İlk başlarda ittifakın
içi, bir kaç gruptu. Bu ittifakın bir kaç grup kültürüydü. Bu bir kaç grubun
ayrı ayrı yapageldikleri bir kaç iş ve oluşlardı. İttifak sentezi, alkolün
şişede durduğu gibi durmayacaktı. Alkolün şişede çıkıp kişilere geçişmiş hali
gibi sentez de gruplara ve kişilere geçişen bir etkimeler olacaktı. İleri
süreçlerde sentez geçişen bu etkileriyle sadece bir grubunda yapabildiği bir
kaç iş ve oluş ta olacaktı. Bununla birlikte sentezin kültürü, sentezdeki totem
meslekler; adeta bir kişinin kültürü ve bir kişinin mesleği gibi oluşla;
sentezi süreç gruplarda ve bir kişide entegre olup, tek kişi davranışına
dönecekti.
Demek ki; El ve kul
olan bireyler; ittifakı anonim çokluğun bir arada oluşunu; kendi tekil
bünyesinde özümseyecekti. Entegre edeceklerdi. Böylece ne ittifak öncesindeki;
ne ittifak içindeki ne ittifak sonlarına doğru olan süreçlerdeki kişiler aynı
kişinin yetenekler bilinci değildi. Ön ittifak öncesinde olmayan sosyo toplumsa
kültüre sahiptiler. Kısacası totem dönemde ön ittifak bilinci yoktu.
İttifak öncesinde
olmayan ilahi (ittifakı) tekliği, kişiler kendi şahsında mündemiç edebilmiş
değildi. Oysa ittifakı ya da ilahi çokluk; kişilerine ittifakı ve ilahi sentez
bilincini ve yeteneğini aktardı. Böylece kişiler, bir ittifak içinde; nerdeyse
bağımsız ve tek başına davranabilir durum eşiği içine geldiler
İttifakın ya da ilahi sentezli
yeteneklerin kendi üzerlerinde yansıdığı kişiler; bu donanımlarıyla içkin oldular.
Kişiler bu içkinlikleriyle birlikte artık hem ittifakın kişisiydiler. Hem de
ittifakın kişisi değiller gibi davranıyorlardı.
Gelişen üretim gücü içindeki teknik ve teknolojiklerle bilgi süreçleri
de bunu destekliyordu. Her bir grubun kültürü; her bir grubun mesleki
yapabilirliği; her bir grubun biyoloji ve fiziği; sentezci ilah ve ilahlarla, artık
bir tek kişide de entegreydi. Çünkü süreç te henüz yalındı.
Ön ittifakın çoklu yapı
yansıma süreçleri kimi bir tek kişide bir belirme oluştu. Bu belirmelerin sosyo
toplumsa evrimi içindeki kişiler de kendi içkinlik sürecini tamamlandığında
artık kişi ittifakın kişisi veya ittifakın tekliği değildi. On parmağı, on
hünerdi. Yani bu tarz kişiler ittifakı çokluğu içkin oluşla El bilinci olmanın
tekliğiydiler. Ve bunu El mana oluşması içinde sömürü ve sömürmeye dönüşecek
olan özne beden bilinçli, yapabilirlik bağıntısıdırlar.
Bu nedenle, ön
ittifaklar sonrasındaki kişimiz; mağaradaki hemcinsimiz gibi geri bağlanım
yasası; siber yasa içindeki organizma oluşlarıyla birbirinin aynıydılar. Çünkü aynı
geri bağlanım yasası oluşla; aynı özümleme süreçleriyle vs. Mağaradakiler bizimle
aynı iken; siber süreçli devamlılık içinde bulunan “ilahi kişilerimiz” yetenek
ve donanımca kendi kendine yeten, düzeydedirler. Bu tür yapabilirlik içinde olmanın
el-beyin-el veya beyin-el-beyin diyalektiğiyle olan insanlar; mağara kişisinin,
aynısı değildiler.
Özne-el-özne; ya da
bilinç-el-bilinç diyalektikle şimdiki ön ittifak sonrası kişilerimiz aynı ırmak
içinde (zaman sürekliliği içinde) parça zamanın, parça konumuyla geri
beslenmeli bir potansiyel durumdular. Farklı farklı akış içindeki farklı farklı
rejim içinde kendi debisi olmanın kendi eylemseli oluşlarını temsil ediyordular.
