
Sistematik acılarla revize ettiğim
kadar iç sesimin
Firarıdır işte
Yılmadan sevdiğim
Yorulmadan yazdığım
Yazmadığımda yandığım
Yâdım ve günüm ve ikbalim
Neylerse Rabbim güzel eyler…