BAŞARI BELGESİ

Telefonuma gelen ısrarlı mesajlarda Bozatalan’da arıcılık kursunu başarıyla bitirenlere belge verileceği belirtiliyor, köye gitmek için Tema Vakfı bürosunda bulunmamız isteniyordu. “Çağrılan yere erinme, çağrılmayan yere görünme.” Ya da “Davet hak, gitmemek yok.” özdeyişleri uyarınca toplandık, büroda.

Kalabalığın midibüse sığmayacağını gözleriyle ölçen Tapar Bey:

-Sığışamazsak ben hakkımdan feragat edebilir, gitmekten vazgeçerim. Dedi. Bu sözü duyan genç, enerjik başkanımız:

-Ne diyorsunuz hocam, bu araç bir bu kadar adamı daha alır. İstanbul’da hiç mi binmediniz minibüse? Son binen yolcu minibüsün kapısına sıkışmış, ilerlemek için önündekilere omuz vurarak kendine yer açmaya çalışırken muavin habire bağırır. “Aksaray Aksaray! Bi kişilik boş yerimiz var.” diye. Onlarla kıyaslayınca bu nüfusa kalabalık mı diyorsunuz? Ben, ilerde daha yolcu alacağım. Diye yanıtlıyor, sonra kaptana sesleniyor.

-Kaptan, şimdiden söyleyim, ördeklerin parası benim olur haa!

Kadın- erkek, genç- yaşlı, çoluk çocuğu, keskin virajlarda sürekli rampa çıkarak bir orman köyü olan Bozatalan’a sağ salim ulaştırmayı başardı, midibüs…

Zor şartlarla ulaştığımız köy okulunun bahçesi tören için hazırlanmış. Mermer kaidesindeki yazılarının boyası yarı yarıya dökülen Atatürk Büstünün önüne bir kürsü konmuş, karşısına plastik sandalyeler sıralanmış. Kürsünün önünde al bayrak dalgalanıyor. Başkana bu soğukta ne beklediğimizi soruyorum. Pprotokolün gelmesini bekliyormuş. Plastiklerin önünde, okulun öğretmen odasından getirildiği anlaşılan kaliteli sandalyelerin sıralanmasının sebebi şimdi anlaşıldı. Kaliteli, kalitesiz. Sandalyelerde kimsenin gözü yok ki. Bu ayazda volta atmak, oturmaktan daha iyi, çünkü hareket, ısınmayı sağlıyor.Hazirun üşüdükçe homurtular yükseliyor. Beklemenin sırası mı?

Bu hal, bir başka ödül törenini anımsattı:

Bolu’da öğretmen okulu öğrencisiyim. Lise dengi okulları arasında yapılan şiir yarışmasının ödülleri verilecek. Vali Bey bekleniyor. Saatler ilerledi. Salondaki insanlar sabırsızlandıkça sabırsızlanıyor. Çoğunluk genç, yani öğrenci. Homurtular, yerini gürültüye terk etmek üzereyken bir öğretmen çıkıyor, kürsüye. O yıllarda sanat okulu öğretmeni olduğunu kesin olarak bildiğim öğretmenimiz Halim Yağcıoğlu mu, yoksa Hayrettin Uysal mı şimdi tam olarak anımsamıyorum ama sözlerini hiç unutmuyorum.

-Ödülü büyük vali vereceğine küçük öğretmenler versin. Bu öneri üzerine hazır bulunan öğretmenler, dağıtmışlardı ödülleri...

Şimdiyse bekliyoruz. Protokolden ses seda yok. Elif’in, “Kalır mı Mustafa Kemal’in kağnısı bacım?” dediği gibi ya da “Devlette devamlılık vardır.” kuralı gereği belgeleri biz dağıtalım bari denildi. Büyük protokol gelmediyse küçük Tema Gönüllüleri de kalkar bu işin altından. Milleti dondurmanın âlemi yok.

Belge vermek te de zor değilmiş, göründüğü kadar(!) Mevkii makam sahibi olmayanlar da dağıtabiliyorlarmış başarı belgelerini. Boyu bosu, ağırlığı A4 kâğıdından farksız olan belgeyi kürsüdeki görevli elinize uzatıyor. Siz de hak sahibine bir ülkücü selamıyla hafif bir kafa tokuşturup teslim ediyorsunuz. Bu arada küçük dudak hareketiyle mırıldanır gibi yaparsanız, seyirciler önemli sözler söylediğinizi sanır, onları daha çok etkilersiniz. Başarı belgelerini usulüne uygun bir şekilde alnımızın akıyla dağıttıktan sonra belediye başkanının “Sıcak bir şeyler ikramımız var.” daveti üzerine köy kahvesine gidiyoruz.

U şeklindeki üzeri özenle örtülmüş masalarda önce sıcak, taze süt, sonra çayların eşliğinde kuru pastadan oluşan mütevazı ikramların tadını çıkarırken halk eğitimi müdürünün de aramızda bulunduğunu fark ediyoruz. Törene yetişemediyse de ikrama bari yetişen sayın müdürümüz, gençlerle söyleşme imkânını da yakalamış oldu.

Arıcılık kurslarından yararlandıklarını minnetle belirten gençler, değişik kursların açılmasını talep ettiler. Şartlar oluşursa neden olmasın? Diyen müdürden söz aldılar, sevinçle…

Tema Vakfı’nın asıl amacı erozyonu önlemektir. Arıcılık, hayvancılık, mera ıslahı, biçki dikiş gibi kurslarla niçin uğraşır ki diye düşünürdüm. Bozatalan’ın kapılarının önündeki yeni kesilmiş, suyu damlayan taze orman ürünlerini görünce kursların sebeb-i hikmetini yeni anladım. Köylü, geçimini ormandan sağlıyor. Vatandaş, kurslardan öğrendikleriyle gelir getirici işlere sahip olursa ormandan elini çeker, dolayısıyla baltadan kurtulan ağaçlar, toprağa daha bir şevkle, daha bir sıkı sarılır. Böylece de Tema Vakfı, amacına ulaşmış olur.

Davetliler terkedederken kahveyi kapıda sabırsızlıkla bekleyen çocuklar, büyük bir iştahla dalıyorlardı, içeriye…

Erozyonla savaşında başarıya ulaşmış, üzerinde mutlu insanların yaşadığı yemyeşil bir Türkiye dileğiyle…
( Başarı Belgesi başlıklı yazı RasimCANBOLAT tarafından 15.12.2009 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.