İşte bu süreç, ön ittifak sonrası ile kişi de temsil edilen yetenekti. Bu
yetenek aynı zaman da tarihi kölelik sözleşmesiydi. Öyle ya bir mısırı
üretmeyip; mısırı un yapmayıp; mısırı ekmek olukla size sunmayanı birini siz;
köle yapıp ta boyuna mı bakacaktınız, değil mi?
Yani El salınımlı oluşa
yatkın kişi; isterse her hangi bir birkaç kendi tarım ürününü yetiştiren beceri
ve donanımlaydı. İsterse kendi çobanlığını, kendi dokumasını, kendi yapmakla;
kendi kedisine yetebilen; bu tarz toplum sal donanımı içinde kendi başının çaresine
bakabilmenin durumuydu.
Oysa ne totem dönem;
ne totem dönem öncesi; ne de ön ittifaklar kendi kendine yeten olmanın tekil entegresini
kişiye dönüşmüş olmasının bir şekli değildiler. Siz bu farkı görmezseniz, siz
bu teklik çokluk dönüşmesi altındaki farklı akış ve inşa süreçlerini anlayamazsanız;
siz tarih bilinci olur biri insan olma şansını ve yetenek donanımını da
yitirirsiniz.
Bu nedenle insan; bir
organizma yapı içindeki inşalar gibi fabrikasyon imalatla doğmaz. Aksine kişi doğduktan
sonra insan olunur. Doğan organizma yapı insan değildir. Ama insan olmaya da en
yatkın yaklaşımdır.
En başta söylediğimiz
gibi bir totem mesleklerin oluşması içindeki gruplar, ön ittifak içine gelmekle;
yaptıkları ittifakı sentezin, yine bir sentez ürünü olan insan üzerinde akış
yapmasını istemiştiler. Oysa özel mülkiyetçi El mantıklı mana anlayışı; entegre
akışı yaptırmağa muktedir olan insanlar üzerinde egemen olan bir sistemdi. Bu
sistem sürecin efendi ile kul arasındaki gerilim farkını (mal sahipliği olma
farkını) kul üzerinde (kulların emek güçlerine sahip çıkma üzerinde) akıp
yürümesini istemişti.
Üretemeyeni köle tutup
yaşatmıyorlardı bile. El mantığı içinde, sürece kölelik vizesi alınmıştı.
Güncel içindeki kölelik eski kölelik değildi. Güncel köle yıpranma tazminatı
alacak kadar eski köle değildi. Ama yıpranma tazminatı almakta kulluk mantığını
ve kul oluş tutumlarını, bizim üzerimizde silmiyordu.
Kulluk mantığı sözleşmesi
günümüz hukuku içinde işçi-işveren çatışmalı yasal düzenlemeleri ile sürüp
giderken; bunun sosyal dil mantıklı olan ruhu ve ruh basıncı; dini anlayışlarla
tam bir teslimiyetti.
Yapının kendi temeli içinde,
kendisini tekrarlayan; geri bağlanım olan, doğal süreçleri vardı. Bu doğal
çevrimli süreçler ittifak içinde de kendi çevrimlerini tekrarlar haline getirdi.
Bu eylemlerin getiri ve götürülerini en temel düzlemli bencillik süreçlerine
bağıntılı kıldılar. Böylece etkinlik kazanan süreç kolektifin (ortaklığın)
gücünü ve bilincini ortaya koymuştu.
Bu nedenle nasıl
bencilliği tekrarlayan süreçler bencilliğin bilinciyse; ittifakı yapının temel referansı olan tekrarlı
süreçleri de, kolektif üretim gücü ve kolektifin bilincidirler. Oysa bu süreç
sonunda özel sahipli olan yaşam alanları ortaya koymak yanlış değildi. Ama unutmamalı
ki özel yaşam şekli de, kolektif üretim değildi. Bu iyi gözetilmeliydi.
