Doğurgan bülbüller…
İffetli alabildiğine,
vakur hatta cesur.
Reçinesi kayıp kozam;
Hezeyanı belli ki
kalbin en titrek ritmi.
Asılı sarnıcın
kifayetsizliği;
Tümden gelen varsıl bir
rivayet;
Hayli demli bir
yangından sızan ateş parçası;
Günü birlik aşklara
mademki yüklenmiş serzeniş…
Kıdemli bir yürekten
akan en defolu kinaye:
Hadi, hadi demek olsa
keşke tek maharet;
Gömülü atlas
yalnızlığın dirilinde hikmeti muaf
Tutmuşum madem
Ve mademki çözülmüş
dilim;
Tut ve yakala ölümün
kıvamı yitik dibini.
Neden demek olmasa da
ihanet
Sezilerimin dibinde
rüku eden en sakil mülkiyet:
Yine kalbin ritmi ve
yine…
Devamı bil ki asılı
kaderde:
Yoksa yoksa dercesine,
Yüklü ve saklı kilinde
pas tutan mahrem.
Ne ki aşk?
Ne ki nefret,
Deme sakın ey münafık
gölge:
Yitiminde bilfiil
gömüldüğüm en derin lahit:
Kırsalı, devinimi nerde
saklı ise,
Tutma kendini ve boca
et tüm kinayeyi!
Asla, asla demesem de,
Hem kim bilebilir
gönlün hezeyanını?
Sızan, sezen;
Dibe vuran en akil
reçete,
Ellerimde o kor lehçe,
Ya, yürekte saklı o
dirayeti gölgelerken beşer…
Asılsız bir kuramda
yığılı en münferit tecelli,
Sakıncalarını alabildiğine
görmezden geldiğim:
Susmalı belli ki hem
onca konuştuğum yetmedi mi?
Son, sen, san, sin:
Harflerin gölgeli
yalnızlığına mütemadiyen yenik düştüğüm.
Sünepe yargılar nasıl
ki istifli bağrımda,
Hem bu oyuna en başından
yenik başlamadım mı?
Kirli ruhlarda olsa
keşke vicdanın buharı,
Demli rotamın kayıp
ibresi:
Puslu gökyüzü,
Ellerimde Arap saçı
kaybolmuşluğum,
Yıkasam da bulaşan,
Yıkılsam da dirilmeyi
maharet bilen:
Sondan bir evvel,
Yankısı, yengisi
kılıksız bir mecra:
Sırnaşık tekel rütbemin
goncası:
Gülden ibaret olsa
keşke karaçalı bahçesi…