En gerçekçi yalanlar:
Mecburiyetin şafağı,
Kara dağın kapsadığı
alandan da dar.
Minvalinde öykündüğün
rakım:
Tepetaklak belkilerin
kıymetini anladığın zaman.
Sürüncemede belli ki
atladığın detaylar:
İzafi yanılgıların adım
boyu Leyla:
Demlediğin türkülerin
tadında ömür,
Katbekatı sürgün
ihlallerle dolu,
Kaybettiği bekâreti yoz
varlıkların,
Dönme dolap misali
varamadığın yarınların.
Sonlar:
Nasıl bir yanılgı ki,
Eli kulağında
tetikleyen mihraklardan
Dökülen anbean:
Sürgün düşlerin düşüşe
geçse de,
Düşünmediğinden
mesulsün,
Kem gözlü yanıtların
tabana kuvvet ikrarı:
Sözcüğü kayıp cümleler
aramaktan
Yorulmadın mı hala?
Zifir ne göğün ne ruhun
karartısı;
Sükûnu arayan gölgeli
benliğin
Hangi çatık kaşlı
hazanı ola ki?
Hiç mi doğmaz güneş,
Batmasına ne hacet:
Kerrat cetveli bile
muktedir iken devrana:
Söz geçiremediğin
isyanlarından af dile, Leyla.
Gönülsüz yorgunlukların
vebali boyunsuz bir askıda,
Darağacına koşmaksa,
Elini çabuk tut:
İzmaritlerin
tükenmeden,
Tüketmeden aşkı,
Sanrılarına veda et,
Hatta dünlere ve
an’ına:
Varamayacağın yakanın
da hayalini düşür aklından:
Dualarını esirgeme
şükür namazlarında.
Bilirim ki beyhude,
Alabildiğine donatsan
da evreni,
Yâd ettiklerinden çok
öte verdiğin kayıplar.
En çokta kendini üzdün,
görmez misin?
Fırkasında, yargısında
İki kapılı hanın tam da
ortasında:
Sus Leyla ve kanıksa
evreni:
Kanıksamasan da
ikbalini,
Bir mihrapta
kaybolmuşluğunun tadına var doya doya,
Söz bir Allah bir,
Takvanda sakla sevgini,
Pay et bir haziran
gecesi.
Sakla sırlarını verme yıldızlara,
Onlar bile kayıp,
gözden kaybolduktan sonra,
Düşüşlerinde düşle
mahrem yükünün bedelini,
Ne ilksin ne de son,
Leyla.