İnşaat örneği ile tüm
süreçlerin geçmiş süreçleri tekrar eden bir geri beslenmeli süreç olduğunu
hatırlayalım. Bir inşaat içinde aynı an içinde bir yanda kalıp çakılır çivi
vurulurken, diğer yanda demir döşenir; harç karılır; harcın kalıba dökülür vs.
hepsi bir andadır. Her biri ayrı ayrı iş olan her bir süreç; kolektifin entegre
gücüyle hepsi bir arada bir anda entegrasyonla hızlı bir çevrimin, bir anda
olup bitmesi olurlar. İnşanın temeli budur. Ayrı ayrı işlevlerin bir arada bir
anda entegre içinde olmalarıdır.
Şu örnek zihin egzersizi
de, hatırlanmalı. Dünya nüfusu şu anda 7 milyar olsun. Bu nüfus kuramsal oluşla
bir anda birbirinin aynısı ya da birbirinden farklı süreçleri olmanın
entegresidirler. Kimi deney birbirinin aynı bile olsa; aynı deneyden farklı
farklı anlayış ve bilinci çıkarmak ta insanlık deneyimidir. Burada önemli olan
bir anda gerçekleşen yedi milyar deneyin bir anda ortama kolektif güç olmakla
sunulmasıydı.
Ya da şöyle diyelim,
yedi milyar kişi bir anda birbirinden farklı olan yüz milyon deneyi, bir anda
ortaya koymuş olsunlar. Bu yedi milyarlık bu deney, insanlık (kolektif
ortaklık) potası içinde entegre edilirler. Bu entegre bir anda üreten ilişkiler
kombinasyonlarına dönüşmektedirler. Bu entegre bağıntı bir anda yedi milyar
deneyi yedi milyar anlayışı ortaya koymaktadır.
Bu kolektif
entegrasyonlar sürecin polinom kombinasyonlarıyla açılım vermenin
seleksiyonudurlar. Kısaca bir entegre içindeki polinomla kombinasyon edilme
süreci toplumun gücü ve bilincidir. Siz bu üreten süreci değil de, ancak bu
entegre süreç sonrasındaki emekler denkleşmeli paylaşımlarınızı ancak özel
sahiplik edersiniz.
Siz bu ana süreci istediğiniz
kadar özel yaşama, özel sahipliğe de kaydırsanız; bu temel referansın inşa oluşandan
asla kurtulamayacaksınız. Bu nedenle süreçteki özel yaşamları El takdirine göre
değil de; inşanın temelinden kaynaklı dağılımıyla; herkesin kafasına göre olan özel
yaşamlar haline getirelim.
Yani süreçte El’i
nimetlerin efendisi yapmakla, ya da süreçte El’i veli nimet yapmakla süreçler
akmaz. Sürç; inşa içindeki temel rekursif nedenleriyle akışlıdır. Siz bu rekursif
nedenlere, El deyip El’in nimet verir durum olması demenizin; sürecin üreten
ilişkiler somutlu, özne nesnel bir süreç olmasına; hiç bir anlam ifade
etmezler.
Hiç bir özel yaşam kolektiften
bağımsız olamamakla sınırsız sorumsuz da olamaz. Köleci inşa; kolektif oluşum gücünü
ve ortak üretim bağıntılı entgre bilinçlerin, ortam içinde birden bire çevrim
sürecine sokulma bağıntısını görmezden bilmezden gelmektedir. Bu görmezden
geldiği şey kişi üzerindeki amortisman olan toplumsa entegredir.
Kişinin hakkı kedi
üzerinde de entegre olan bu amortisman etkiyi kendi emek gücünü olmanın emeğine
dönüştürmesiyle başlar. El anlayışlı süreç; kul üzerinde toplumdan yansımalı
kulun yapabilir oluş potansiyelini; sömürü sistemine dönüşmüş olmasıdır.
Şimdiki hiç bir kişisi donanım ve sahiplik şekli dahi, gelecekteki kesikli
sürekli olan kolektif gücün bütünleşmiş (entegre) inşacı güç olmasından da
kurtulamayacağı için yatırımcı, müteşebbis oluş hakkı diye kendimize
yabancılaştığımız soyguncu düşünce şekli. tümden hikâye ve sömürüdürler.