Külliyesi sair duygunun…
Mahrem bilinen yetilerin gazabında
Aykırı bir hüküm olsa da
Ölüm.
Diri bir lehçede saklı izdiham
Yana yakıla bahşedilene duyulan
Şükürden de öte
Rahmetin olgusuna teğet geçen umutta
Tek gaye geleceğe dair ne ise
Dünde unuttuklarımızın irsaliyesi.
Anda konuşlu lisandan dökülen
heceler:
İrili ufaklı nice seğiren gölge
Bazen kayıpların minvalinde
Bazen kazan kaldıran iblisin
kehanetinden uzak
Yarım ada bir düş’ün
İnkâr ettiği gel-geç nice duygu
Adeta beylik telaşı
Ömürlük hüzne sahip çıkmak,
Neymiş görüp
Saklı tuttuğumuz acılardan çalıp
beyit beyit
Bir şiire yamadığımız
Bir de kopamadığımız hayatın güftesi.
Aşka dair bir irkiliş
Belki bir düş perdesi
Zamanla epriyen dokusunda
Nice aşk dolu özdeyiş
Adeta inkârı insanlığın
Rahmete uzanan elin dokunduğu her
izlek
Gönül gözünden ayrı düşmeden
Yüreği de evreni de tensiye eden
Hulasa bir serzeniş
Yine koyultusunda gecenin
İnkâr edip de peşine düştüğümüz
O iri çeperli nefsin.
Her düş her sancı
Her ilahi yakarış
Sözü olmayan bir şiirden çaldığımız
Vecize benzeri
Sitayiş yüklenip
Kendimizce maruzat bellediğimiz
İstikrarlı bir acı
Düşmez iken yakamızdan
Kayan yıldızın bile kuyruğuna
basmakla eşdeğer
Her terk ediliş ta ki…
Ufkun mavisine benzeyen o bir çift
Mavilikte gördüğümüz şefkati
Banarken meleklerin masumiyetine
Bizler ki; insanlığın vasfına haiz
her isyanı
Her namert tokadı
Görüp da kaçtığımız bunca yalanı
Sunmak yerli yersiz
Yine sefaletimizin maruzatı.
Dermanın çatısında bir beyit
Kadar yeknesak olsa da hayatın tarifi
İri gözlü bir yürek talep ediyorum
evrenden
İçinde mağlup düşlerin bile olduğu
O heyula eksende sadece uzanmak
Kendince değil kaderince
yaftalandığım
Her mazereti görmezden gelip,
Nakşettiğim bir minvalde
Sadece İlahi Aşka mazhar olduğum
Kadar yetimliğimde saklı tuttuğum
Bonkör bir acıyı da pay etmenin
Verdiği huzuru
Değişmez iken dünyadaki hiçbir
nimetle.