Çoğul hüznünde dağınık benlik;
Çürümüş hükümlerde olası yalnızlık
Yine metanetine sadık varlığın
Birincil kaidesi,
Olsa da zaman zaman o şaibeli âşık.
Bir yemin olsam ölümüne;
Bir ser olsam sırların tümünün
yerine;
Kutsal bir ahkâm olsam
Yine tüm derdi kendinle.
Güftesinde yazılmaya dair;
Bestesinde sunumu hazanın;
Gölgesinde kavuşamayan âşıkların.
Tanımsızlığın resmini çiziyorum;
Yorgun atalarımın mezarında
Ölmek istiyorum ben de
Diril diril kehanetlerin vebali
boynuna
Çirkin elli Çingene’nin
Bir gül olsam da koklayıp
sonlanacağını bildiğim ömrün;
Bir kuş olsa rehavetle kanatlarını
çırptığı.
Kayıtsızlığın menzilindeyim;
Kadersizliğimle baş başa.
Yabanların türküsüyüm adeta
Yalnızlık her dem başımın belası;
Demediklerime kefilim
Dediklerim ise sadece ölü cümlelerim;
Tıpkı öldürdüğüm aşklarına yorgun
benliğin
Sıfatlar ekleyen ahvalin de kayıp
neşeme
Ortak çıkmasını safça beklediğim.
Densiz seyri olsam yolculuğumun ne
çıkar?
Bir sussam bir haykırsam,
Kim toplar arkamı?
Annemden sonra evrense doğuracak olan
İçimdeki ikinci beni;
Varsın ölümü giyinsin diri hücrelerim
Sonra da kendinden dahi bıkkın yetim
cümlelerim;
Kâfir ve haraç mezat aşklarda
Boynumun borcu madem görmekten imtina
ettiğim
İddia etsem de en aykırı fıtrata
sahip
Deli bir şairim.
Kıyama durduğum her günü tek tek
işlediğim;
Yine günü uyutup gecelere sızdığım
Ve şafak öncesi ektiklerimi yüreğe
Ertesi güne başaklar bellediğim
Sarı benizli rüyalarım.
Bir yürek geçit vermez
Bir de lehçemde yoksa yalan;
Bir gönül vazgeçmez
Bir de kibrini yok saydığım
Dünya denen cehaletin.
Hangi yolun yolsu isem varsın
Kararsın kara yazgı;
Hangi dinginliğin habercisi ise
Demlensin hazan kambersiz rüzgârlarla
Sonra da sefil rütbemi yok saysınlar
Hele ki ben geçmişken kendimden
çoktan.