1
Kadınlarımızı, anneleri, gelinleri, gelinlik kızları
köylerimizde tanıdım; çeşme başlarında testisine su doldururken. Çeşme başında
tanıdığım kadınlar daha 30’lu yaşlarda vücut ölçülerini yıllar önce kaybetmiş
emekçi kadınlardı. Çay kıyılarında çamaşır yıkıyorlardı bazıları da…
Kadınlarımız cefakârdır, fedakârdır, üretkendir.
Köyde bağda-bahçede, tarlada çalıştılar. Tarlada orak biçerken hallerini
gördüm. Yüzleri ter içinde, renkleri alev alev alevdi. Dirgen, tırmık ellerinde
ot devşiriyorlardı çayırlarda…
Yüce
dağlar yamaçlarında gördüm kadınlarımızı. Koyun sağıyorlardı günün geç
saatlerinde. Yün çorap örüyorlardı. Önlerinde
kalabalık koyun sürüsü, yanı başlarında çomar köpekleriyle. Yayla düzlüklerinde
koyun güdüyorlardı bazı günlerde.
Çay
bahçelerinde çalışıyorlardı Karadenizli kadınlar. Sırtlarında sepetleri. Çay
yapraklarından ellerindeki yeşermişti. Mısır tarlalarında çapa yapıp, yayla
yollarını yürüyerek tüketiyorlardı.
Ve
Karadeniz boylarında fındık toplarken gördüm kadınlarımızı. Toplanan fındıkları
çuval çuval satış yerlerine taşıyan kadınların iki büklüm yürüyüşlerini gördüm.
Mısır tarlalarının ekimi, ürün devşirmesi de benim Karadenizli bacılarımız
omuzlarına yüklenmiş bir kamburdu yıllarca.
Sadece
Karadenizli kadınlarımız mı gözlemledim? Elbette hayır. Marmara Bölgemizin
kırsal kesimlerinde bulundum mesleğim gereği. Marmara Bölgemizin köylerinde
daha fazla çeşit ürün ekilir. Buğdaydan,
arpaya, mısıra kadar ne kadar tahıl çeşidi varsa hepsinin ekim ve hasadı
yapılıyordu. Keteni, şeker pancarını, ayçiçeğini de ekleyelim bunlara. Her ürün
yılın değişik mevsimlerinde ekilip devşiriyor. Kadınlar her işin başında
çalışırdı erkeklerle birlikte.
Hayvan
beslemeden olmaz. Sığırlar, kümes hayvanları, koyun keçi beslenir köylerimizde.
Hayvanların bakımında beslenmesinde görev aldıkları gibi süt sağım işlerini
kadınlarımız yapar.
Ulusal
Kurtuluş Savaşı’mızda kadınlarımızın cephede, cephe arkasındaki fedakârlıkları
gıpta edilecek düzeyde olmuştur. II. Dünya Savaşı yıllarında erkeklerin 3 yıl
ve daha da uzun süre askerlik yaptığı bilinir. Bu yıllarda köylerimizde
kadınlar ekim, biçim işlerini erkekler gibi yaptıklarını ninelerimizden,
annelerimizden dinledik.
Ve
güneyin Çukurova’nın kadınlarını Yaşar Kemal’in ölümsüz eserlerinden tanıdım.
Burdurlu yazar Fakir Baykurt’un bölgesinin kadınlarını da tanıttı kitaplarında.
O’nun Irazca Ana’sı filmlerde de başkahramandı. Ege’de tütün toplayan
kadınlarımızı Necati Cumalı ile tanıdık. Kemal Tahir’in Karılar Koğuşu, O
kitapta anlatılan klasik deyişle söyleyelim yolu hapishanelere düşmüş kader
mahkûmu kadınlarımızın hazin halleri içimizi acıtır.
Köylerde
kadınların hallerini betimlemeye çalışırken erkeklerin çalışma yaşamına katkı
vermedikleri söylenemez. Erkekler de çalışıyor fakat kadınlar kadar değil.
Tarlada, çayırda birlikte çalışılır. Akşam olur, çalışmaya paydos. Eve
dönüldüğünde yemektir, bulaşıktır kadınların üzerinedir bu işler. Çamaşır,
sökük, yama, dikim işleri…
Peki,
kadınlarımızın hakları ödenebilir mi? Erkekler ne düşünüyoruz bu konuda?
Duygudaşlık yapabiliyor muyuz? Emin değilim!
Devam
edecek…