Varlığım Ve Yaşamım Sadece Bir Hiç ti,

                               (Yaşamalı Üstünler!)

 

is tutmuş bulutlar arasından süzülen cılız ay ışığı,

titriyor aydınlatmaktan korkar gibi varoş sokaklarını.

şehrin üstüne çöken binlerce aracın uğultusu,

ninni gibi gelir,

bazen gülüşen bazen ağlaşan şekilsiz evlerin soğuk odalarına.

örter yoksul bedenleri yosun kokan ağır hava,

umutsuzluğu işler ilmek ilmek çaresiz yüreklere.

kaybolmuş kimliği ile yaşamın her karesinde kendini bulur,

toplum hayatına renk katan insan figürleriyle.

direnir yok olmaya,

direnir yitip giden umutlara.

ruhunu esir alan sessiz hıçkırıklar karışır,

balıktan umudunu kesen çöplük martılarının çığlıklarına.

Yarını meçhul yaşamın karanlık geceleri,

sunar derin bir ıstırabı,

buğulu camların saklısında,

yokluğun üşüttüğü yorgun kalpleri.

 

aynı havayı soluyan koca şehrin farklı âlemleri,

süsler hayallerini filizlenen taze bedenlerin.

‘’benim de hakkımdı ‘’Diye düşünür belki de,

yoksulluktan kurtulmak.

maviliğin özgür dünyasında bir gün olsun insan gibi yaşamak,

saygı dolu bakışları ruhunda hissetmek…

hangi imkân sunulmuştu önüne,

sırtını sıvazlayan kaç ensesi kalını vardı?

her köşesi yoksulluğu betimleyen bir iki odalı haneler,

kalabalık sınıflar,

yetersiz alınan eğitimle nereye kadar?

böyle mi yazmıştı yazgıyı yazan,

herkesin hakkı değil mi insan gibi yaşamak?

bozulmuş bir Adalet,

yok olmuş insanlık,

olmamalıydı,

dinlerin veya öğretilerin nihai sonuçları.

 

zorlu bir gecenin anlamsız fırtınalarıyla boğuşan uykusuz bir beden,

hayalleriyle bile örtüşemeyen güzelliklerin dinmeyen özlemleriyle geçen zaman,

uzayıp giden kâbuslar.

henüz doğmamış güneşte umut arayan yorgun gözler,

aynalara küskün bakışlar,

karşısına dikilen şekilsiz yüksek binalar,

çarpık kentleşmenin yürek sızlatan görüntülerinden başka nedir ki?

isteksiz,

umutsuz,

tükenmiş duygularla üstünlerin hizmetine koşma zamanı…

işe yetişmek,

iş kazasına uğramak,

aşağılanmak,

simsiyah olmuş bedenlerle yer altından ekmeğini çıkarmak,

yoksulu bekleyen sıradan işlerdi.

üstüne üstlük birde Vatan savunması yok mu?

‘’Şehitlik kutsaldır,

gazilik en üstün madalya,

yürü memet askere…’’

okşanır ustalıkla yoksulların hassas duyguları.

ne yalılardan,

ne konaklardan,

ne de Üstünlerden şehit olmaz ki?

yaşamalı Üstünler!

Yaşamalı bedelliler!

yaşamalı Vatan’ı çok sevenler!

 

ilk adımını atarken soğuk ve küf kokan nemli havayla dolu sokaklara,

ruhunun köşelerinden kopan hüzünlü duygular dile gelir,

katılaşmış yüreğinde.

 

‘’Yeni güne merhaba ey hayat!

dünya’ya geldiğim için isyan mı etmeliyim?

çarkların arasında ezilip yok olmaya teşekkür mü etmeliyim?

kendim için birazcık yaşama şansım dahi olmadan,

varoluşum ve yok oluşumun arasındaki meçhul zaman,

kocaman bir HİÇ olarak kalacak,

gidişimin ardından.

niceleri göçtü ben gibi bu alemden sessizce,

insan olmayı beceremeden!

duy sesimi Üstün insan!

yaşamadım bu hayatı biraz olsun sen gibi.

emin ol,

dünya’nı değiştireceksin ne yazık ki ben gibi.

yolcu edecek beni çulsuz bir imam,

yolcu edecek seni çullu üç beş imam…

inanıyorsan şayet öbür tarafa azizim,

bil ki kolay olacaktır benim hesabım,

seninkini sen düşün.’’

 

Mehmet Macit

05.05.2016

Dikili/İzmir

 

(Soma maden kazasında hayatını kaybeden işçi kardeşlerimin aramızdan ayrılışının 2. Yıl dönümü anısına… ruhları şad olsun)

( Varlığım Ve Yaşamım Sadece Bir Hiç Ti, başlıklı yazı mucit55macit tarafından 13.05.2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.