1
-Beş lira başkanım.
-Sen kaç liraya aldın bu domatesi üreticiden de, beş liraya satıyorsun? Faturayı görebilir miyim?
Diyor, biraz önce bangır bangır bağıran pazarcı suskun, eli zorla cebine giriyor faturayı eli titreyerek veriyor, başkan şaşkın.
-Şimdi sen yetmiş kuruşa aldığın domatesi, beş liraya satıyorsun ve utanmıyorsun?
Bizde laf hazır utanma sıkılma yok.
-Başkanım maliyetler yüklemesi indirmesi…
-Bana maval okuma, haydi bir liraya mal oldu, satsana sende bir yirmi beşe veya bir buçuğa, neden beş lira?
İnsanlığı merhameti kendi elimizle yıkarken, suçu her zaman başkalarından ararız… Dolar kuru ile bizi yıkmaya çalışanların niyeti belli iken, peki içimizdeki bizden biri olanların niyetine ne demeli? Nasıl anlamalı nasıl hazım etmeliyiz? Üstelik domates dolar kuru ile alınıp yetişmeyen ve dolarla nakliye edilmeyen ayağımıza gelmeyen bir ürün olmasına rağmen! Şimdi bunu hangi kalıba koyalım ve anlayalım! Bunun kalıbı ihanettir karaborsacılıktır…
Şimdi onu sert bir dil ile uyaran başkanınım bence nazikçe uyarmış. “Gaziantep'in Şahinbey Belediye Başkanı Mehmet Tahmazoğlu, domatesi 70 kuruşa alıp 5 TL'ye satan pazarcıya, "Fiyatı düşür kardeşim. Bu fiyata satamazsın. Ya ucuza satarsın ya da tezgâhı kaldırırsın." diyerek uyarıda bulundu.”
Dün yine bir fırıncı gururlu bir şekilde ekmek fiyatında ki artıştan dolayı, bakkalında ekmek satmayan diğer bakkallar gibi satmayacağım demiyor, ben ekmeği satarım üstüne iki lira etiketini koyarım isteyen alır istemeyen almaz! Böyle bir dünya böyle bir insanlık vicdan var mıdır? Unun kilosu iki buçuk lira, ekmek bir yirmi beş, bir kilo undan dört ekmek çıkıyor ve beş liraya satarak yüzde yüz kar ediliyor, bunun yüzde beşi onu işçilik beşi onu her en ise maliyet dükkân parası yüzde beş bakkala, geriye kaldı fırıncıya yüzde yirmi beş, günde yüz kilo un harcamış olsa, her kiloda iki bin beş yüz, yüz çarpı iki bin beş yüz, al sana iki yüz elli bin lira, bunun ellisini yine maliyete ellisini yine maliyet say, yüz elli lira, ayda dört buçuk milyon, bu para az mı? Asıl hesaplama az sonra bu öylesine bir hesap, ürkmeyin diye sona sakladım! Asgari ücret bin altı yüz lira, yani üç kişinin kazandığını bir kişi kazanıyor, be az insaf be az vicdan… Sonunda karın ağrısı meydana çıktı, belediyenin ucuza halka, yetmiş kuruşa sattığı ”Halk ekmeğini kapatılmasını istemişler! İşte Haber “Günlük 3 bin adet ekmeğin ayda 118 bin 90 TL’ye mal olduğunu belirten Kolivar; ”Yönetim önce bin 500 tane ruhsatsız fırını kapatsın, sanayi bölgesinde olması gereken ama şehrin içinde olan fırınları yani kombineleri hizaya getirsin, halk ekmeği kapatsın. O zaman benim fırınımdaki kapasite 2 katı artacak. O zaman gerekirse ilçemdeki durumu kötü olduğu tespit edilen vatandaşlara ücretsiz etmek bile satarım.” dedi. Bunu ekmek sanayi işveren sendika başkanı söylemiş onun niyeti çıktı ortaya, sen kraldan çok kralcısın, eğer yaptığım hesap yanlış ise söyleyin… Halk ekmek aynı unla yetmiş kuruşa ekmeği satıyor, sen bir lira yirmi beş kuruşa, halk ekmek nasıl kazanıyor da sen kazanmıyorsun? Şimdi diyorsun iki liraya satacağım buyur da sat bakalım kime satacaksın?
Ankara da ekmekler marketlerde bir lira, kepek ekmeği bir buçuk lira. Bir kilo unda İstanbul da 4 Ankara da 5 ekmek çıkıyor.
Marketlerde
4 ekmek 4 lira
2 kepek ekmeği 3 lira etti mi 7 lira
Halk ekmek 70 kuruş
Kepek ekmeği 75 kuruş
4 ekmek 2.80 kuruş
2 kepek ekmeği 150 kuruş etti mi 4.30 kuruş
Kazanç 2.70 kuruş
Bu haliyle belediyeden alınan 4 halk ekmek bedavaya geliyor!
İşte bu nedenle nasıl ağlayacağımı şaşırdım kaldım, siz söyleyin ben nasıl ne şekilde ağlayayım?
Üstat Yahya Kemal’in şiirini günümüze uyarlayarak yazayım belki halimizi daha güzel anlatır.
Yarab ne müsavâtı ne hürriyeti ver
Hattâ ne o yoldan gelecek şöhreti ver
Hep neşve veren aşkı terennüm dilerim
Yarab bana bir ses yaratan kudreti ver
Müsavat: Denklik
Yarab bu fiyatlarla kazanç isteyenlere fırsat verme
Hatta bu yolda kazanarak onlara zenginlik hiç verme
Bu olumsuzları silen insanlarla neşe aşk terennüm ver
Yarab bunlara dayanacak sabır ile kudretinden kudret ver
Umarım bunları yapan birkaç aç gözlü zümredir, yoksa bu aç gözlülükle sonumuzu hazırlayarak, bunu anlatacak sözleri lisanları yok ederek güzelliğin anlayışın gönlümüzde, birbirimize saygı muhabbetle tecelli etmesini istemeyerek, birbirimizi arkadan bıçaklayarak öldürmekten başka bir şey yapmıyor olacağız, vesselam.
Mehmet Aluç