Dik açılı acılar biriktiriyorum bu
aralar,
Eş kenar üçgen mahiyetinde belli ki
Kapsama alanım.
Her algıda içbükey acılar bu sefer,
Her karede sensizlikle iştigal
ettiğim
Bir de gözümde büyüttüğüm.
Gönülsüz bir racon mudur nedir
İçimin sessizliği?
Kardıkça yeni günü,
Ufalıyor saatlerin her biri:
Belki de her saat başı kuruyorum
Yüreğimin alarmını,
Uyanmamak üzere kanıksadığım hangi
düş ise
İçine düştüğüm bile bile
Bir de kuram sahibi insanlara var bir
çift sözüm:
Siz, hiç acıdan beslendiniz mi?
Açlığım çıkmışken ayyuka,
Hepten ötelendiğim varlık katsayım
Asla gelmez iken hizaya:
Mağdur kılındığım her günün sonuna
ekiyorum
Akıl sepetimden arakladığım üç beş
dizeyi.
Şiirler satıyor ruhum
Ve içimdeki göçkün, billur surum
Yine nakşeden derinlerde bir yerde,
Kavradıkça acıyı deli gibi
yoğurduğum.
Bilemezsiniz içimin aryalarını:
Ne de kanayan derya yalanlarını
Söylemekten imtina ettiğim hangi
aşksa
Kalenin dibinde diktiğim sancağını
Yine kanımla suladığım anlık
yorgunluğumdan
Uzanan evrene bir de katmerli
Tümden gelen onca hengâme.
Gönül mermerim hazır çoktan:
Yazdıkları üstüne;
Kimindi bu deli ferman?
Ah, benden üreyen hezeyan,
Çakıl taşlı hüznümün en berrak
sırdaşı
Hele ki demediklerime attığım sayısız
çentik
Bir de el yordamı,
İtildiğim yorgun kırların dik
bayırları.
Yine ara ara girip çıkmayı
beceremediğim
Dar koridorlardan çıkmaza düşüp
Lanetin evrildiği,
Sabır taşıma inat,
Yürek kadar da soytarı bir ahkam:
İster sus ister demediklerime mal et,
Yorgun zamanların kayıp neferi bil ki
Bu izdiham,
Üstüne üstük satırlık bir sevince
banarken
Yüreğin kahrını,
Sevmeleri içtiğim her Temmuz sabahı.